İçinde lü olan 4 harfli 15 kelime var. İçerisinde LÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lü olan kelimeler listesine ya da Sonu lü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÜÇLÜ
-
-
[sıfat]
Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles
- "Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor." (Tarık Buğra)
-
Üç kişiden oluşmuş
-
[isim]
İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde üç işareti veya noktası bulunan kâğıt, pul
-
[isim]
Üç ses veya çalgı için düzenlenmiş müzik parçası, trio
-
[isim]
Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio
-
[sıfat]
Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles
- ÖÇLÜ
-
-
[sıfat]
Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan
- "Fransız general beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan
- TÜLÜ
-
-
[isim]
Uzun tüylü, özel güreşlerde yararlanılan erkek deve
-
[isim]
Uzun tüylü, özel güreşlerde yararlanılan erkek deve
- LÜKS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
Giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat
- "Lüksleri, rahatları, eğlenceleri yerindedir." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Gösterişli, şatafatlı
- "Bu lüks lokantada öğle yemeği yiyor." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Gereksinim dışı olan
-
[sıfat]
Aşırı, fazla
-
Giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat
- ÖLÜŞ
-
-
[isim]
Ölme işi veya biçimi
-
[isim]
Ölme işi veya biçimi
- ÖZLÜ
-
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- "Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Benliğinde, varlığında, yapısında herhangi bir nitelik bulunan
- "Ben o kadar bedbaht, doğru özlü bir kadınım ki beni sonra anlayacaksınız." (Aka Gündüz)
-
Yapışkan, verimli (toprak)
-
Düşünceyi gereksiz söz kullanmadan bildiren
- "Özlü anlatım."
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- BÖLÜ
-
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- ""a/b" anlatımı, "a bölü b" diye okunur."
-
Bir bayağı kesrin gösterilişinde pay ile payda arasına konulan yatay çizginin okunuşu
- ""a/b" kesri "a bölü b" diye okunur."
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- ÖLÜK
-
-
[sıfat]
Canlılığı azalmış, hâlsiz
-
[sıfat]
Canlılığı azalmış, hâlsiz
- ÜNLÜ
-
-
[sıfat]
Ün salmış olan, şöhretli, meşhur, şanlı, namlı, namdar
- "Kimsenin üzerinde durmadığı birkaç ünlü kişiden birisi de kesinlikle o idi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Ses yolunda bir engele çarpmadan çıkabilen ses, vokal, sesli, sesli harf: a, e, ı, i, o, ö, u, ü
-
[sıfat]
Ün salmış olan, şöhretli, meşhur, şanlı, namlı, namdar
- ÜLÜŞ
-
-
[isim]
Kesilen hayvanın etinden alınan pay
-
[isim]
Kesilen hayvanın etinden alınan pay
- ÖLÜM
-
-
[isim]
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat
- "Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Ölüm var dirim var, bu parayı alıp saklamalı."
- "Kim bilir hangi aşüftenin biri idi bu, ölümü göze alarak arkasından koştuğun mahluk?" (Refik Halit Karay)
- "Yüz yaşından daha çok insan ne kadar yaşar ki ölümün soluğunu ensemde duyuyorum." (Yahya Kemal)
-
Ölme biçimi
- "Yanarak ölümü, feciydi."
- "Ölüm Allahın emri, bu işi yapacağım."
-
İdam cezası
- "Ölüme mahkûm oldu."
-
[ünlem]
Ölmesi istenen canlı için kullanılan bir söz
- "Zalimlere ölüm!"
-
Sona erme, yok olma, ortadan kalkma
- "Küçük sanayinin ölümü."
-
Çok büyük sıkıntı, üzüntü
- "Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat
- FLÜT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yan tutularak çalınan, orkestrada yer alan bir üflemeli çalgı, flavta
-
[isim]
Yan tutularak çalınan, orkestrada yer alan bir üflemeli çalgı, flavta
- LÜLE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bükülmüş, dürülmüş şey
- "Bir lüle kaymak."
-
Tütün çubuğu, pipo, nargile vb.nin ucuna takılan, tütün konulan yuva
- "Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Su akan musluksuz boru
- "Lüleden akan su bollaşmıştı." (Abbas Sayar )
-
[isim]
Bükülmüş, dürülmüş şey
- ÖNLÜ
- ...
- KLÜZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kanyon
-
[isim]
Kanyon