İçinde lu olan 5 harfli 79 kelime var. İçerisinde LU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lu olan kelimeler listesine ya da Sonu lu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DOLUŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Dolma işi veya biçimi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dolma işi veya biçimi
                    
                    
- TUĞLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Tuğu olan
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Tuğu olan
                    
                    
- KOLLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Kolu olan
                    
                    - "Kollu sandalye."
 
- 
                    
                        Herhangi bir biçimde kolu olan
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kolu olan
                    
                    
- MELUN
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [sıfat]
                    
                        Tanrı tarafından lanetlenmiş olan, lanetli
                    
                    - "Melun şeytan."
 
- 
                        [isim]
                    
                        Lanetlenmiş kimse
                    
                    - "Kendisini Müslüman adıyla takdim eden bu kır saçlı melunu da tanıdım." (Aka Gündüz)
 
- 
                    
                        Nefretle karşılanan, kötü
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Tanrı tarafından lanetlenmiş olan, lanetli
                    
                    
- TUŞLU
- ...
- NURLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Aydınlık, ışıklı, parlak
                    
                    - "Mehtap bize bir nurlu avize gibi gelirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
 
- 
                    
                        Saygı uyandıran
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Aydınlık, ışıklı, parlak
                    
                    
- KUTLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Uğur getirdiğine inanılan, uğurlu, ongun, mübarek
                    
                    - "İşte akşam oldu, bizim artık her yer / Doldur kutlu ellerinle kadehimi." (Ahmet Muhip Dranas)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Uğur getirdiğine inanılan, uğurlu, ongun, mübarek
                    
                    
- SOLUK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes
                    
                    - "Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Soluk aldığı bile hissedilmiyor." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Çıkrıkçılar yokuşunu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ben, Falih'in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal'in yanında almıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
- 
                    
                        Ciğerlere hava alıp verme
                    
                    - "Hem biraz soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum." (Sermet Muhtar Alus)
 
- 
                    
                        Tarz
                    
                    - "Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes
                    
                    
- BOYLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Boyu olan
                    
                    - "Hatırlayabildiğim kadar annem orta boylu idi." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
- 
                    
                        Boyu benzerlerinden uzun olan
                    
                    - "Sahneye birbirinden enli ve boylu dört taze birbiri ardınca girdi." (Halide Edip Adıvar)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Boyu olan
                    
                    
- VELUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [sıfat]
                    
                        Doğurgan
                    
                    
- 
                    
                        Çok eser ortaya koyan, verimli
                    
                    - "Velut bir yazar."
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Doğurgan
                    
                    
- ZORLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Güçlü, kuvvetli, şiddetli
                    
                    - "Zorlu bir yağmur."
 
- 
                    
                        Tuttuğunu koparan, baskı yapabilecek ölçüde güçlü (kimse)
                    
                    - "Ne zorlu bir amir olduğunu daha ilk gününden belli etti." (Haldun Taner)
 
- 
                    
                        Zor, güç yapılan
                    
                    - "Millî Mücadelenin bazı zorlu safhalarında onun âdeta, işlere seyirci kalır gibi bir kayıtsız, ilgisiz duruşu olurdu ki..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
- 
                    
                        Zorbalık yapan
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Güçlü, kuvvetli, şiddetli
                    
                    
- YOLLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Yolu herhangi bir nitelikte olan
                    
                    - "Bozuk yollu bir mahalle."
 
- 
                    
                        Çizgili
                    
                    - "Sandığın altında, mor yollu beyaz bir iplik çul seriliydi." (Orhan Kemal)
 
- 
                    
                        Hızlı giden (taşıt)
                    
                    - "Yollu gemi."
 
- 
                    
                        Kuralına uygun
                    
                    - "Bu hiç de yollu bir iş değildi."
 
- 
                        [zarf]
                    
                        Herhangi bir nitelikte, biçimde
                    
                    - "İlk teklifimde direnir yollu konuşmaya başladım." (Falih Rıfkı Atay)
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kolayca elde edilen kadın
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Yolu herhangi bir nitelikte olan
                    
                    
- DUŞLU
- ...
- KULUN
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu
                    
                    
- TOKLU
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Bir yıllık kuzu
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir yıllık kuzu
                    
                    
- VELUR
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Kadife
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kadife
                    
                    
- MUTLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Mutluluğa erişmiş olan, ongun, mesut, bahtiyar
                    
                    - "Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi." (Tarık Buğra)
 
- 
                    
                        Mutluluk veren
                    
                    - "Mutlu bir olay."
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Mutluluğa erişmiş olan, ongun, mesut, bahtiyar
                    
                    
- SULUK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Öğrencilerin okula su götürdükleri kap
                    
                    
- 
                    
                        Kuş kafeslerinde su konan kap
                    
                    
- 
                    
                        Tavukların su gereksinimlerini karşılamak üzere uzun, yuvarlak, küçük çanak veya damlalıklı biçimlerde değişik malzemeden yapılmış yarı otomatik veya otomatik düzen
                    
                    
- 
                    
                        Büyükbaş hayvanların barındığı yerlerde su içmelerini kolaylaştıran küçük tekne veya havuz
                    
                    - "Ahırlarda her iki hayvandan birine suluk yapılması gerektiği de vurgulanmış." (Tarık Dursun K)
 
- 
                    
                        Yarışçıların su, glikozlu su, çay veya meyve suları koymalarına yarayan su kabı
                    
                    
- 
                    
                        Küçük çocukların başlarında, yer yer saç dökülmesi ve kabartılarla beliren bir deri hastalığı
                    
                    
- 
                    
                        Oda içinde yıkanmak için ayrılmış küçük yer, gusülhane
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Öğrencilerin okula su götürdükleri kap
                    
                    
- OLURU
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Pazarlıkta olabilecek en düşük fiyat
                    
                    
- 
                    
                        Bir işin yapılabilmesini sağlayacak çıkar yol
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Pazarlıkta olabilecek en düşük fiyat
                    
                    
- SUTLU
- ...
