İçinde lu olan 5 harfli 79 kelime var. İçerisinde LU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lu olan kelimeler listesine ya da Sonu lu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DUŞLU
- ...
- TONLU
-
-
[sıfat]
Ötümlü
-
[sıfat]
Ötümlü
- TUŞLU
- ...
- KULUN
-
-
[isim]
Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu
-
[isim]
Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu
- BULUT
-
-
[isim]
Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
- "Mavi maviydi gökyüzü / Bulutlar beyaz beyazdı / Boşluğu ve üzüntüsü / İçinde ne garip bir yazdı." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- "Biraz gariptir ki buluttan nem kapan o zamanki sansür bu cinayetler ve tesadüflerden ahkâm çıkararak hafiyelik etmezdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "İhtiyatlı ol, bunlar tilkidir, rüzgârdan nem kapar; elden kaçırmayalım." (Atilla İlhan)
-
Herhangi bir şeyden oluşan yoğun yığın
- "Zehirli bir çekirge bulutu gibi oraya üşüşen Avrupalılar..." (Ömer Seyfettin)
-
Keder, endişe
- "Gazinin şen çehresi üstünden ciddi bir düşüncenin bulutu geçer gibi oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın
- TULUM
-
-
[isim]
Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi
-
Gövdesi bu deriden yapılmış üflemeli çalgı, gayda
- "Ben zatınıza tulum şişirmesini öğreteyim, siz de bana kemançeyi öğretin." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Tüp
-
Göğüs ve pantolon bölümü bitişik giysi
- "Zayıf vücuduna tulum bol geliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Şişman, tombul
- "Bir şeyim yok doktor, bu yaşta annem gibi tulum olacak değilim ya!" (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi
- MALUM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bilinen, belli
- "Ona da malum oldu haber / Koşup geldi odama." (Behçet Necatigil)
- "Bana gücenmeyiniz hanımefendi, malum ya, elçiye zeval yoktur." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Herkesçe bilinen ancak dile getirilmeyen
- "Malum kişi. Malum çevre."
-
[isim]
Bilinen konu, iş vb
-
[zarf]
Bilindiği üzere, bilindiği gibi, kuşkusuz
-
[isim]
Etken
-
Bilinen
-
[sıfat]
Bilinen, belli
- TUZLU
-
-
[sıfat]
Tuzu olan
- "Dudaklarımda Boğaz havasının tuzlu lezzetiyle uyandım." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Bu eğlenti bize biraz tuzluya mal oldu." (Ercüment Ekrem Talu)
- "... kendisine tuzluya patlamıştı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Yapılışında tuz bulunan, tuzu çok olan
- "Bu yemek tuzlu olmuş."
-
Çok pahalı
-
[sıfat]
Tuzu olan
- ULUMA
-
-
[isim]
Ulumak işi
- "Çılgın gözlerini haddinden fazla açarak uzun uzun bir havlama, bir ulumadır tutturmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Ulumak işi
- HULUS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gönül temizliği
- "Yağlı ballı huluslar çakıp gidiyorlardı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Gönül temizliği
- HUYLU
-
-
[sıfat]
Herhangi bir huyu olan
- "Oğlum benden daha iyi huylu, daha ciddi olsun." (Refik Halit Karay)
-
İşkilli, kuşkulu
-
Ürkek, sinirli (binek hayvanı)
- "Bu at huyludur."
-
[sıfat]
Herhangi bir huyu olan
- UYLUK
-
-
[isim]
Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü
- "Kalçalarının ve uyluklarının her basamakta aldığı şekil, kalbinde dayanılmaz heyecanlar alevlendiriyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü
- SOYLU
-
-
[sıfat]
Doğuştan veya hükümdar buyruğuyla, bazı ayrıcalıklara sahip olan ve özel unvanlar taşıyan (kimse), asaletli, asil
- "Soylu kişidir, iyi bir öğrenim görmüştür, zekidir, yeteneklidir." (Necati Cumalı)
-
İyi tanınmış, köklü bir aileden gelen (kimse), necip, kişizade, asil
- "İzmir'in varlıklı ve soylu ailelerinden birinin tek erkek çocuğu." (Tarık Buğra)
-
Saygı uyandıran, yücelik taşıyan
- "Japonların soylu ve çetin savaşçılık gururuna, bu eğiliş ağır geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Soyu iyi nitelikli olan, iyi cins soydan gelen (at vb.)
-
[sıfat]
Doğuştan veya hükümdar buyruğuyla, bazı ayrıcalıklara sahip olan ve özel unvanlar taşıyan (kimse), asaletli, asil
- YOLLU
-
-
[sıfat]
Yolu herhangi bir nitelikte olan
- "Bozuk yollu bir mahalle."
-
Çizgili
- "Sandığın altında, mor yollu beyaz bir iplik çul seriliydi." (Orhan Kemal)
-
Hızlı giden (taşıt)
- "Yollu gemi."
-
Kuralına uygun
- "Bu hiç de yollu bir iş değildi."
-
[zarf]
Herhangi bir nitelikte, biçimde
- "İlk teklifimde direnir yollu konuşmaya başladım." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Kolayca elde edilen kadın
-
[sıfat]
Yolu herhangi bir nitelikte olan
- RUJLU
-
-
[sıfat]
Ruj sürülmüş
-
[sıfat]
Ruj sürülmüş
- SUÇLU
-
-
Suç işlemiş, suçu olan (kimse), kabahatli, mücrim
- "Suçluların ani, delice hareketleri gizli kalabilirdi." (Aka Gündüz)
- "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz." (Anayasa)
-
Suç işlemiş, suçu olan (kimse), kabahatli, mücrim
- POZLU
- ...
- BÜLUĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ergenleşme
-
[isim]
Ergenleşme
- TULUK
-
-
[isim]
Tulum
- "Kar tuluğundan çıkarılıp sıcak yapağıya sarıldığı zaman Adil Gazi biraz konuşabiliyordu." (Nezihe Araz)
-
[isim]
Tulum
- RUHLU
-
-
[sıfat]
Görünüşü veya ruhsal durumu herhangi bir nitelikte olan
- "Allah, ince ruhlu kibar yaratmıştı bu kızı." (Nezihe Araz)
-
Canlı, etkili
-
[sıfat]
Görünüşü veya ruhsal durumu herhangi bir nitelikte olan