İçinde lt olan 6 harfli 45 kelime var. İçerisinde LT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lt olan kelimeler listesine ya da Sonu lt ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FİLTRE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Süzgeç
-
Süzek
-
[isim]
Süzgeç
- MELTEM
-
-
[isim]
Yazın karadan denize doğru esen mevsim rüzgârı
- "Ne sert kış, ne gümrah ve gölgeli yaz / Ne ılık meltemler ve keskin ayaz." (Ahmet Kutsi Tecer)
-
[isim]
Yazın karadan denize doğru esen mevsim rüzgârı
- ÇELTİK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kabuğu ayıklanmamış pirinç
-
[isim]
Kabuğu ayıklanmamış pirinç
- ALTMIŞ
-
-
[isim]
Elli dokuzdan sonra gelen sayının adı
-
Bu sayıyı gösteren 60, LX rakamlarının adı
-
[sıfat]
Altı kere on, elli dokuzdan bir artık
-
[isim]
Elli dokuzdan sonra gelen sayının adı
- OLTACI
-
-
[isim]
Balık avı gereci satan kimse
-
Olta ile balık avlamada usta kimse
-
[isim]
Balık avı gereci satan kimse
- BAZALT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Koyu renkli, sert bir çeşit yanardağ kültesi
-
[isim]
Koyu renkli, sert bir çeşit yanardağ kültesi
- İNİLTİ
-
-
[isim]
İnleme sesi
- "Yavaş yavaş kendine gelen anne, ıstıraplı iniltileri arasında itiraz ediyordu." (Peyami Safa)
-
[isim]
İnleme sesi
- UĞULTU
-
-
[isim]
Gürültülü, boğuk ve anlaşılmaz ses, uğuldama sesi
- "İçeride müphem, karışık bir uğultu var." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Gürültülü, boğuk ve anlaşılmaz ses, uğuldama sesi
- HILTAR
-
-
[isim]
Davar ve sığırların boyunlarına takılan ip veya kayış
-
[isim]
Davar ve sığırların boyunlarına takılan ip veya kayış
- BÜLTEN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Özel veya resmî kurum, kuruluş veya yetkili kişilerce herhangi bir durumla ilgili olarak süreli veya süresiz yayımlanan duyuru
-
Dergi
-
[isim]
Özel veya resmî kurum, kuruluş veya yetkili kişilerce herhangi bir durumla ilgili olarak süreli veya süresiz yayımlanan duyuru
- KALTAK
-
-
[isim]
Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü
-
Kuskunsuz eyer
-
İffetsiz, namussuz kadın
- "Bırak be, dedi, kendi kendine, elin kaltağı için dövüşecek miyim?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü
- ASFALT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Siyah renkte şekilsiz bir cins bitüm
-
Ana maddesi katran olan ve yolların kaplanmasında kullanılan karışım
- "Yazın tozdan, kışın çamurdan geçilmeyen yollar asfalt oluverdi." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Bu karışımla kaplanmış
- "Otomobile bindik ve uzun bir asfalt yol üzerinde koşmaya koyulduk." (Ahmet Haşim)
-
[isim]
Siyah renkte şekilsiz bir cins bitüm
- KOLTUK
-
-
[isim]
Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer
- "Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı." (Halide Edip Adıvar)
- "Nihayet sonbaharın yağmurlu, serin bir günü koltuğa giriyorum." (Ömer Seyfettin)
- "Ercüment, memurluk hayatında her oturduğu koltuğu doldurmuş..." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Ben de aç duracak değilim ya! Bizim orada senin gibi bir ağa yok ki koltuğunun altına sığınalım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye
- "Ta yan beline kadar gömüldüğü koltuğunun içinden ileriye doğru uzandı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Eski düğünlerde damatla gelinin eve girerken konuklar arasından kol kola geçmeleri töreni
- "Babamız, annemizi gelin geldiği ilk gün şu merdivenin alt başında karşılamış, 'koltuk' yapılmıştı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Yapıcılıkta yan destek
-
Demirledikten sonra gemiyi iskeleye, rıhtıma veya başka bir gemiye bağlayan ip
-
Koltuklama veya koltuklanma
- "O koltuktan hoşlanmaz."
-
Kayırma, destek
- "Dayısının koltuğunda sırtı yere gelmez."
-
Yüksek mevki, makam
- "Koltuk kavgası."
-
Genelev
- "Burası Mesut Bey adında bir herifin koltuğudur." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Mısır ve buğday fidesinin yanlarından çıkan filizler
-
Kenar, tenha yer
-
[isim]
Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer
- SALTÇI
- ...
- ÇELTEK
-
-
[isim]
Çoban yamağı, yardımcı, uşak
-
[isim]
Çoban yamağı, yardımcı, uşak
- CİLTÇİ
-
-
[isim]
Kitapları ciltleyen kimse, mücellit
-
Ciltevi
-
[isim]
Kitapları ciltleyen kimse, mücellit
- MALTIZ
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan, içinde ızgarası bulunan, ayaklı ve taşınır ocak
- "Bahçenin bir köşesinde akşam için maltıza kömür yerleştiren aşçı, ellerini önündeki önlüğe silerek kapıda göründü." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan, içinde ızgarası bulunan, ayaklı ve taşınır ocak
- VOLTAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Gerilim
-
[isim]
Gerilim
- ALTILI
-
-
[sıfat]
Altı parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden altı tane bulunan
- "Altılı şamdan."
-
[isim]
İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde altı işareti bulunan kâğıt veya pul
-
[isim]
Divan edebiyatında her bendi altı dizeden oluşan nazım biçimi
-
[isim]
Altılı ganyan
-
[sıfat]
Altı parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden altı tane bulunan
- ALTUNİ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Altın rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Altın rengi