İçinde lma olan 6 harfli 32 kelime var. İçerisinde LMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lma olan kelimeler listesine ya da Sonu lma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A L M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

LAM, MAL

2 Harfli Kelimeler

AL, AM, LA, MA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AŞILMA

  1. [isim] Aşılmak durumu

KILMAK

  1. Etmek, yapmak
    • "Kitabımı elimden bırakmadığımı görmek bile onları mutlu kılmaya yetiyordu." (Necati Cumalı)

OVULMA

  1. [isim] Ovulmak işi

YOLMAK

  1. [-i] Bitki, tüy vb.ni çekerek yerinden çıkarmak, çekip koparmak
    • "Yoluyor mu, ne yapıyor bilmem, pişik suratlı olmuş." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Dolandırarak, hile ile birinin parasını almak
    • "Adamcağızı iyice yoldular."

ATILMA

  1. [isim] Atılmak işi

RULMAN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Mekanik ve elektrikli sistemlerde kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji kayıplarını azaltmak için yataklar ile muylular arasına yerleştirilen parça

ELMACI

  1. [isim] Elma yetiştiren veya satan kimse

AZALMA

  1. [isim] Azalmak işi, eksilme, tenakus

BULMAK

  1. [-i] Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak
    • "Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bir şeyi elde etmek
  3. Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek
    • "Paramı buldum."
  4. Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek
    • "Şu kuvvetin, cevherin sırrını bulmaya çalışıyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek
  6. İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak
    • "Kadınlık namına düşündüğüm şeylerin hiçbirini karımda bulamadım." (Ömer Seyfettin)
  7. Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak
    • "Böylece yılın ortasını bulduk." (Refik Halit Karay)
  8. Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak
    • "Ben de bunu akıllıca buldum." (Memduh Şevket Esendal)
  9. Seçmek, uygun saymak
    • "Bazen onlara yeni ve güzel kıyafetler buluyor." (Halide Edip Adıvar)
  10. Sağlamak, temin etmek
    • "Sen otur ye, ben yatarken, kendim bir şeyler bulur, yerim." (Sait Faik Abasıyanık)
  11. [-i] Kabahat, suç, kusur yüklemek
    • "Bana kabahat bulma, ben böyle olacağını vaktiyle söylemiştim."
  12. [nsz] Cezaya uğramak
    • "Eden bulur."
  13. Hatırlamak
    • "Bir türlü bulamadım caminin ismini dersem inanır mısınız?" (Sait Faik Abasıyanık)

ANILMA

  1. [isim] Anılmak işi

KALMAK

  1. [nsz] Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
    • "Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." (Tarık Buğra)
    • "Kaldı ki bugün propaganda da yasaktır." (Haldun Taner)
    • "Bana kalırsa siz yanılıyorsunuz."
  2. Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
    • "Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
    • "Ona kalsa bize hiçbir şey vermez."
  3. [-de] Konaklamak, konmak
    • "Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim." (Falih Rıfkı Atay)
  4. [-le] Oturmak, yaşamak, eğleşmek
    • "Tam beş sene benimle beraber kaldı." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Hayatını sürdürmek, yaşamak
    • "O aileden bir bu çocuk kaldı."
  6. Varlığını korumak, sürdürmek
    • "Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  7. [-de] Oyalanmak, vakit geçirmek
    • "Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı." (Necati Cumalı)
  8. Sınıf geçmemek
    • "Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de."
  9. [-de] İşlemez, yürümez duruma gelmek
    • "Araba yarı yolda kaldı."
  10. [-e] Geriye atılmak, ertelenmek
    • "Mahkeme ayın on sekizine kaldı." (Sait Faik Abasıyanık)
  11. [-de] Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
    • "Oda duman içinde kaldı."
  12. [-de] Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
    • "Bugün iş maddesinde kaldık."
  13. [-den] Miras olarak geçmek
    • "Çiftlik ana babasından kalmış."
  14. [-den] Yapamamak
    • "Misafir geldi, gezmeden kaldık."
  15. Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
    • "Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına." (Haldun Taner)
  16. [-le] Yetinmek
    • "Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı."
  17. [-le] Sınırlanmak, bitmemek
    • "Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı." (Atatürk)
  18. Herhangi bir durumu sürdürmek
  19. [yardımcı fiil] Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
    • "Fatma'nın yemek çantası olmasaydı, dün aç kalmıştık." (Falih Rıfkı Atay)
  20. [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
    • "Bakakalmak."
    • "Şaşakalmak."
    • "Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak."

DOLMAK

  1. [nsz] Dolu duruma gelmek
    • "Dışarıda bulutsuz bir temmuz göğü, öğle güneşinin yakıcı aydınlığıyla dolup taşıyordu." (Necati Cumalı)
  2. Bitkiler olgunlaşmak, erginleşmek
    • "Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan." (Tarık Buğra)
    • "Millî takımın karşılaşmalarında stadyumlar dolup taşıyor."
  3. Bir yere iyice yayılmak, kaplamak
    • "Oda sigara dumanı dolmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Bir yerde pek çok eşya veya kimse toplanmak, kalabalık duruma gelmek
    • "Kıştan kurtulur kurtulmaz deniz kenarları insanla, sandalla dolar." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Süre, hesap tamamlanmak
    • "Süresi doldu, emekliye ayrıldı."
  6. Sabrı tükenip öfkesi taşacak duruma gelmek

AÇILMA

  1. [isim] Açılmak işi
  2. Çatlama
  3. Bir film çekiminde karanlıkta başlayıp gittikçe aydınlanarak görüntülerin belirmesine dayanan noktalama
  4. Bir grupta, sıraların jimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi

ONULMA

  1. [isim] Onulmak işi

YILMAZ

  1. [sıfat] Bir işten gözü korkup vazgeçmeyen, yılmayan

DALMAK

  1. [-e] Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek
    • "Oğlanlar denize dalıp tekneyi sağdan soldan, arkadan önden itmeyi denediler." (Haldun Taner)
    • "İlk geldiğimizde hava değiştirmekten olmalı, dalıp gidiyorduk." (Falih Rıfkı Atay)
  2. [nsz] Bir yerin içine girmek
    • "İkisi uçar gibi kapısında koca bir telefon çanı asılı dükkândan içeri daldılar." (Haldun Taner)
    • "Biz bir dalıp çıkacağız."
  3. [nsz] Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek
    • "Çocuk ateşi çıkınca daldı."
    • "Nerede bulunduğu belli olmaz, her yere dalıp çıkar."
  4. [nsz] Uyumak
    • "O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak
    • "Yemek hazır, kitaba çok dalmışsınız, buyurunuz." (Peyami Safa)
  6. Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak

AYILMA

  1. [isim] Ayılmak işi

ELMALI
...
SOLMAK

  1. [nsz] Rengini yitirmek, rengi uçmak
    • "Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" (Turan Oflazoğlu)
  2. Tazeliğini, diriliğini veya parlaklığını yitirmek
    • "Kuşlar ağlıyor, çiçekler soluyor, yapraklar dökülüyor, ufuklar kararıyordu." (Ömer Seyfettin)

UTULMA

  1. [isim] Utulmak işi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü