İçinde le olan 4 harfli 53 kelime var. İçerisinde LE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında le olan kelimeler listesine ya da Sonu le ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KELE
-
-
[isim]
Boğa, tosun
-
[isim]
Boğa, tosun
- RÖLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör
-
[isim]
Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör
- NALE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İnleme, inilti
-
[isim]
İnleme, inilti
- BİLE
-
-
[bağlaç]
Da, de, dahi
- "Bir damlası bile deniz hakkında bize ilmî bir fikir vermeye yetişir." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Birlikte
-
[zarf]
Üstelik
- "Konuşmadılar bile."
-
[bağlaç]
Da, de, dahi
- BÖLE
-
-
[isim]
Kuzen
-
Kuzin
-
[isim]
Kuzen
- İLEK
- ...
- HALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla
- "Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire
-
[isim]
Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla
- ÖYLE
-
-
[sıfat]
Onun gibi olan, ona benzer
- "Ben öyle bir şey demedim." (Refik Halit Karay)
- "Öyle veya böyle, bir amatör, bir heveskâr işte." (Tarık Buğra)
- "Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
O yolda, o biçimde, o tarzda
- "... öyle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki insanı çileden çıkarıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
O denli, o kadar, o derece
- "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de kasavetlenmeyesin öyle." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[ünlem]
İçinde "ne, nasıl" vb. sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatan bir söz
- "O ne biçim iş öyle! O nasıl hayvan öyle!"
-
[sıfat]
Onun gibi olan, ona benzer
- GALE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İçerisinde kalıp yapılan üç tarafı kaplı, bir tarafı açık tepsi şeklinde dizgi aleti
-
[isim]
İçerisinde kalıp yapılan üç tarafı kaplı, bir tarafı açık tepsi şeklinde dizgi aleti
- LALE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zambakgillerden, yaprakları uzun ve sivri, çiçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte bir süs bitkisi (Tulipa gesneriana)
-
Meyve koparmak için ucuna üçlü veya dörtlü bir çatal geçirilmiş sırık
-
Ağır hapis mahkûmlarının boynuna geçirilen demir halka
-
[isim]
Zambakgillerden, yaprakları uzun ve sivri, çiçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte bir süs bitkisi (Tulipa gesneriana)
- YELE
-
-
[isim]
At, aslan vb. hayvanların ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar
- "O aslan yelesine benzer saçlar şimdi süt beyaz olmuş." (Haldun Taner)
-
Balıklarda sırt yüzgeci
-
[isim]
At, aslan vb. hayvanların ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar
- HİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika
- "Gayet basit bir hile ile, saflığından istifade ederek işi başardı." (Refik Halit Karay)
- "Yarışmaların eski tadı kalmadı Sabri Bey, binbir türlü hile yapıyorlar." (Atilla İlhan)
-
Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma
- "Bu sütte hile var."
-
[isim]
Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika
- LENS
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Gözün saydam tabakasının üzerine doğrudan uygulanan, görmeyi düzeltici mercek, kontak lens
-
Mercek
-
[isim]
Gözün saydam tabakasının üzerine doğrudan uygulanan, görmeyi düzeltici mercek, kontak lens
- LÜLE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bükülmüş, dürülmüş şey
- "Bir lüle kaymak."
-
Tütün çubuğu, pipo, nargile vb.nin ucuna takılan, tütün konulan yuva
- "Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Su akan musluksuz boru
- "Lüleden akan su bollaşmıştı." (Abbas Sayar )
-
[isim]
Bükülmüş, dürülmüş şey
- ALEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bayrak
- "Kara elmas sözü de taş kömürüne alem olmuştur." (Burhan Felek)
-
Minare, kubbe, sancak direği vb. yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız veya lale biçiminde süs, ayça
-
[isim]
Bayrak
- ÜLEN
-
-
[isim]
Ulan
- "Ülen, haddini bilmez bastıbacak, emir vermek sana mı kaldı?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Ulan
- HELE
-
-
[bağlaç]
Özellikle
- "O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör." (Melih Cevdet Anday)
- "Hele bak, nasıl çalışıyor."
- "Hele bir dinlemesin."
-
"Sonunda" anlamıyla geciken davranışları bildirmek için kullanılan bir söz
-
Uyarma, korkutma veya söz verme anlatan bir söz
- "Sınıfını geç hele öyle bir hediye alacağım ki."
-
[bağlaç]
Özellikle
- JALE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gece yağan ve yapraklara konan ince nem, çiğ, kırağı
-
[isim]
Gece yağan ve yapraklara konan ince nem, çiğ, kırağı
- KİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle tahıl ölçmede kullanılan belirli hacimdeki kap, ölçek
-
[isim]
Genellikle tahıl ölçmede kullanılan belirli hacimdeki kap, ölçek
- PİLE
- ...