İçinde l olan 7 harfli 3658 kelime var. İçerisinde L harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında l harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu l harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AŞAMALI
-
-
[sıfat]
Aşaması olan, kademeli
-
[sıfat]
Aşaması olan, kademeli
- CILKLIK
-
-
[isim]
Cılk olma durumu
-
[isim]
Cılk olma durumu
- DELİLLİ
- ...
- DÖVMELİ
- ...
- EFLATUN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açık mor renk
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Açık mor renk
- EYLEMLİ
-
-
[sıfat]
Eylem durumunda olan, amelî, fiilî
-
Kadrolu
- "Eylemli doçent."
-
[sıfat]
Eylem durumunda olan, amelî, fiilî
- FALSOLU
-
-
[sıfat]
Yanlış, hatalı, kusurlu
- "Bu saydığım, rolün falsolu tarafları." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Uygun ve yerinde olmayan
-
Döne döne ve ekseninden kayarak, kavisli
-
[sıfat]
Yanlış, hatalı, kusurlu
- GAZLAMA
-
-
[isim]
Gazlamak işi
-
[isim]
Gazlamak işi
- GELİŞME
-
-
[isim]
Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül
- "Şiir, uygarlıkların doğuşunda, gelişmesinde ilk işaret oluyor." (Necati Cumalı)
-
Olan biten şey
-
Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı bölüm
-
[isim]
Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül
- İPLİCİK
-
-
[isim]
Sığırların soluk borularına yerleşen ve ara konakçısız bulaşan, en çok 8 cm uzunluğunda akciğer kıl kurdu (Dictyocaulus viviparus)
-
[isim]
Sığırların soluk borularına yerleşen ve ara konakçısız bulaşan, en çok 8 cm uzunluğunda akciğer kıl kurdu (Dictyocaulus viviparus)
- KAŞARLI
-
-
[sıfat]
Kaşarla yapılmış
- "Kaşarlı tost."
-
Hoşa gitmeyen bir harekete veya bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymayan
-
Oyunda açıkgöz, kurnaz olan
-
[sıfat]
Kaşarla yapılmış
- KIRIMLI
- ...
- LEHİMLİ
-
-
[sıfat]
Lehimle tutturulmuş
-
[sıfat]
Lehimle tutturulmuş
- MUSALLİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Beş vakit namazını sürekli olarak kılan
-
[sıfat]
Beş vakit namazını sürekli olarak kılan
- MÜTALAA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Okumaya, ders çalışmaya ayrılan zaman, etüt
- "Mütalaada önüne biyoloji kitabını açmış, iki satır okuyor, beş satır dalga geçiyordu." (Çetin Altan)
-
İrdeleme, müzakere, görüş
- "Kolordu kumandanlarının fikir ve mütalaalarını bilmek, bence pek faydalı idi." (Atatürk)
-
Düşünce
-
[isim]
Okumaya, ders çalışmaya ayrılan zaman, etüt
- TELEKLİ
- ...
- ULUFECİ
-
-
[isim]
Yeniçerilikte bir sınıf süvari askeri
-
[isim]
Yeniçerilikte bir sınıf süvari askeri
- YATALAK
-
-
[sıfat]
Felç, sakatlık vb. bir sebeple yataktan kalkamayan (kimse)
- "Şu rezalete bakın, yatalak gibi uzanmışlar." (Ömer Seyfettin)
- "Bu kapanık, rutubetli yerde yatalak olup kalmaktan kurtulurum." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[sıfat]
Felç, sakatlık vb. bir sebeple yataktan kalkamayan (kimse)
- AĞIRLIK
-
-
[isim]
Ağır olma durumu
- "Taşın ağırlığı."
- "Yükün ağırlığı."
- "Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz." (Ömer Seyfettin)
- "Başsavcının yargıçlar arasında belli bir ağırlığı var kuşkusuz." (Ayşe Kulin)
-
Değerli olma durumu
- "Hediyenin ağırlığı."
- "Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ağırbaşlılık
- "Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi."
-
Tehlikeli olma durumu
-
Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum
- "Havanın ağırlığı."
-
Sıkıntı
-
Çeyizini düzmek için güveyinin geline verdiği para, kalın
-
Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
-
Yük, külfet
- "Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır."
-
Takı
- "Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti."
-
Sorumluluk
- "Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim."
-
Etki, baskı, güçlük
-
Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak
- "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." (Atilla İlhan)
-
Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
-
Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
-
Uyuşukluk ve gevşeklik durumu
- "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." (Aka Gündüz)
-
Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri
- "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke
-
Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori
-
[isim]
Ağır olma durumu
- ALIŞMIŞ
-
-
[sıfat]
Alışkın
-
[sıfat]
Alışkın