İçinde lıp olan 20 kelime var. İçerisinde LIP bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında lıp olan kelimeler listesine ya da Sonu lıp ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
BASMAKALIPLAŞMA
KALIPLAŞMIŞLIK
BASMAKALIPLIK
KALIPLANMAK, KALIPLAŞMAK, KALIPLAŞMIŞ, KALIPLATMAK
BASMAKALIP, KALIPÇILIK, KALIPLAMAK, KALIPLANMA, KALIPLAŞMA, KALIPLATMA, SALIPAZARI
KALIPLAMA
KALIPLIK, KALIPSIZ
KALIPÇI, KALIPLI
KALIP
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BASMAKALIPLAŞMA
-
-
[isim]
Basmakalıplaşmak durumu
-
[isim]
Basmakalıplaşmak durumu
- KALIPLAŞMIŞLIK
-
-
[isim]
Kalıplaşmış olma durumu
-
[isim]
Kalıplaşmış olma durumu
- BASMAKALIPLIK
-
-
[isim]
Basmakalıp olma durumu
- "Basmakalıba aykırı düşeni anlatmakla, basmakalıplığın daha iyi vurgulanacağını öğrenirken yıllar geçiyor." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Basmakalıp olma durumu
- KALIPLAŞMIŞ
-
-
[sıfat]
Durumunu sürdüren, belli bir durumun dışına çıkmayan
-
[sıfat]
Durumunu sürdüren, belli bir durumun dışına çıkmayan
- KALIPLATMAK
-
-
[-i]
Kalıba vurdurmak
-
[-i]
Kalıba vurdurmak
- KALIPLAŞMAK
-
-
[nsz]
Belli bir biçim almak, klişeleşmek
-
Görevini yitirmek
- ""Birisi, kimisi" kelimelerindeki -i iyelik eki kalıplaşmıştır."
-
Durumunu sürdürmek, belli bir durumun dışına çıkmamak
-
[nsz]
Belli bir biçim almak, klişeleşmek
- KALIPLANMAK
-
-
[nsz]
Belli bir kalıp verilmek, kalıba vurulmak
-
[nsz]
Belli bir kalıp verilmek, kalıba vurulmak
- KALIPLATMA
-
-
[isim]
Kalıplatmak işi
-
[isim]
Kalıplatmak işi
- KALIPLAMAK
-
-
[-i]
Biçimi bozulmuş bir şeyi düzeltmek için kalıba geçirmek, kalıba vurmak
-
[-i]
Biçimi bozulmuş bir şeyi düzeltmek için kalıba geçirmek, kalıba vurmak
- BASMAKALIP
-
-
[sıfat]
Özgünlüğü olmayan, değişiklik göstermeyen, bilineni tekrarlayan, harcıâlem, klişe
- "Kimi daha da iyi söylenebilecek basmakalıp fikirleri piyesleştirdiğinden dem vurdu." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Özgünlüğü olmayan, değişiklik göstermeyen, bilineni tekrarlayan, harcıâlem, klişe
- KALIPÇILIK
-
-
[isim]
Kalıpçının yaptığı iş
-
[isim]
Kalıpçının yaptığı iş
- KALIPLANMA
-
-
[isim]
Kalıplanmak işi
-
[isim]
Kalıplanmak işi
- KALIPLAŞMA
-
-
[isim]
Kalıplaşmak işi
- "Yurt ve özgürlük için ses yükseltmiş, her türlü kalıplaşmanın dışına çıkmaya çalışmıştır." (Selim İleri)
-
[isim]
Kalıplaşmak işi
- SALIPAZARI
- ...
- KALIPLAMA
-
-
[isim]
Kalıplamak işi
-
[isim]
Kalıplamak işi
- KALIPSIZ
-
-
[sıfat]
Kalıplanmamış olan
-
Biçimsiz, düzgün olmayan
- "Kalıpsız kırmızı büyük fesi, tıpkı bir ibik gibi duruyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Kalıplanmamış olan
- KALIPLIK
-
-
[isim]
Kalıp yapmaya veya koymaya yarayan şey
-
[isim]
Kalıp yapmaya veya koymaya yarayan şey
- KALIPÇI
-
-
[isim]
Kalıp yapan veya satan kimse
-
Görevi herhangi bir şeyi kalıba vurmak olan kimse
-
Beton kalıplarını yapan kimse
-
[isim]
Kalıp yapan veya satan kimse
- KALIPLI
-
-
[sıfat]
Kalıplanmış olan
-
Düzgün, biçimli
- "Hüseyin Efendi, ütülü pantolonu, kalıplı fesi, yeni kravatı, temiz gömleği ve olgun konuşması ile sahiden efendiydi." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
İri yapılı, heybetli
-
[sıfat]
Kalıplanmış olan
- KALIP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeye biçim vermeye veya eski biçimini korumaya yarayan araç
- "İstenilen kalıplarda ve istenilen nüanslarda heykeller yapılabilir." (Peyami Safa)
- "Lakin sonra mandalın gürültüsü, kanadın gıcırtısını duyunca hemen yerine donmuş, yatmış, kalıp kesilmişti." (Refik Halit Karay)
- "Hekimler epeyce çalıştılar, ilaç verdiler ise de fayda etmedi. Bir hafta sonra kalıbı dinlendirdi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Aklı yerinde ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Biçki modeli, patron
-
[sıfat]
Genellikle küp biçiminde yapılmış olan
- "Bir kalıp peynir."
- "İki kalıp sabun."
-
Gösterişli görünüş
- "Kalıbına bakarsan aslan gibi."
-
Biçim, durum
- "Muayyen bir kalıba girecek insana benzemiyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Bir şeye biçim vermeye veya eski biçimini korumaya yarayan araç