İçinde kış olan 8 harfli 19 kelime var. İçerisinde KIŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kış olan kelimeler listesine ya da Sonu kış ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I K Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KIŞ, ŞIK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKIŞMALI
-
-
[sıfat]
Akışma özelliği olan
-
[sıfat]
Akışma özelliği olan
- NAKIŞSIZ
-
-
[sıfat]
Nakşı olmayan
- "Ben bu çevreyi motifsiz, nakışsız, dümdüz getiriyorum göz önüne." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Nakşı olmayan
- ÇAKIŞMAK
-
-
Birbirine geçip kenetlenmek, takılmak
-
[nsz]
Aynı zaman dilimine denk gelmek
- "İki sınıfın dersleri çakıştı."
-
[nsz]
Söz yarışı etmek
- "Saz şairleri çakışıyor."
-
Doğru, açı, yüzey vb. geometrik biçimler üst üste konulduklarında birbirini bütünüyle örterek eşit olmak
-
Birbirine geçip kenetlenmek, takılmak
- NAKIŞLIK
-
-
[isim]
Nakış olma durumu veya değeri
- "Mimari değişmiş, heykel değişmiş, diller değişmiş fakat nakış her zaman nakışlığını korumuştur." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Nakış olma durumu veya değeri
- BIKIŞMAK
-
-
[nsz]
Karşılıklı olarak birbirinden bıkmak
-
[nsz]
Karşılıklı olarak birbirinden bıkmak
- KIŞLAMAK
-
-
[nsz]
Kış olmak
- "Bu yıl erken kışladı."
-
Kışı bir yerde geçirmek
- "Armudu taşlayalım / Dibinde kışlayalım." (Halk türküsü)
-
[nsz]
Kış olmak
- YAKIŞMAK
-
-
[nsz]
Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek
- "Önden yandan nasıl durduğunu, yakışıp yakışmadığını gözden geçirecek." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Uygun olmak, iyi karşılanmak, münasip olmak
- "Öyle şey küçüklerin ağzına yakışmaz." (Burhan Felek)
-
[nsz]
Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek
- KAKIŞMAK
-
-
[nsz]
Dürtüşmek, itişmek
-
[nsz]
Dürtüşmek, itişmek
- SIKIŞMAK
-
-
[nsz]
Birbirine basınç yapacak kadar yaklaşmak
- "Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Basınçla iki şey arasında kalmak
- "Parmağı kapıya sıkışmış."
-
Dar bir yere zorla sığmak veya sığdırılmak
- "Karşıda apartmanın köşesine sıkışmış baraka kahveden bir adam, bir kürek ateş çıkardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Zor bir durumda kalmak
- "Osmanlı İmparatorluğu sıkışınca üç milyon asker çıkarabiliyordu." (Etem İzzet Benice)
-
Sıkıntı ve darlık vermek, çarpıntı duymak
- "Göğsü sıkışmış."
-
Tuvalet ihtiyacı gelmek
-
[nsz]
Birbirine basınç yapacak kadar yaklaşmak
- ÇIKIŞMAK
-
-
[-e]
Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayı sert sözler söylemek, azarlamak
- "Behey mübarek adam, gece yarıları denizin dibinde ne arıyorsun diye soruyor, âdeta karşısına bir suçlu çıkarmışlar gibi çıkışıyordu." (Refik Halit Karay)
- "Çene yarıştırmada ben seninle çıkışamam."
-
[nsz]
Yeter olmak, yetmek
- "Param çıkışmadığı için arkadaşımdan borç aldım."
-
[-e]
Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayı sert sözler söylemek, azarlamak
- KIŞKIRTI
-
-
[isim]
Kışkırtma işi
- "Öfke baldan tatlıdır ve kışkırtılar, en kabız kafalara bile ilham verir, en kilitlenmiş talakatleri açar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kışkırtma işi
- TAKIŞMAK
-
-
[-i]
Birbirine takılmak
-
Anlaşmazlığa düşmek, kavgaya tutuşmak, ağız kavgası yapmak
-
[-i]
Birbirine takılmak
- KALKIŞMA
-
-
[isim]
Kalkışmak işi
-
İsyan, ayaklanma, kıyam
-
[isim]
Kalkışmak işi
- ULUKIŞLA
- ...
- TIKIŞMAK
-
-
[-e]
Birlikte bir yere tıkılmak
- "Altı kişi bir arabaya tıkıştılar."
-
[-e]
Birlikte bir yere tıkılmak
- BAKIŞMAK
-
-
[nsz]
İki veya daha çok kimse birbirine bakmak
- "Ev halkı birbirlerine bakışıyorlar, söyleyecek söz bulamıyorlar." (Sermet Muhtar Alus)
-
Kaçamak ve gizli olarak birbirine bakmak
- "Eniştemle mürebbiyenin birbirine nasıl bakıştıklarına hiç dikkat ettin mi?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[nsz]
İki veya daha çok kimse birbirine bakmak
- ŞARKIŞLA
- ...
- KIŞLATMA
-
-
[isim]
Kışlatmak işi veya durumu
-
[isim]
Kışlatmak işi veya durumu
- YIKIŞMAK
-
-
[nsz]
Güreşmek
-
[nsz]
Güreşmek