İçinde kı olan 7 harfli 256 kelime var. İçerisinde KI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kı olan kelimeler listesine ya da Sonu kı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KIZARMA
-
-
[isim]
Kızarmak işi
-
[isim]
Kızarmak işi
- BAKINTI
-
-
[isim]
Temel gereksinimleri karşılama
- "Üç yaşına kadar valideler çocuklarına pek az bir şey öğretebilecek veyahut hemen hiçbir şey öğretemeyecek, yalnız bir bakıntıdan ibaret bulunan hizmetlerinde bile..." (Ahmet Mithat)
-
[isim]
Temel gereksinimleri karşılama
- KIRINTI
-
-
[isim]
Bir şeyden ayrılan küçük parça
- "Beyaz etekliğindeki ekmek kırıntılarını kuşlara serper." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Küçük kalıntı
- "Babamdan biraz kırıntı kalmasa beyin parasıyla bu sosyete hayatının yanına yaklaşabilir miyiz?" (Halide Edip Adıvar)
-
Kurumak için kesilip yerde bırakılan odun
-
[isim]
Bir şeyden ayrılan küçük parça
- YAKILMA
-
-
[isim]
Yakılmak işi
-
[isim]
Yakılmak işi
- LAKIRTI
-
-
[isim]
Söz, laf
- "Biz burada lakırtıya başlayalı iki dakika ya oldu ya olmadı." (Peyami Safa)
- "Sonra tahsisat yoktur, gelecek sene bütçesine para konulacak diye lakırtı çıkardılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir gün sinirli olur da ters bir lakırtı ederse ben susarım." (Memduh Şevket Esendal)
- "Birbirine lakırtı yetiştirmeye, cevap bulmaya çalışıyorlar ." (Memduh Şevket Esendal)
-
Boş söz, dedikodu, laf
- "Lakırtıdır o, aldırma!"
-
[isim]
Söz, laf
- TIKILMA
-
-
[isim]
Tıkılmak işi
-
[isim]
Tıkılmak işi
- AKILSIZ
-
-
[sıfat]
Aklı, gerçeği görüp ona göre davranmaya elverişli olmayan, anlayışı kıt
- "Sen hükûmeti yönetenleri hep bilgisiz, akılsız mı sanırsın?" (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Aklı, gerçeği görüp ona göre davranmaya elverişli olmayan, anlayışı kıt
- KITIKLI
-
-
[sıfat]
İçine kıtık konmuş olan
-
[sıfat]
İçine kıtık konmuş olan
- AÇKISIZ
-
-
[sıfat]
Açkı yapılmamış, perdahlanmamış, perdahsız
-
[sıfat]
Açkı yapılmamış, perdahlanmamış, perdahsız
- BAKIRLI
-
-
[sıfat]
Bakır içeren (maddeler)
- "Bakırlı metaller."
-
[sıfat]
Bakır içeren (maddeler)
- AKKIŞLA
- ...
- KILAVUZ
-
-
[isim]
Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber
- "Mum tutan kılavuzların arkasından içeri girdik." (Falih Rıfkı Atay)
-
Herhangi bir alanda ve konuda bilgi veren, yol yöntem gösteren kitap vb
- "Öğrenci kılavuzu."
-
Evlenecek olan erkek veya kadına eş bulan kimse
-
Ruhsal ve zihinsel bakımdan yol gösteren, ışık tutan kimse
- "Kılavuzumuz Atatürk'tür."
-
Kılavuz gemisi
-
Kılavuz kaptan
- "İstanbul Boğazı'ndan kılavuz almadan geçmek yasaktır."
-
Makaradaki filmlerin başında ve sonunda yer alan, filmin alıcı, yıkama aracı, basım aracı, gösterici vb. araçlara takılıp çıkarılmasında kolaylık sağlayan, asıl film için pay bırakan çeşitli renklerde film parçası
-
Somun veya boru içine yiv açmakta kullanılan araç
-
Dar ve uzun bir yerden tel, kablo gibi bükülebilen bir şey geçirilirken bunların ucuna bağlandığı sert nesne
-
[isim]
Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber
- KINACIK
-
-
[isim]
Buğday pası mantarının, tahıl bitkilerinin sap ve yapraklarında oluşturduğu pas rengindeki hastalık
-
[isim]
Buğday pası mantarının, tahıl bitkilerinin sap ve yapraklarında oluşturduğu pas rengindeki hastalık
- İNKILAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim, reform
- "Yazı inkılabı."
-
Bir durumdan başka bir duruma geçiş, dönüşüm
- "Münevver Türk kadını inkılaptan çok evvel çarşafı atmış ve kaçgöçü kaldırmıştı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim, reform
- KIPIRTI
-
-
[isim]
Hafif ve sürekli kımıldanma, kımıltı
-
[isim]
Hafif ve sürekli kımıldanma, kımıltı
- BIÇKICI
-
-
[isim]
Bıçkı ile ağaç ve tahta kesen kimse
-
Bıçkı yapıp satan kimse
-
[isim]
Bıçkı ile ağaç ve tahta kesen kimse
- HAYKIRI
-
-
[isim]
Bağırma
-
[isim]
Bağırma
- ŞAKIYIŞ
-
-
[isim]
Şakıma işi veya biçimi
-
[isim]
Şakıma işi veya biçimi
- TAKINTI
-
-
[isim]
Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum veya sorun
- "Uykum kaçınca aklım bir şeye takılır ve o takıntıyı savuşturuncaya kadar gözüme uyku girmez." (Burhan Felek)
-
Bütünlemeye kalınan ders
-
Küçük, önemsiz borç
-
Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük, obsesyon
- "Sözünü ettiğim takıntı bana rahmetli babamdan miras kaldı." (Ahmet Ümit)
-
Bir kimseyle kurulan ilişki
-
[isim]
Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum veya sorun
- KIMILTI
-
-
[isim]
Hafif ve sürekli kımıldama
-
[isim]
Hafif ve sürekli kımıldama