İçinde kı olan 6 harfli 145 kelime var. İçerisinde KI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kı olan kelimeler listesine ya da Sonu kı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKITIŞ
-
-
[isim]
Akıtma işi veya biçimi
-
[isim]
Akıtma işi veya biçimi
- SARKIŞ
-
-
[isim]
Sarkma işi veya biçimi
-
[isim]
Sarkma işi veya biçimi
- AYKIRI
-
-
[sıfat]
Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir
- "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir." (Anayasa)
- "Yüzük ona biraz aykırı düşen bir parlaklıkla parmağında parlıyordu." (Tarık Buğra)
- "Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz." (Anayasa)
-
Çapraz, ters
-
Toplumda görüş ve yaşayış biçimiyle uçlarda bulunan (kimse), marjinal
-
Gidilen yol üzerinde olmayıp gidiş yönüne ters düşen
- "Burası Ankara'ya iki günöte, ana yollardan aykırı küçük bir kasabaydı." (Refik Halit Karay)
-
Bütün noktaları aynı düzlemde bulunmayan
-
[sıfat]
Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir
- KIRCIN
-
-
[isim]
Hayvan kıranı
- "Son kırcında çok davar öldü."
-
[isim]
Hayvan kıranı
- TAŞKIN
-
-
[sıfat]
Taşmış bir durumda olan
-
[isim]
Su baskını, seylap, feyezan
-
Aşırı
- "Bu yüz neşeli değil, taşkın denecek kadar mutlu idi." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Taşmış bir durumda olan
- KIMKIM
-
-
[sıfat]
Ağır ağır konuşan (kimse)
-
Her işinde ağır davranan (kimse)
-
[sıfat]
Ağır ağır konuşan (kimse)
- KIRAĞI
-
-
[isim]
Su buğusunun soğuk havalarda, yerde, bitkiler, ağaçlar ve öteki nesneler üzerinde donmasıyla oluşan ince su damlacıkları
- "Sedef parçasını hemen aşağıya düşecek bir kırağı damlası gibi parlatıyordu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Su buğusunun soğuk havalarda, yerde, bitkiler, ağaçlar ve öteki nesneler üzerinde donmasıyla oluşan ince su damlacıkları
- ACIKIŞ
-
-
[isim]
Acıkma işi
-
[isim]
Acıkma işi
- AKIBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir iş veya durumun sonu, sonuç
- "Sen akıbetini pek hak etmemişe benziyorsun." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ben Kristof Kolomb'un akıbetine uğramak istemiyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
Sonunda, önünde sonunda
- "Akıbet, iş düzelecek."
-
[isim]
Bir iş veya durumun sonu, sonuç
- KIYMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Değer
- "Bir özleyiş ve bir korkudan sonra bayrağın kıymetini ne kadar daha başka, ne kadar daha yakından duyuyordum." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Düşündüm ki başka bir yerde çalışmaya başlarsam, belki kıymete binerim." (Ayşe Kulin)
- "Güneş yalnız dirileri ısıtır. / Güneşin kıymetini bil." (Oktay Rifat)
-
[isim]
Değer
- FIŞKIN
-
-
[isim]
Bir ağacın dibinden süren ince dal, sürgün, filiz, dal, piç
-
Asma kütüğünde hereğin üst yanında biten dal
-
[isim]
Bir ağacın dibinden süren ince dal, sürgün, filiz, dal, piç
- KIŞLIK
-
-
[isim]
Kışın oturulan yapı, yer
- "Sıcak yaz aylarını geçirmek için deniz kenarlarına, kırlara, tepelere kaçanlar, şimdi birer birer kışlıklarına dönüyorlar." (Ahmet Haşim)
-
[sıfat]
Kışa özgü, kış için
- "Kışlık giysi."
-
[isim]
Kışın oturulan yapı, yer
- KILSIZ
-
-
[sıfat]
Kılı olmayan
-
[sıfat]
Kılı olmayan
- KIYMAK
-
-
[-i]
Çok ince ve küçük parçalar biçiminde doğramak
- "Eti kıymak."
-
[-e]
Acımadan vermek, esirgememek, feda etmek
- "Beş altı kuruşa daha kıyarak sağlamca bir ip tedarik etti." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-e]
Acımayıp öldürmek
- "Zavallıya nasıl kıydılar?"
-
[-e]
Acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek
- "Ne yapayım, ben de ekmek istiyorum, hayatımı kazanıyorum, bana kıymayın." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Çok ince ve küçük parçalar biçiminde doğramak
- KIZARI
- ...
- ÇIKICI
- ...
- KIRKIM
-
-
[isim]
Davarların kırkılması işi
-
Davarların kırkıldıkları mevsim
-
[isim]
Davarların kırkılması işi
- ELKIZI
-
-
[isim]
Gelin
-
Kadın, eş
-
[isim]
Gelin
- KIBRIS
- ...
- AKILLI
-
-
[sıfat]
Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil
- "Akıllı geçinen kadınlardan beklenebilecek tepkileri vermedi hiç." (Refik Erduran)
- "Mesut olmak için akıllı olmak kifayet eder, baht, talih bunlar boş şeydir!" (Memduh Şevket Esendal)
-
[ünlem]
Karşısındakinin düşüncesizliğini belirtmek için söylenilen uyarma sözü
-
Düşüncesiz, aptal
- "Akıllıya bak, bu işten kendisine bir pay çıkarmak istiyor."
-
[sıfat]
Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil