İçinde olan 6 harfli 145 kelime var. İçerisinde KI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kı olan kelimeler listesine ya da Sonu kı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇARKIT

  1. [sıfat] Eski, bozuk, sakat

KIRPIM
...
KITAAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kıtalar, ana karalar
  2. Asker birlikleri

KIVRAK

  1. [sıfat] Canlı, hareketli, atik
    • "Lastik ayakkabılarının üstünde kıvrak ve çevikti." (Haldun Taner)
  2. Akıcı, işlek
    • "Kıvrak bir zekâsı var. Kıvrak bir anlatım."
  3. [isim] Yerli dokuması kara bezden yapılmış köylü kadın yeldirmesi
  4. [isim] İnce tülbent veya ipekli baş örtüsü
  5. Aceleci
  6. Güzel, şık, yakışıklı

BIÇKIN

  1. [isim] Külhanbeyi, kabadayı
    • "Ulan, onlar bey, sen bıçkın." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. [sıfat] Korkusuz, gözü pek, yürekli, cesur
    • "Sekiz tane bıçkın, sekiz tane ayağı filarlı pınar başı çocuğuna kim laf dinletebilir ki..." (Sait Faik Abasıyanık)

AKIŞLI

  1. [sıfat] Akışı olan

KIRAAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Okuma
    • "Orada da bu gece kıraatleri devam ediyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  2. Kur'an'ı belli kural ve işaretlere göre okuma
    • "Olsa olsa mevzun cümlelerden mürekkep bir parçayı iyi kıraat etmiş olur." (Yahya Kemal Beyatlı)

KISMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
    • "Şimdi genç değil, şöyle kırkını, kırk beşini aşmış, efendiden, ağırbaşlı bir kısmet bekliyor." (Haldun Taner)
    • "Zavallı kızın kısmeti çıkmış, kendine sormadan, danışmadan hemen vermişler." (Ömer Seyfettin)
    • "Kısmet olursa bunları bu yeni yılda göreceğiz." (Haldun Taner)
    • "Çöp tenekeleri modernleşip metal sandıklara dönüşünce bu zavallıların çöp tenekelerinden de kısmeti kesildi." (Aydın Boysan)
  2. Evlenme talihi
    • "Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti." (Halide Edip Adıvar)
  3. Olayların kötü sonuçlarını tevekkülle karşılama durumu
  4. Talih, kader, şans
  5. [ünlem] "Şimdiden belli değil, ya olur ya olmaz" anlamlarında bir seslenme sözü
    • "Yarın gelecek misiniz? -Kısmet!"

SIKICI

  1. [sıfat] İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden
    • "Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor." (Haldun Taner)

AKITAÇ
...
AÇKILI

  1. [sıfat] Açkı yapılmış, perdahlanmış, perdahlı

ÇAKILI

  1. [sıfat] Çivi, kazık vb. bir şeyle tutturulmuş
    • "Duvara çakılı büyük rakkaslı saati tamire götüren hademe, Reşat'ın omzuna adamakıllı bindirmiş." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Çakılmış, bir şeye bağlı
    • "Genç kadın forsaların çakılı bulunduğu oturak dairesini görmeyi merak ediyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
    • "O günkü sözleri çakılı kaldı bende." (Necati Cumalı)
  3. Yeri değişmez, sabit
    • "Çakılı top."

KISMEN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Bütün değil, bir bölüm olarak veya bazı bakımdan, bazı yönden
    • "Eşyayı kısmen gönderdim. Kısmen haklısınız."

KIRTIK
...
KIYMAK

  1. [-i] Çok ince ve küçük parçalar biçiminde doğramak
    • "Eti kıymak."
  2. [-e] Acımadan vermek, esirgememek, feda etmek
    • "Beş altı kuruşa daha kıyarak sağlamca bir ip tedarik etti." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  3. [-e] Acımayıp öldürmek
    • "Zavallıya nasıl kıydılar?"
  4. [-e] Acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek
    • "Ne yapayım, ben de ekmek istiyorum, hayatımı kazanıyorum, bana kıymayın." (Halide Edip Adıvar)

KIRMAK

  1. [-i] Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak
    • "Taşları kırmak. Bardağı kırmak."
    • "Kaşla göz arasında ellerine geçirdiklerini kırıp dökmeye koyulmuşlardı." (Atilla İlhan)
    • "Pakize'nin kırıp geçirdiği bir şeyi görmekten hasıl olacak tesiri temaşaya gelen çocuklara..." (Halit Ziya Uşaklıgil)
    • "Düğüne kimlerin çağrıldığı anlaşılmaz, ne hediye gönderileceği de belli olmaz. Olmaz ama hepsi çağrılmıştır, hepsi de kırıp sarar, birer hediye alır yollar." (Memduh Şevket Esendal)
  2. İri parçalara ayırmak
    • "Adamın her akşam yarım kiloyu devirdikten sonra ortalığı kırıp geçirmesinden perişan oluyorlar." (Çetin Altan)
  3. [nsz] Belirli bir biçimde katlamak
    • "Forma kırmak."
    • "Hoşsohbet, şakacı bir insan olduğu için Kâzım Bey'le kaynatasını kahkahadan kırıp geçirir." (Salâh Birsel)
  4. Öldürmek, yok olmasına neden olmak
    • "Bu yıl soğuk hayvanları kırdı."
    • "Bir İspanyol şarkıcı var. Beyoğlu'nu kırıp geçiriyor." (Halide Edip Adıvar)
  5. Bir şeyin fiyatını azaltmak, indirmek
    • "Firma verdiği teklif fiyatını son dakikada bir yüzde yirmi daha kırıyordu." (Haldun Taner)
  6. Dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak gücendirmek, incitmek
    • "Sizin hatırınızı kırmamak için işte gelip misafir oluyorum; fakat bu yaşımda misafirle uğraşacak hâlim yok." (Halit Ziya Uşaklıgil)
  7. Tavlada karşı oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak
  8. Vücut kemiklerinden birini parçalamak
    • "Ayol, yapma, gel, düşüp bir yerini kıracaksın!" (Osman Cemal Kaygılı)
  9. Tahılı iri ve kaba öğütmek
  10. [-e] Hareket durumundaki canlının veya taşıtın yönünü değiştirmek, çevirmek, döndürmek
    • "Ne tarafa doğru meyil varsa gidonu o tarafa doğru kıracaksınız ki bisiklet doğrulsun." (Burhan Felek)
  11. [nsz] Daha iyi bir sonuç elde etmek
    • "Tam en az elli bin satıp rekor kıracak." (Aka Gündüz)
  12. Yok etmek
    • "Direncini kırmak. Hevesini kırmak."
  13. Gücünü, etkisini azaltmak
    • "Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış." (Burhan Felek)
  14. Kaçmak, uzaklaşmak
  15. [nsz] Değerinden düşük fiyata almak
    • "Bono kırmak. Çek kırmak."

YIKKIN

  1. [sıfat] Yıkılacak duruma gelmiş, harap

KILSIZ

  1. [sıfat] Kılı olmayan

ŞAKIMA

  1. [isim] Şakımak işi

KIRPIK

  1. Kırpılmış olan
  2. Bölük pörçük

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü