İçinde kı olan 5 harfli 128 kelime var. İçerisinde KI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kı olan kelimeler listesine ya da Sonu kı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KIYYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Okka
-
[isim]
Okka
- ŞAKIT
- ...
- KIYIM
-
-
[isim]
Kıyma işi
-
Kıyılma biçimi
- "Bu tütünün kıyımı iri."
-
Görev yönünden kötü bir duruma sokma, haksızlığa uğratma
-
[isim]
Kıyma işi
- TAKIM
-
-
[isim]
Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
-
Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk
- "Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın değildik." (Muammer İzgü)
-
Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip, trup
- "Orta oyunu takımı."
-
Birbirini tamamlayan şeylerin tümü
- "Kadın kahve takımlarını alıp çıktı." (Necati Cumalı)
-
Sigara ağızlığı
-
Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk
- "Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Benzer, gibi
- "... bu takım düşünceler arasında, dün sütçüye verilen paranın üstünün eksik geldiğini de hatırlıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bölüğü oluşturan birliklerden her biri
- "Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek." (Ömer Seyfettin)
-
Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik
-
Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu
-
Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri
-
Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu
-
[isim]
Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
- KIRAN
-
-
[sıfat]
Kırma işini yapan (kimse)
- "Taş kıran işçiler."
- "Bu yıl sığırlara kıran girdi."
-
[isim]
Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka neden, ölet, afet
- "Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Kırma işini yapan (kimse)
- KIYIN
-
-
[isim]
Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, zulüm
-
[isim]
Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, zulüm
- YIKIŞ
-
-
[isim]
Yıkma işi veya biçimi
-
[isim]
Yıkma işi veya biçimi
- KILIR
-
-
[isim]
Maydanozgillerden, bir yıllık ve özel kokulu otsu bir bitki (Ammi visnaga)
-
[isim]
Maydanozgillerden, bir yıllık ve özel kokulu otsu bir bitki (Ammi visnaga)
- YANKI
-
-
[isim]
Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, aksiseda, inikâs, akis, eko
- "Ben kimsesiz seyyahı meçhuller caddesinin / Ben yankısından kaçan çocuk kendi sesinin." (Necip Fazıl Kısakürek)
- "Memleket dışında bile birtakım yankılar uyandırmaya başlamıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir olgunun çevrede uyandırdığı duygu, düşünce, dedikodu gibi tepki, akis
- "Bu çığlıklar, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa geniş yankılarla bütün yurdu kaplıyordu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, aksiseda, inikâs, akis, eko
- KIYAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir tutma, denk sayma
- "Bu adamı başkalarıyla kıyas edemeyiz."
-
Karşılaştırma, oranlama, mukayese
-
Örnekseme
- "Birçok kelime türleri kıyasla yapılmıştır."
-
Tasım
-
[isim]
Bir tutma, denk sayma
- KIZIL
-
-
[isim]
Parlak kırmızı renk
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta / Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta." (Ahmet Haşim)
-
[sıfat]
Aşırı derecede olan
- "Softalar arasında kızıl bir kavga kopmuştu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Komünist
-
Genellikle küçük yaşlarda görülen, bulaşıcı, yüksek ateşli, kırmızı renkte geniş lekeler döktüren, kuluçka dönemi üç dört gün süren tehlikeli hastalık
-
Altın
-
[isim]
Parlak kırmızı renk
- KIZMA
-
-
[isim]
Kızmak işi
- "Şimdi artık kızma sırası bana gelmişti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Kızmak işi
- TIKIZ
-
-
[sıfat]
Tıknaz
- "İkisi de tıkız ve aynı boyda." (Haldun Taner)
-
Çok sıkıştırılmaktan veya çok sıkı doldurulmaktan katılaşmış, sıkı
- "Bu yastık pek tıkız olmuş."
-
Yoğunluğu çok, katı
- "Tıkız hamur."
-
[sıfat]
Tıknaz
- YIKIK
-
-
[sıfat]
Yıkılmış olan, harap, viran
- "Oradaki yıkık evin kapısından belki gökyüzüne gireceğiz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Yıkılmış olan, harap, viran
- KIRBA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
- "Nihayet bir çobanın kırbasında yosunlu, tozlu, berbat bir su ele geçirmişler."
-
Çok su içen kimse
-
Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık
-
[isim]
Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
- BIÇKI
-
-
[isim]
Tahta veya ağaç biçmekte kullanılan, karşılıklı iki sapı olan ve iki kişi tarafından kullanılan büyük testere
-
Motorla çalışan bir çeşit güçlü testere
-
Saraç bıçağı
-
Bağ budamaya yarayan dişli bıçak
-
[isim]
Tahta veya ağaç biçmekte kullanılan, karşılıklı iki sapı olan ve iki kişi tarafından kullanılan büyük testere
- BIKIŞ
-
-
[isim]
Bıkma işi veya biçimi
-
[isim]
Bıkma işi veya biçimi
- KIRCA
-
-
[sıfat]
Hafif kırlaşmış
- "Tıknaz, kırca, kısa sakallı, kırmızı yüzlü bir efendi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Hafif kırlaşmış
- KIYAK
-
-
[sıfat]
Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel
- "Kıyak bir koşu atı. Kıyak bir söz."
- "O kadar uzatmayalım bu işi, sana bir kıyak yapalım." (Tahsin Yücel)
-
[isim]
Hoşgörü, ayrıcalık tanıma
-
Güzel, biçimli, yakışıklı, düzgün giyimli
-
Kıyıcı, zalim, gaddar
-
[sıfat]
Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel
- YAKIT
-
-
[isim]
Odun, kömür, doğal gaz, mazot gibi ısı sağlamak amacıyla yakılan madde, yakacak, mahrukat
- "Yakıt bittiği için kaloriferler yanmıyor."
-
[isim]
Odun, kömür, doğal gaz, mazot gibi ısı sağlamak amacıyla yakılan madde, yakacak, mahrukat