İçinde kı olan 5 harfli 128 kelime var. İçerisinde KI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kı olan kelimeler listesine ya da Sonu kı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KILMA
-
-
[isim]
Kılmak işi
-
[isim]
Kılmak işi
- AKICI
-
-
[sıfat]
Akma özelliği olan
-
Kolay anlaşılabilen, okunabilen, anlamca açık (anlatım), selis
- "Yurdumuzda yirmi yıl kaldığı için akıcı bir Türkçesi var." (Haldun Taner)
-
Kesintisiz
-
[sıfat]
Akma özelliği olan
- ÇAKIR
-
-
[sıfat]
Açık mavi, hareli ela (göz)
- "Soluk esmer renkli, çakır gözlü, ağır tavırlı, az konuşur bir delikanlıydı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Çakırdoğan
-
[sıfat]
Açık mavi, hareli ela (göz)
- BIKIŞ
-
-
[isim]
Bıkma işi veya biçimi
-
[isim]
Bıkma işi veya biçimi
- KIRBA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
- "Nihayet bir çobanın kırbasında yosunlu, tozlu, berbat bir su ele geçirmişler."
-
Çok su içen kimse
-
Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık
-
[isim]
Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
- KITAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vuruşma, birbirini öldürme
-
Savaş
-
[isim]
Vuruşma, birbirini öldürme
- ÇAKIŞ
-
-
[isim]
Çakma işi veya biçimi
-
[isim]
Çakma işi veya biçimi
- KIŞIN
-
-
[zarf]
Kış mevsiminde, kış süresince
- "Cuma ve pazartesi geceleri, kışın Aksaray'daki evimizde boza partisi verilirdi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Kış mevsiminde, kış süresince
- KIZIL
-
-
[isim]
Parlak kırmızı renk
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta / Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta." (Ahmet Haşim)
-
[sıfat]
Aşırı derecede olan
- "Softalar arasında kızıl bir kavga kopmuştu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Komünist
-
Genellikle küçük yaşlarda görülen, bulaşıcı, yüksek ateşli, kırmızı renkte geniş lekeler döktüren, kuluçka dönemi üç dört gün süren tehlikeli hastalık
-
Altın
-
[isim]
Parlak kırmızı renk
- BAKIŞ
-
-
[isim]
Bakma işi veya biçimi
- "Bakışları adamakıllı öfkeli olurdu." (Salâh Birsel)
- "İki yanından bağrışanlara anlamadığı bir dilden konuşuyorlarmış gibi birer bakış attı." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Bakma işi veya biçimi
- NAKIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bozma, çözme
-
Kırma
-
[isim]
Bozma, çözme
- ÇATKI
-
-
[isim]
Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü
- "Tüfek çatkısı."
-
Sehpa
-
Alından geçerek başın çevresine çember gibi bağlanan bağ, kaşbastı
- "Alnında, başı ağrıdığı vakitlerdeki gibi beyaz tülbentten bir çatkı vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir işin bütününün veya parçalarının bir araya getirilmesinde uyulan yöntem
-
[isim]
Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü
- KIMIL
-
-
[isim]
Yarım kanatlılardan, sap, çiçek, yaprak ve başakları emerek veya yiyerek ekin hastalığına yol açan, vücudu kalkana benzeyen zararlı bir böcek (Aelia rostrata)
-
[isim]
Yarım kanatlılardan, sap, çiçek, yaprak ve başakları emerek veya yiyerek ekin hastalığına yol açan, vücudu kalkana benzeyen zararlı bir böcek (Aelia rostrata)
- KIRCA
-
-
[sıfat]
Hafif kırlaşmış
- "Tıknaz, kırca, kısa sakallı, kırmızı yüzlü bir efendi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Hafif kırlaşmış
- KIRMA
-
-
[isim]
Kırmak işi
-
Kumaşın katlanmasıyla yapılan giysi süsü, pili
-
Kırılmış veya dövülmüş tahıl
- "Buğday kırması."
-
Basılı kâğıtları forma durumuna getirmek için belli yerlerinden bükme ve katlama işi
-
[sıfat]
Ortasından kırılarak doldurulan (tüfek)
- "Mustafa, kırma tüfeğe bir kurşun sürdü." (Yahya Kemal)
-
[sıfat]
Melez
- "Arap kırması bir at."
-
[sıfat]
Yabancı etkilerle özgün niteliğini yitirmiş olan
-
[isim]
Kırmak işi
- TIKIR
-
-
[isim]
Tıkırdayan, birbirine vuran, çarpan şeylerin çıkardığı ses
-
Para
-
[isim]
Tıkırdayan, birbirine vuran, çarpan şeylerin çıkardığı ses
- TIKIM
-
-
[isim]
Ağzın alabileceği büyüklükte lokma
-
[isim]
Ağzın alabileceği büyüklükte lokma
- YIKIM
-
-
[isim]
Yıkma işi
-
Yok olmaya sebep olabilecek şey, büyük zarar, felaket
- "Evin içinde günlük kokusu, papaz uluması bizim için yıkımdır." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Vücuda verilen çeşitli ilaçların yol açtığı zarar
-
Yadımlama
-
[isim]
Yıkma işi
- KATKI
-
-
[isim]
Bir işin yapılmasına, gerçekleşmesine emek, bilgi, para vb. ile katılma, yardım
- "Her geçen gün ününe, sanatına yeni katkılar getiriyordu." (Necati Cumalı)
-
Bir şeye katılan başka bir madde
-
Metal ve alaşımların hazırlanması sırasında içlerine katılan değişik nitelikteki maddeler
-
Düğün günü davetlilerin öğleye kadar gönderdikleri armağan
-
[isim]
Bir işin yapılmasına, gerçekleşmesine emek, bilgi, para vb. ile katılma, yardım
- ÇIKIŞ
-
-
[isim]
Çıkma işi veya biçimi
- "Çiğ patatesle patlıcanı düşününüz, sıcak külden çıkışına bakınız, ne leziz yemektir." (Refik Halit Karay)
-
Bir yerden çıkmak için kullanılan yer
-
Yokuş
-
Güreşte cazgırın alana çıkardığı pehlivanların izleyicilere doğru yürüyerek çalım yapmaya başlaması
-
Mezuniyet, okul bitirme
-
Çıkış belgesi
-
Beklenilmeyen bir sırada yapılan sert konuşma
-
Uçağın bir havaalanından başka bir havaalanına gitme süreci, sorti
-
Kuşatılmış bir bölgedeki birliklerin yaptığı saldırı
-
Verilen bir işaretle yarışa başlama, depar
-
[isim]
Çıkma işi veya biçimi