İçinde kü olan 5 harfli 74 kelime var. İçerisinde KÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kü olan kelimeler listesine ya da Sonu kü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BÜKÜÇ
-
-
[isim]
Köşe
-
[isim]
Köşe
- KÜŞAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Açma, açılış
-
Tavlada bir çeşit oyun
-
Güzellik, hoşluk
-
[isim]
Açma, açılış
- KÜTÖR
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Smaçör
-
[isim]
Smaçör
- KÜNCÜ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Susam tanesi
-
[isim]
Susam tanesi
- ÇÜNKÜ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Şundan dolayı, şu sebeple, zira
- "Ben şimdi sizin fikrinizi tenkit etmeyeceğim çünkü faydasızdır." (Ömer Seyfettin)
-
[bağlaç]
Şundan dolayı, şu sebeple, zira
- KÜTİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bitkilerin kütiküllerini oluşturan, geçirgen olmayan, bal mumu yapısında madde
-
[isim]
Bitkilerin kütiküllerini oluşturan, geçirgen olmayan, bal mumu yapısında madde
- DÜNKÜ
-
-
[sıfat]
Bugünden bir önceki günle ilgili
- "Dünkü gün. Dünkü yağmur."
-
Yakın geçmişteki
- "Dünkü kaplan, bir kül kedisi yumuşaklığı ile göğsüme yaslandı." (Aka Gündüz)
-
Acemi, yeni, toy
- "Daha dünkü damatla böyle çabucak yüzgöz olup rezaleti ayyuka çıkarmak olur mu hiç?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Bugünden bir önceki günle ilgili
- KÜLTE
-
-
[isim]
Külçe
-
Kayaç
-
Demet, bağlam
-
[isim]
Külçe
- KÜSUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güneş tutulması
-
[isim]
Güneş tutulması
- KÜFLÜ
-
-
[sıfat]
Küflenmiş olan
- "Küflü ekmek."
-
[isim]
Saklanmış altın para
- "Galiba sıra küflülere gelmiş."
-
Zamanı geçmiş, köhne
-
[sıfat]
Küflenmiş olan
- KÜŞÜM
-
-
[isim]
Kuşku
-
Kaygı
-
[isim]
Kuşku
- RÜKÜN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin en güçlü ve sağlam yönü
-
Bir kurulun, bir topluluğun en önemli üyelerinden her biri
-
[isim]
Bir şeyin en güçlü ve sağlam yönü
- KÜNDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Güreşçinin, hasmını altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek ellerini kilitlemesi
- "Kolunu tutup kündeye getiriyor, bir taraftan da bacağının birini ikiye büküyorum." (Muammer İzgü)
- "Barut yoktu. Kalenin dar kapısından çıkmak imkânı yoktu. Öyle korkunç bir kündeye gelmişlerdi ki..." (Ömer Seyfettin)
- "Akıllı bir evlat olan Ali Harun Bey, annesinin böyle bir kündeye getirilmesini hazmedemez." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Düzen, tuzak, oyun, hile
- "Plan kurar, tertip yaparlar; kendilerini kurtarmaya, yeni müdürü de kündeye getirmeye çalışırlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Suçluların ayağına bağlanan demir halka, köstek
-
[isim]
Güreşçinin, hasmını altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek ellerini kilitlemesi
- BÜKÜM
-
-
[isim]
Bükme işi
-
Bir şeyin bükülmüş yeri, kat, kıvrım
- "Cebine koyarken kâğıt yere düştü, bükümü açıldı." (Burhan Felek)
-
Bir kerede eğrilmiş iplik, yün miktarı
-
[isim]
Bükme işi
- KÜLEK
-
-
[isim]
Bal, yağ, yoğurt vb. şeyler koymaya yarar tahta kova
-
[isim]
Bal, yağ, yoğurt vb. şeyler koymaya yarar tahta kova
- TÜRKÜ
-
-
[isim]
Hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş manzume
- "Kulak ver ki havasında bahçemizin / Gök maviliğinden, dal yeşilliğinden / Bir türkü söylenmede kendiliğinden." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Dikişine başlarken güzel bir türkü tutturmuştu." (Reşat Enis)
- "İçeride bir yandan türkü söylüyor, bir yandan da iş yapıyordum." (Peyami Safa)
- "Azizim, biz kimsenin arabasında kimsenin türküsünü çağırmayız, kendi havamızı mırıldanırız." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş manzume
- ÇÜKÜR
-
-
[isim]
Bir yüzü balta, bir yüzü kazma olan araç
-
[isim]
Bir yüzü balta, bir yüzü kazma olan araç
- FAKÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Benek
-
[isim]
Benek
- KÜREK
-
-
[isim]
Toprak, kömür vb.ni bir yerden bir yere alıp atmaya, taşımaya yarayan ve yayvan bir bölümü, buna bağlı uzun bir sapı bulunan araç
- "Ölünün cesedi üstüne atılan birkaç kürek toprak gibi hatırası üzerine kapanan birkaç satır yazı!" (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Sandalın içine hızla atıldıktan sonra kürekleri var kuvvetiyle çekerek meskûn adanın kömür iskelesine yanaştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Küçük deniz teknelerini yürütmeye yarayan, bir ucu yassı, uzun ağaç
-
Kürek cezası
-
[isim]
Toprak, kömür vb.ni bir yerden bir yere alıp atmaya, taşımaya yarayan ve yayvan bir bölümü, buna bağlı uzun bir sapı bulunan araç
- YÜKÜM
-
-
[isim]
Yükümlülük
- "Vergi yükümü yasayla konulur."
-
[isim]
Yükümlülük