İçinde kma olan 5 harfli 17 kelime var. İçerisinde KMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kma olan kelimeler listesine ya da Sonu kma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YIKMA
-
-
[isim]
Yıkmak işi
-
[isim]
Yıkmak işi
- ÇAKMA
-
-
[isim]
Çakmak işi
-
Vurulup çakılarak yapılmış kuyumcu işi
-
Bu işte kullanılan kuyumcu kalıbı
-
Deri hastalığı, yara, çıban
-
[isim]
Çakmak işi
- AKMAZ
-
-
[isim]
Durgun su, gölet
-
[isim]
Durgun su, gölet
- BIKMA
-
-
[isim]
Bıkmak işi
-
[isim]
Bıkmak işi
- AKMAK
-
-
[-den]
Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
- "Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." (Sait Faik Abasıyanık)
- "İçeriğin nasıl aktarılacağına dikkat etmiş, dilin olanaklarını akarına bırakmıştır." (Selim İleri)
- "Ebediyete akıp giden her on senede..." (Atatürk)
-
Bu gibi maddeler aşağıya, yere düşmek
- "Üstünden sular akıyor."
-
Sıvı bir madde bir yerden çıkmak
-
[nsz]
Bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak
- "Kova akıyor. Dam akıyor."
-
[-e]
Art arda ve toplu olarak gitmek
- "Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[nsz]
Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak
- "... çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Boya birbirine karışmak
-
[-le]
Sürüp gitmek
- "Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[nsz]
Zaman çabuk geçmek
-
[nsz]
Karışmak, katılmak
-
[nsz]
Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak
-
[-den]
Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
- KOKMA
-
-
[isim]
Kokmak işi
- "Yıkanmamayı ve böylece pis pis kokmayı bile göze alırlarmış." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Kokmak işi
- TAKMA
-
-
[isim]
Takmak işi
-
[sıfat]
Gerçeğinin yerine konulan, eğreti, müstear
- "Bu takma siyah saçla ... şakaklarında sallanan ... bukleler yanaklarına ters düşüyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Takmak işi
- TIKMA
-
-
[isim]
Tıkmak işi
-
[isim]
Tıkmak işi
- BAKMA
-
-
[isim]
Bakmak işi
-
[isim]
Bakmak işi
- AKMAN
-
-
[sıfat]
Bozulmamış, saf, temiz
-
[sıfat]
Bozulmamış, saf, temiz
- LOKMA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum
- "Öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koyamadı." (Ömer Seyfettin)
- "Sonra arkasından lokma filan dökmek değil a, bir Yasin, bir Fatihacık bile okuyan bulunmaz." (Ömer Seyfettin)
- "Ağzımızda lokmalar büyürdü, muşambanın buz gibi teması âdeta ellerimizi yakardı." (Refik Halit Karay)
-
Lokma tatlısı
- "Ben de uskumru aldım. Kendim kızartacağım. Ne olur kalın, beraber lokma edelim." (Halide Edip Adıvar)
-
Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet
-
Yemek
- "Bu akşam lokmayı beraber yeriz, tanışmış olursunuz." (Tarık Buğra)
-
Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para
- "Bu lokma sizin için çok büyüktür; boğazınızdan geçmez, yutamayacaksınız ve boğulacaksınız." (Peyami Safa)
-
[isim]
Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum
- SIKMA
-
-
[isim]
Sıkmak işi
-
Bir tür pantolon veya şalvar
-
Bayat ekmeğin su ile ıslatılıp sıkılmasıyla elde edilen malzemeyi un, tuz ve suyla yoğurup hamur durumuna getirdikten sonra arasına kavrulmuş soğan, peynir konularak pişirilen bir yemek
-
[sıfat]
Sıkılmaya, suyu alınmaya elverişli (portakal)
-
Dar bir tür kadın yeleği
-
[isim]
Sıkmak işi
- SOKMA
-
-
[isim]
Sokmak işi
-
[isim]
Sokmak işi
- YAKMA
-
-
[isim]
Yakmak işi
-
[isim]
Yakmak işi
- KAKMA
-
-
[isim]
Kakmak işi
-
[sıfat]
Ağaç üzerinde veya diğer ahşap malzemede, mobilyada, belirlenmiş desen ve çizimlere göre oyulmuş yuvalara gümüş, sedef vb. süs maddeleri kakılıp oturtularak yapılan (iş)
- "Sedef kakma nalın."
-
[isim]
Kakmak işi
- İKMAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eksik bir şeyi tamamlama, daha iyi duruma getirme, bütünleme
- "... kolordu ikmaliyle ilgili bir iş için görevli olarak gelmiş." (Atilla İlhan)
- "İkmale kalmış zengin çocuklarına hususi ders veriyorum." (Haldun Taner)
-
Bitirme
- "Her neyse otur bakalım karşıma da hatıratımı ikmal edeyim!" (Refik Halit Karay)
-
Cümlenin, dizenin anlamını sonra gelen cümle veya dize ile tamamlama
-
[isim]
Eksik bir şeyi tamamlama, daha iyi duruma getirme, bütünleme
- ÇIKMA
-
-
[isim]
Çıkmak işi
-
Bir yapının üst katlarından dışarıya doğru uzanmış bölüm, balkon
-
Hamamdan çıkarken kullanılan havlu ve kurulanma takımı, çıkacak
-
Bir yazı sayfasının kenarına metinle ilgili olarak yazılan ek, derkenar
-
Desteklemek amacıyla verilen para
-
[sıfat]
Çıkmış
- "Saraydan çıkma İstanbul eşyalarını görünce bunların hakikatine inanmak lazım geldiğini anlamış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Eski, kullanılmış
- "Çıkma jant."
-
[isim]
Çıkmak işi