İçinde ke olan 6 harfli 138 kelime var. İçerisinde KE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ke olan kelimeler listesine ya da Sonu ke ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EK, KE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KEBERE

Kelime Kökeni : Latince

  1. [isim] Gebre otu

ÖKELİK

  1. [isim] Öke olma durumu

ÖFKELİ

  1. [sıfat] Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli
    • "Meydan okuyan öfkeli bekleyiş karşısında sustum." (Halide Edip Adıvar)

PEŞKEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Yaranmak amacıyla uygunsuz olarak verilen şey

KEŞŞAF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bilinmeyen çok önemli bir şeyi keşfeden
  2. Keşif kolu
  3. İzci

KÖŞKER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Yemenici, ayakkabı tamircisi
    • "Zaten azıcık güzel olsaydım, topal bir köşkere varmazdım." (Ayla Kutlu)

KESİCİ

  1. [isim] Kesme işini yapan kimse
    • "Yol kesici."
  2. Kasaplık hayvanları kesen kimse
  3. Kesme işinde kullanılan araç

KEMANİ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Alaturka müzikte keman çalan kimse

İSKELE

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer
    • "Vapurdan indi, iskeleye çıkar çıkmaz etrafına bakındı." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü veya gemiye çıkmayı sağlayan merdiven
    • "Oturduğu yerden kalkıyor, iskele zincirine uzanan eli, iskele tabanına basan ayağı, kendini çekiyor yukarı." (Zeyyat Selimoğlu)
  3. Vapur uğrağı olan şehir veya kasaba
  4. İçerilerde bulunan bir yerin kendine en yakın olan deniz taşıtı uğrağı veya demir yolu durağı
    • "Mudanya, Bursa'nın iskelesidir."
  5. Yapıların dışında sıvama, boyama veya onarım için keresteden kat kat kurulan, çalışma sırasında üstüne çıkılan çatkı
  6. Geminin sol yanı
  7. Işıkların yerleştirilmesi, ışıkçıların dolaşabilmesi için stüdyolarda tavana yakın yerde duvarı çepeçevre saran çıkıntı

KENTÇİ

  1. [isim] Kentçilik uzmanı, kentçilikle uğraşan kimse, şehirci

KEPENK

  1. [isim] İş yeri, pencere, kapı vb. yerleri kapamak için kullanılan, türlü biçimlerde sac levha, demir veya tahta kanat
    • "Akşamüstü, bütün kepenkler indikten sonra sokağa çıktık." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Belediye çavuşu çarşıyı ve arastaları dolaşmış, esnafa kepenk kapattırmıştır." (Tarık Buğra)

KESMEK

  1. [-i] Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak
    • "İpi kesmek."
    • "Zaman zaman iddiacılığını da bırakamazdı, bu böyledir diye kesip atardı." (Haldun Taner)
  2. Dibinden ayırmak
    • "Ağaçları kesmek. Dalları kesmek."
    • "Mantıki söylenmiş, müdellel söylenmiş, her cihetten işi kesip atmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Düzgün parçalara ayırmak
    • "Eti kesmek. Patatesi kesmek."
    • "Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?" (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Kesici bir araçla yaralamak
    • "Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?" (Reşat Nuri Güntekin)
  5. [nsz] Ucunu almak
    • "Saç kesmek. Tırnak kesmek."
  6. [nsz] Hayvanın başını gövdesinden ayırmak, boğazlamak
    • "Koyun kesmek. Tavuk kesmek."
  7. Son vermek, gidermek
    • "Bu ilaç baş ağrısını keser."
  8. Ara vermek
    • "Bu üç zavallı bizden rahatsız oldular ve derslerini keserek çekildiler." (Memduh Şevket Esendal)
  9. Bir şeyden yoksun bırakmak, vermemek
    • "Yardımı kestiler. Ücreti ödemeyince telefonu kestiler."
  10. Akımı durdurmak
    • "Şimdi belediye ile anlaşamayan müteşebbis cereyanı kesmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
  11. Belirtmek, kararlaştırmak
    • "Gününü daha kesmedik."
  12. [-den] Verilecek şeyin bir bölümünü alıkoyup vermemek
    • "Ücretinden beş lira kesmişler."
  13. Para basmak
  14. Azaltmak, güçleştirmek
    • "Rüzgâr geminin yolunu kesiyor."
  15. İskambil kâğıtlarında destenin üzerinden bir bölümünü kaldırıp öte yana koymak
  16. Geçişi önlemek
    • "Yolu kesmek."
  17. [nsz] Susmak
    • "Kes artık yeter!"
  18. Hasta organı ameliyatla almak
  19. Bölmek, ayırmak
    • "Bulvarı kesen küçük sokaklardan biri."
  20. Yazıyı, filmi kısaltmak
  21. [nsz] Uydurmak, yalan söylemek
  22. Rüzgâr, soğuk vb. çok etkili olmak
    • "Rüzgâr yüzümü kesiyor."
  23. Birini yermek, kötülemek
  24. Karşı cinsten birisini sürekli olarak süzmek, dikkatli bir biçimde bakmak
  25. Oyuncuyu takım kadrosuna almamak

VAKETA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] İnek derisinden bir tür ince meşin

KELEME

  1. [sıfat] Sürülmeden bırakılmış (tarla)
  2. Bakımsız bırakılmış (bağ veya bahçe)
    • "Bahçesi yeniden keleme olmuş, duvarları da yıkılmış yahut komşular yıkmışlar ki hayvanlar otlasın." (Memduh Şevket Esendal)

KEMLİK

  1. [isim] Kötülük

DERKEN

  1. [zarf] Dendiği hâlde
    • "Bitti bitiyor derken hâlâ bitmeyen havaalanı."
  2. Tam o sırada
    • "Yazı yazıyordum, derken misafir geldi."
  3. ... diye düşünürken
    • "Akşamdan önce varacağız derken ancak gece yarısı varabildik."

HACKER

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bakınız bilgisayar korsanı

KESKİN

  1. [sıfat] Çok kesici, iyi kesen
    • "Sonunda keskin bir taşı testere gibi kullanarak ipi incelte incelte kopardı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Tiz (ses)
    • "Bir kadın sesiydi bu. İnce ve keskin, dikkati hemen kapan ve bırakmayan bir ses." (Peyami Safa)
  3. Kırıcı, incitici
    • "En yakın dostlarının bile kusurlarını keskin bir dille yüzlerine vururmuş." (Haldun Taner)
  4. Etkili, sert
    • "Nihayet güneş doğdu, sis ve duman içinde çölün sabahlarında esen serin ve keskin rüzgârla üşüdük." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Acı, üzüntü veren
    • "Öyle de keskinmiş ki bu kadın, yaptığı tüm kocakarı ilaçları her hastalığı şıp diye kesiyormuş." (Muammer İzgü)
  6. Zampara

ETİKET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir malın tür, miktar, fiyat vb. nitelikleri veya kitap, defter vb. şeylerin kime ait olduğunu belirtmek için üzerlerine konulan küçük kâğıt
  2. Kimlik
    • "Avrupa'da bir şarklı etiketi altında seyahat etmenin ilk defa olarak bir faydasını gördüm." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Toplum içindeki davranışlarda izlenecek yol
    • "İki teklifsiz dost olmakla beraber Sevim'le Mükerrem etiketten ayrılmazlar, birbirlerine daima 'siz' derler." (Reşat Nuri Güntekin)

KEÇECİ

  1. [isim] Keçe yapan veya satan kimse

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü