İçinde ke olan 5 harfli 149 kelime var. İçerisinde KE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ke olan kelimeler listesine ya da Sonu ke ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EK, KE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇEKEL

  1. [isim] Küçük çapa
  2. Üvendirenin alt ucunda bulunan, pulluğa yapışan toprağı ayırmaya yarayan demir bölüm

DİKEN

  1. [isim] Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu vb. bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntılardan her biri
    • "Gül dikeni. Kirpinin dikenleri."
    • "O bir yıl içinde diken üstünde otururum o evde; düş kuramam, şiir yazamam." (Melih Cevdet Anday)
    • "Konuşmaya başladık. Yine kavga ederiz diye diken üstündeyim." (Refik Erduran)
  2. Bu çıkıntıları çok olan bitki

NİKEL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Atom numarası 28, atom ağırlığı 58,71, yoğunluğu 8,9 olan, gümüş parlaklığında, demir sertliğinde, kolay işlenebilen ve kolayca tel durumuna getirilebilen bir element (simgesi Ni)

PİKET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İki, üç veya dört kişi arasında ve otuz iki kâğıtla oynanan bir tür iskambil oyunu

KELEŞ

  1. [sıfat] Yiğit, cesur, bahadır
  2. Çok yakışıklı, çok güzel
  3. Vücut yapısı gösterişsiz
  4. Çirkin, kötü
  5. Kel
    • "Kayseri çarşısının tavanını, kubbesini kökünden kazıtmış ... O canım mimariyi bir keleşe döndürmüş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

BÜKEN

  1. [isim] Oynak kemikleri arasındaki açıları daraltan kasların genel adı, açan karşıtı

KENAR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka
    • "O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi." (Orhan Veli Kanık)
    • "Kenar gezme dolan yâr gel içeri / Bize mihman olan yâr gel içeri." (Halk türküsü)
    • "Hâlâ, elinde bir bohça yapmak istediği bez parçasının kenarını bastırıyordu."
  2. Bir şeyi çevreleyen çizgi
  3. Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri
    • "Bu mendilin kenarı ötekinden daha sade."
  4. Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer
    • "Ağır, ihtiyar misafirler kenarda bir odadan çıktılar." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Yan
  6. Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri
    • "Bir üçgenin kenarları."

KERTİ

  1. [isim] Kerte (I)
  2. [sıfat] Bayat (ekmek, et)

KESİŞ

  1. [isim] Kesme işi veya biçimi

BUKET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Çiçek demeti

KOKET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. Yosma
    • "Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu." (Reşat Nuri Güntekin)

CEKET

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Erkeklerin ve kadınların giydiği, genellikle önden düğmeli, kalçayı örten, kollu üst giysisi

KESİK

  1. [sıfat] Kesilmiş olan
    • "Biri saçları kesik, gözleri ayrık, dişleri dökük fakat çok dinç ve güzel bir nineydi." (Halide Edip Adıvar)
  2. Kesilerek bozulmuş olan
    • "Kesik süt."
  3. Kısa
  4. [isim] Çiğ sütten yapılan yağsız peynir, çökelek, ekşimik
  5. [isim] Gazete, dergi vb.nden kesilmiş yazı, kupür
    • "İçinde bir gazete kesiği var." (Falih Rıfkı Atay)
  6. [isim] Kesilmiş olan yer
    • "Parmağındaki kesikler."
  7. [isim] Tarla, bağ ve bahçe çevresine açılan hendek
  8. Takım kadrosuna alınmamış (oyuncu)
  9. Parası olmayan

KEDER

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstırap, tasa
    • "Ya hasta yahut bir kederi var." (Halide Edip Adıvar)

KELEP

  1. [isim] Büyük iplik çilesi
    • "İplik masuraları koca koca teknelerle keleplere taşınır, keleplerde çözülürdü." (Orhan Kemal)
  2. Bağlam, demet

KELLİ

  1. [edat] "Sonra" edatı gibi, çıkma durumundaki sözlerin ardı sıra geldiğinde birbirine bağladığı iki yargıdan birincisini zorlayıcı bir sebep olarak gösteren bir söz
    • "Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu." (Halikarnas Balıkçısı)

KESEK

  1. [isim] Bel, çapa veya sabanın topraktan kaldırdığı iri parça
  2. Tezek
  3. Çimen yapmak için üzerindeki otuyla birlikte çıkarılmış çayır parçası

KESKİ

  1. [isim] Ağaç, taş, metal vb.ni yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç
  2. Demir ve sac kesmek için üzerine çekiçle vurularak yürütülen keskin araç, tırnak
  3. Pulluk gövdesi önüne takılan ve toprağı kesip ayıran, bıçak veya disk biçiminde çelikten yapılmış pulluk parçası

DİKEY

  1. [sıfat] Başka bir doğru ile kesiştiğinde onunla birlikte dik açı oluşturan (doğru çizgi), amudi
    • "a, b doğrusuna c noktasından dikey bir doğru indirilince 90 derecelik açı oluşur."
  2. [zarf] Dik olarak

KEPİR

  1. [isim] Çorak, çamurlu, verimsiz toprak

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü