İçinde ke olan 4 harfli 39 kelime var. İçerisinde KE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ke olan kelimeler listesine ya da Sonu ke ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KESİ
- ...
- ŞİKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma
-
Bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma, aldatma
- "Bu işte şike var."
-
[isim]
Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma
- OKEY
-
-
[isim]
Plastik, tahta, mika vb. maddelerden yapılmış taşlarla oynanan ve konkene benzeyen bir tür oyun
-
[isim]
Plastik, tahta, mika vb. maddelerden yapılmış taşlarla oynanan ve konkene benzeyen bir tür oyun
- SÖKE
- ...
- KEFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Terazi gözlerinden her biri
-
[isim]
Terazi gözlerinden her biri
- KESP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kazanma
-
[isim]
Kazanma
- KENT
-
Kelime Kökeni : Soğdca
-
[isim]
Şehir
- "Paris gibi bir kentte, bu hatırlamalar, karamsarlığa sürükler insanı." (Necati Cumalı)
-
Site
-
[isim]
Şehir
- KEÇE
-
-
[isim]
Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş
- "Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular." (Ömer Seyfettin)
- "Askerde, vüzera, rical dairelerinde 'keçe külah olmak' kıyafeti soyulup tardedilmek demek idi." (Ahmet Rasim)
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış olan
- "Keçe çadırların içi biraz ısınsın diye, yerlere kilimlerin üstüne ayrı postları serilmişti." (Nezihe Araz)
-
Yere serilen halı, kilim vb. yünlü döşemelik
- "Yaz geldi, keçeleri kaldırmalı."
-
[isim]
Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş
- KENE
-
-
[isim]
Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga
-
[isim]
Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga
- SKEÇ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Genellikle radyo ile yayımlanmak için hazırlanmış, genellikle güldürü niteliğinde kısa oyun
-
[isim]
Genellikle radyo ile yayımlanmak için hazırlanmış, genellikle güldürü niteliğinde kısa oyun
- TİKE
-
-
[isim]
Et, ekmek, peynir vb.nde parça, lokma, dilim
-
[isim]
Et, ekmek, peynir vb.nde parça, lokma, dilim
- KEME
-
-
[isim]
Büyük sıçan
-
Domalan
-
[isim]
Büyük sıçan
- KEZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Aynı biçimde
- "Süt beyaz, kar keza, pamuk keza."
-
[zarf]
Aynı biçimde
- KERH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tiksinme, iğrenme
-
Bir işi istemeyerek zorla yapma
-
[isim]
Tiksinme, iğrenme
- ŞOKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
"Birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şey yapmak" anlamlarındaki şoke etmek ve "birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak" anlamlarındaki şoke olmak deyimlerinde kullanılan bir söz
-
[sıfat]
"Birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şey yapmak" anlamlarındaki şoke etmek ve "birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak" anlamlarındaki şoke olmak deyimlerinde kullanılan bir söz
- KELT
- ...
- LEKE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kirliliği gösteren iz
- "Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Çocuk giysisini leke etmiş."
- "Annemi kıskanıyor, bana leke sürmek istiyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan farklı renk
- "Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı." (Ömer Seyfettin)
-
Vücudun herhangi bir yerinde oluşan değişik renk
-
Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe
- "Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
Güneş, ay, yıldız veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm
-
[isim]
Kirliliği gösteren iz
- BÖKE
-
-
[isim]
Kahraman, güçlü kimse
-
Şampiyon
-
[isim]
Kahraman, güçlü kimse
- İLKE
-
-
[isim]
Temel düşünce, temel inanç, umde, unsur, prensip
- "İlkelerine sıkı sıkıya bağlı, bilinçli ve ödün vermez bir insandı." (Haldun Taner)
-
Temel bilgi
- "Kimyanın ilkeleri."
-
Öge
- "Atomlar cisimlerin ilkeleridir."
-
Davranış kuralı
- "Bence ahlakın bir ilkesi, bir kökü vardır. Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma." (Nurullah ataç)
-
Her türlü tartışmanın dışında sayılan öncül, mebde, umde, prensip
-
[isim]
Temel düşünce, temel inanç, umde, unsur, prensip
- ÖFKE
-
-
[isim]
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap
- "Eve gelinceye kadar hiç öfkesi kalmadı." (Ömer Seyfettin)
- "Hanım, dedi, yapmayın, öfke ile kalkan ziyanla oturur!" (Osman Cemal Kaygılı)
- "Evde önüne gelenin öfkesini kendisinden çıkarmasına alışıktı." (Necati Cumalı)
- "Adamı pataklamadan bırakmazdım, pataklamadıkça öfkemi alamazdım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap