İçinde ke olan 4 harfli 39 kelime var. İçerisinde KE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ke olan kelimeler listesine ya da Sonu ke ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KESE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba
- "Boynundan bir kese çıkardı fakat içine bakmadan ani bir fikirle yüzü kızardı." (Halide Edip Adıvar)
- "Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse avuçlarını açarlar." (Halide Edip Adıvar)
- "Bunda benim keseme bir girecek yok ki sana yalan söyleyeyim." (Memduh Şevket Esendal)
- "Böylece Tecirlilerin yanına varan bir hoca, kesesini pek çok doldururmuş." (Salâh Birsel)
-
[sıfat]
Bu küçük torba miktarında olan
- "Üç kese tütün."
-
Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap
- "Kur'an kesesi."
-
Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, vücudu ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez
-
Bir kimsenin mal varlığı
- "Bu sadeleşme vücut ve keseye daha elverişli idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Organizmanın bazı boşlukları
-
Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik
-
Beş yüz kuruşluk para birimi
-
[isim]
Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba
- İLKE
-
-
[isim]
Temel düşünce, temel inanç, umde, unsur, prensip
- "İlkelerine sıkı sıkıya bağlı, bilinçli ve ödün vermez bir insandı." (Haldun Taner)
-
Temel bilgi
- "Kimyanın ilkeleri."
-
Öge
- "Atomlar cisimlerin ilkeleridir."
-
Davranış kuralı
- "Bence ahlakın bir ilkesi, bir kökü vardır. Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma." (Nurullah ataç)
-
Her türlü tartışmanın dışında sayılan öncül, mebde, umde, prensip
-
[isim]
Temel düşünce, temel inanç, umde, unsur, prensip
- BÖKE
-
-
[isim]
Kahraman, güçlü kimse
-
Şampiyon
-
[isim]
Kahraman, güçlü kimse
- KELT
- ...
- LAKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Lak ile cilalanmış
- "Yaldızlı beyaz lake karyolasının yanındaki koltukta dadısı uyukluyordu." (Cahit Uçuk)
-
[sıfat]
Lak ile cilalanmış
- BUKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Koku, rayiha
- "Berrak değildir ama kokuludur, bukesi enfestir." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Koku, rayiha
- KEFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Terazi gözlerinden her biri
-
[isim]
Terazi gözlerinden her biri
- KEDİ
-
-
[isim]
Kedigillerden, köpek dişleri iyi gelişmiş, kasları çevik ve kuvvetli evcil veya yabani, küçük memeli hayvan, pisik (Felis domesticus)
- "Evcil kedi. Ankara kedisi. Van kedisi."
- "Derin bir hayranlıkla gözlerini kıza kaptırmış, kedi ciğere bakar gibi süzüp duruyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kedigillerden, köpek dişleri iyi gelişmiş, kasları çevik ve kuvvetli evcil veya yabani, küçük memeli hayvan, pisik (Felis domesticus)
- KEÇE
-
-
[isim]
Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş
- "Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular." (Ömer Seyfettin)
- "Askerde, vüzera, rical dairelerinde 'keçe külah olmak' kıyafeti soyulup tardedilmek demek idi." (Ahmet Rasim)
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış olan
- "Keçe çadırların içi biraz ısınsın diye, yerlere kilimlerin üstüne ayrı postları serilmişti." (Nezihe Araz)
-
Yere serilen halı, kilim vb. yünlü döşemelik
- "Yaz geldi, keçeleri kaldırmalı."
-
[isim]
Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş
- OKEY
-
-
[isim]
Plastik, tahta, mika vb. maddelerden yapılmış taşlarla oynanan ve konkene benzeyen bir tür oyun
-
[isim]
Plastik, tahta, mika vb. maddelerden yapılmış taşlarla oynanan ve konkene benzeyen bir tür oyun
- ŞİKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma
-
Bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma, aldatma
- "Bu işte şike var."
-
[isim]
Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma
- SKEÇ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Genellikle radyo ile yayımlanmak için hazırlanmış, genellikle güldürü niteliğinde kısa oyun
-
[isim]
Genellikle radyo ile yayımlanmak için hazırlanmış, genellikle güldürü niteliğinde kısa oyun
- FEKE
- ...
- SAKE
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Pirinçten yapılan bir tür Japon rakısı
-
[isim]
Pirinçten yapılan bir tür Japon rakısı
- KENE
-
-
[isim]
Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga
-
[isim]
Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga
- KESİ
- ...
- PİKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kabartmalı pamuklu kumaş
-
Bu kumaştan yapılan yatak örtüsü
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılan
- "Gece sıcak olduğu için üzerine yalnız ince bir pike örtü örttük." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Kabartmalı pamuklu kumaş
- ERKE
-
-
[isim]
Enerji
-
Pozitif bilimlerde iş başarma gücü, bir direnmeyi yenme gücü
-
[isim]
Enerji
- ÖFKE
-
-
[isim]
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap
- "Eve gelinceye kadar hiç öfkesi kalmadı." (Ömer Seyfettin)
- "Hanım, dedi, yapmayın, öfke ile kalkan ziyanla oturur!" (Osman Cemal Kaygılı)
- "Evde önüne gelenin öfkesini kendisinden çıkarmasına alışıktı." (Necati Cumalı)
- "Adamı pataklamadan bırakmazdım, pataklamadıkça öfkemi alamazdım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap
- ÜLKE
-
-
[isim]
Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket
- "Artık vatan toprağı, Rumeli'deki hudutlarından Anadolu'daki hudutlarına kadar yekpare bir ülke olmuştur." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Devlet
- "Vicdan hürriyetine riayet eden tek ülke Osmanlı İmparatorluğu idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge
- "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket