İçinde kav olan 5 harfli 15 kelime var. İçerisinde KAV bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kav olan kelimeler listesine ya da Sonu kav ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAV
2 Harfli Kelimeler
AK, AV
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAVİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu, budun
-
[isim]
Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu, budun
- KAVAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pezevenk
-
[isim]
Pezevenk
- KAVAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli
- "Artık şunları toplatsak, dedi, kavasa söyleseniz de bir adam bulunuverse." (Refik Halit Karay)
-
Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli veya koruma görevlisi
-
Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi
-
[isim]
Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli
- KAVAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ucuz, özenmeden ve bayağı cins ayakkabı, kemer, cüzdan yapan veya satan esnaf
-
[isim]
Ucuz, özenmeden ve bayağı cins ayakkabı, kemer, cüzdan yapan veya satan esnaf
- KAVGA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Düşmanca davranış ve sözlerle ortaya çıkan çekişme veya dövüş, münazaa
- "Kavga olmadan evden fırlasak ne iyi olacak." (Halide Edip Adıvar)
- "Bir gün hiç yoktan kavga çıkarıp oğlanın ağzını burnunu bir güzel dağıtıverdiler." (Necati Cumalı)
- "Şehrin gürültü edilen, kavga çıkan biricik yeridir." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Softalar arasında kızıl bir kavga kopmuştu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Herhangi bir amaca erişmek, bir şeyi elde etmek veya bir şeye karşı koyabilmek için harcanan çaba, verilen mücadele
- "Ekmek kavgası."
-
Savaş
-
[isim]
Düşmanca davranış ve sözlerle ortaya çıkan çekişme veya dövüş, münazaa
- KAVUK
-
-
[isim]
Pamuktan yapılmış, üzerine sarık sarılan erkek başlığı
- "Vezir kavuğu."
- "Boş bulundun, oğlum, hiç olmazsa bir iki saat kavuk sallayacaksın." (Memduh Şevket Esendal)
-
İçi boş şey
-
İdrar torbası
-
[isim]
Pamuktan yapılmış, üzerine sarık sarılan erkek başlığı
- KAVUZ
-
-
[isim]
Buğdaygillerin başağında, başakçıkları veya çiçeği saran kabuk
-
İçi boş, kabuklu yemiş
-
[isim]
Buğdaygillerin başağında, başakçıkları veya çiçeği saran kabuk
- KAVAL
-
-
[isim]
Genellikle kamıştan yapılan, daha çok çobanların çaldığı, yumuşak sesli, üflemeli bir çalgı
- "Yediği çilek ve çiğdem, ninnisi kaval ve bülbül, arkadaşı turna ve keklik imiş." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Genellikle kamıştan yapılan, daha çok çobanların çaldığı, yumuşak sesli, üflemeli bir çalgı
- KAVAK
-
-
[isim]
Söğütgillerden, sulak bölgelerde yetişen, boyu bazı türlerinde 30-40 m'ye değin çıkan, kerestesinden yararlanılan uzun boylu bir ağaç (Populus)
-
[isim]
Söğütgillerden, sulak bölgelerde yetişen, boyu bazı türlerinde 30-40 m'ye değin çıkan, kerestesinden yararlanılan uzun boylu bir ağaç (Populus)
- KAVMİ
- ...
- KAVUT
-
-
[isim]
Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek
- "... ama bir yanı da kavut alamama, sapan atamama, ... yalnızlığını yaşıyor." (Adalet Ağaoğlu)
-
Güneşte kurutulmuş peynir
-
[isim]
Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek
- KAVİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söz
- "Babamın kavline göre, bu adam bütün Manisa halkını iki büyük afetten kurtarmış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Sözleşme, anlaşma
- "Kavlimiz böyle mi idi?"
- "Ey güzel seninle bir kavledelim / Bu kavlin üstüne dönmemesine." (Halk türküsü)
-
[isim]
Söz
- KAVUN
-
-
[isim]
Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, iri meyveli bir bitki (Cucum)
-
Bu bitkinin genellikle güzel kokulu, sulu ve etli meyvesi
-
[isim]
Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, iri meyveli bir bitki (Cucum)
- KAVİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir eğrinin sınırlı bir kısmı, eğmeç
- "Sabah güneşi, duvara bir altın kavis çekti." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bir eğrinin sınırlı bir kısmı, eğmeç
- KAVKI
-
-
[isim]
Kabuk
-
[isim]
Kabuk