İçinde ka olan 5 harfli 301 kelime var. İçerisinde KA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ka olan kelimeler listesine ya da Sonu ka ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AK

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KAHVE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sıcak iklimlerde yetişen, kök boyasıgillerden bir ağaç (Coffea arabica)
  2. Bu ağacın meyvesinin çekirdeği
  3. Bu çekirdeklerin kavrulup çekilmesiyle elde edilen toz
  4. Bu tozla hazırlanan içecek
    • "Bir fincan kahve daha içer, bir tutam enfiye daha çekerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  5. Kahve, çay, ıhlamur, bira, nargile içilen, hafif yiyecekler bulunduran, tavla, domino, bilardo, kâğıt vb. oynanan yer, kahvehane, kıraathane
    • "Halktan biri olarak oturup dinlenebileceğiniz ucuz bir kahve kalmamıştır artık." (Necati Cumalı)

DAKKA
...
KABZA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Silah, kılıç vb. şeylerde tutulacak yer, tutak, sap
    • "Kabzası altın kakmalı palası elinden düşmüştü." (Feridun Fazıl Tülbentçi)

KABİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Mezar, sin
    • "Ve serin serviler altında kalan kabrinde / Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter." (Yahya Kemal Beyatlı)

KALIK

  1. Kalmış, artmış
  2. Eskimiş
  3. Evlenme çağı geçmiş, evde kalmış (kız)
  4. Eksik, noksan

KAYIR

  1. [isim] Kalın kum
  2. İnce kum

VATKA

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [isim] Giysilerde, omuzların dik durmasını sağlamak amacıyla içine konulan parça

KAYIK

  1. [isim] Kürek veya yelkenle yürütülen ufak tekne
    • "Balıkçı kayığı."
  2. [sıfat] Bir yana kaymış

BANKA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Faizle para alıp veren, kredi, iskonto, kambiyo işlemleri yapan, kasalarında para, değerli belge, eşya saklayan ve ticaret, sanayi, ekonomi alanlarında çeşitli etkinliklerde bulunan kuruluş
    • "Gelen parayı bankaya götürüp yatırırlar." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "İyi kazanmıyordu fakat ne kazanıyorsa hepsini bankaya yatırıyordu." (Tarık Dursun K)
  2. Bankacılık işleminin yapıldığı yapı

KALAN

  1. [sıfat] Kalma işini yapan
  2. Artan, mütebaki
    • "Kalan on lirayı Aliş'e verdim." (Halikarnas Balıkçısı)
  3. [isim] Bir çıkarmanın sonucu
  4. [isim] Bölme işleminde bölünenden artan sayı

KANCA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Bir şey çekmeye yarar, ucu çengelli demir çubuk

KARIN

  1. [isim] İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi
    • "Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu." (Ömer Seyfettin)
    • "Yoğurtçuda çalışanlar bu türlü karın doyuranları çok görmüşlerdi." (Necati Cumalı)
    • "Felaket bununla bitmemiş, üç ay sonra karnı büyümeye başlamış." (Halide Edip Adıvar)
  2. Döl yatağı, rahim
    • "Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir parçasıydı." (Halide Edip Adıvar)
    • "Fakat öpüşmek, sevişmek karın doyurmuyor." (Ömer Seyfettin)
  3. Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm
    • "Geminin karnı. Şişenin karnı."
  4. Mide
    • "Karnım aç, elim ayağım donmuş gibi." (Halide Edip Adıvar)
  5. İç, gönül, akıl, kafa
    • "Ben senin karnındakini ne bileyim?"
  6. Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme
  7. Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar

ARAKA

  1. [isim] İri taneli bezelye

KARAY
...
KAŞLI

  1. [sıfat] Herhangi bir nitelikte kaşı olan
    • "Çatık kaşlı adam. İnce kaşlı kadın. Kaşlı yüzük."

KADAR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [edat] Ölçüsünde, derecesinde
    • "Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar da genç işidir." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Büyüklüğünde, genişliğinde
    • "Bacak kadar çocuk."
    • "Avuç içi kadar yer."
  3. Dek, değin
    • "Saat ona kadar sokaklarda gezdi." (Peyami Safa)
  4. Gibi
    • "İstanbul'un balıkları kadar balıkçıları da hoştur." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Denli
    • "Bu merdivenleri, yapıldığı günden beri bu kadar telaşla çıkmamışımdır." (Yusuf Ziya Ortaç)
  6. Süre belirten bir söz
    • "Bu minval üzere yedi ay kadar geçti, geçmedi." (Refik Halit Karay)
  7. [zarf] Miktarda, derecede
    • "İçinde biriken hayat bazen taşacak kadar çok oluyor." (Halide Edip Adıvar)
  8. Gösterme sıfatlarından biriyle bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirten söz
    • "Kantara'nın önünde yüz kadar düşman çadırı kurulmuştu." (Falih Rıfkı Atay)

KALIN

  1. [sıfat] Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı
    • "Alt katta her tarafın pencereleri kalın, sık demir parmaklıklarla örtülüydü." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Enli ve gür (kaş)
  3. Yoğun, akıcılığı az olan
    • "Kalın bir sis tabakası."
  4. Etli, dolgun
    • "Dudakları kalın, yüzü ergenlik içinde..." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Pes (ses)
    • "Aileyi geçindiren babaya bu kalın sesli, kalın kaşlı, yumuşak bakışlı adama saygı ile, biraz da korku ile bağlanmışızdır." (Haldun Taner)

AKAİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü
  2. Bu kuralları toplayan kitap

UKALA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan (kimse)
    • "Bu miskin ve ukala herifi sepetledi." (Haldun Taner)

KAHİN
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü