İçinde k olan 4 harfli 450 kelime var. İçerisinde K harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında k harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu k harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

EKLİ

  1. [sıfat] Eklenmiş olan
  2. Eki olan

BUKE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Koku, rayiha
    • "Berrak değildir ama kokuludur, bukesi enfestir." (Refik Halit Karay)

KOKU

  1. [isim] Nesnelerden yayılan küçücük zerrelerin burun zarı üzerindeki özel sinirlerde uyandırdığı duygu
    • "Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Bir yerden kokusu çıkarsa baban vasıtasıyla önlemek isteyecekler." (Sabahattin Ali)
    • "O yokken anası tarafından gönderildiğine şüphe olmayan bütün bu şeylere anasının kokusu sinmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Yaz yağmuru yağdığı vakit burada toprağın güzel kokusunu duymak mümkündür." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Güzel kokmak için sürülen esans
    • "Koku sürünmek."
    • "Yılların gazetecisisin oğlum, iyi haberin kokusunu kilometrelerce uzaktan alırsın." (Ahmet Ümit)
  3. Belirti, işaret
    • "Ortalıkta bir savaş kokusu var."

KOMA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bazı hastalıklar sırasında görülen anlama, duyma ve hareketin büsbütün veya az çok kaybolmasıyla beliren derin dalgınlık durumu

LAKE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Lak ile cilalanmış
    • "Yaldızlı beyaz lake karyolasının yanındaki koltukta dadısı uyukluyordu." (Cahit Uçuk)

KULA

  1. [isim] Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
  2. [sıfat] Bu renkte olan (at)
    • "Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı." (Reşat Nuri Güntekin)

ÖYKÜ

  1. [isim] Ayrıntılarıyla anlatılan olay
  2. Hikâye
    • "Çok yazamıyorum ama öyküler içinde yaşıyorum." (Nezihe Meriç)

AKIM

  1. [isim] Akma işi
  2. Hava, su vb. akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, yer değiştirmesi, cereyan
    • "Hava akımı."
    • "Gecenin hummalı sessizliği kulaklarında yüksek voltajlı bir elektrik akımı gibi vınlıyordu." (Atilla İlhan)
  3. Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan tarz
    • "Gerçekçilik akımı."
  4. Debi

ESİK

  1. [isim] Çukur yer

KOTA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir ülkede ithal edilecek malların çeşitlerini, oranlarını veya miktarlarını gösteren liste
  2. Bir ülkede ithal edilecek mallar için getirilen sınırlama
  3. Kuruluşlarda veya derneklerde bir gruba tanınan kontenjan sayısı
  4. Bazı ülkelerde, sinemalarda belirli bir süre oynatılması zorunlu olan yerli film sayısının yabancı filmlere oranı

OYUK

  1. [isim] Oyulmuş, içi boş ve çukur olan yer
    • "Birbirine karışmış nal oyuklarından gündüz beş on kişilik bir devriyenin geçip gittiği anlaşılıyordu." (Falih Rıfkı Atay)

FEVK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Üst
    • "Yüz kartalın kanadından daha kuvvetli kanatlarla bulutların fevkine çıktık." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Yukarı

ÜLKE

  1. [isim] Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket
    • "Artık vatan toprağı, Rumeli'deki hudutlarından Anadolu'daki hudutlarına kadar yekpare bir ülke olmuştur." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Devlet
    • "Vicdan hürriyetine riayet eden tek ülke Osmanlı İmparatorluğu idi." (Falih Rıfkı Atay)
  3. Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge
    • "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum." (Haldun Taner)

STOK

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bir satış yerinde satışa hazır bulundurulan malların tümü, istif
  2. Bir sanayi dalında yararlanılan ham, işlenmiş veya yarı işlenmiş maddelerin tümü
  3. Bir gereksinimi karşılayacak maddeden çok miktarda yığma, istif
  4. Satılmamış, istif edilmiş mal
    • "Bir kasabada tütün stoku mu buldu, hemen paraya çevirir." (Falih Rıfkı Atay)

İTKİ

  1. [isim] Tepi
    • "Bilinçdışı özgürlüğünün itkisiyle en sonunda âşık olmuştur." (Selim İleri)

ÖRÜK

  1. Örülmüş olan yer
    • "Eğer örük varsa artık paltonun bizimkine ait olduğuna hükmederim." (Burhan Felek)
  2. Saç örgüsü

UFAK

  1. [sıfat] Boyutları normalden küçük
    • "Ufak ev."
  2. Yaşça daha küçük olan
    • "İki ufak çocuk konuşarak Fener'e doğru gidiyor." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Makam, derece bakımından geri olan
    • "Ufak bir memuriyet de olsa olurdu." (Orhan Kemal)
  4. Önemsiz, çok az
    • "Ufak bir ameliyatla yüzük kesilip alındı." (Reşat Nuri Güntekin)

İBİK

  1. [isim] Horoz, hindi vb.nin tepesinde bulunan kırmızı deri uzantısı
    • "Çocuğun yüzü ibik gibi kızardı." (Haldun Taner)
  2. Bazı kemiklerde bulunan ve kasların tutunmasına yarayan, çizgi durumunda pürtüklü çıkıntı
  3. Emzik
  4. Köşe, kenar, uç

KALP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, yürek
    • "Bak ellerim nasıl titriyor, bak alnım nasıl yanıyor, bak kalbime nasıl çarpıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Hele düzmece şehzadenin kadife pantolonuyla sivri güzel çehresi derhâl kadının kalbini kazandı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi." (Halide Edip Adıvar)
    • "Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum." (Orhan Veli Kanık)
  2. Kalp hastalığı
    • "Kalpten öldü."
  3. Sevgi, gönül
  4. Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığını sürdürme bakımından en önde gelen yeri
  5. Duygu, his
    • "İnsanı tekrar, kalp ve fikir cennetine eriştirebilecek tek kudret kadındır." (Halide Edip Adıvar)

KOZA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İçinde tohum veya krizalit bulunan korunak, kozalak
    • "Pamuk kozası. İpek kozası."
    • "Hiçbir tarakta bezim kalmadı, ipek böceği gibi kozama çekilmiş, kendi hâlimde, politikaya bulaşmadan yaşıyorum." (Atilla İlhan)
    • "Pamuk ırgatları alaçıkların önüne oturmuşlar, koza çekiyorlardı." (Yahya Kemal)
  2. İpek böceğinin ördüğü ve içine kapandığı korunak

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü