İçinde k olan 4 harfli 450 kelime var. İçerisinde K harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında k harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu k harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ŞEVK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İstek, heves
    • "Bütün gençlik heyecanlarımızın, şevklerimizin, çabalarımızın mesnedi olan ve adına Atatürk ilkeleri dediğimiz inançlar..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Bir bitmeyecek şevk verirken beste / Bir tel kopar, ahenk ebediyen kesilir ." (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Öyle keyifleniyor, öyle şevke geliyordu ki..." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Sevinç, neşe
    • "Çiftlik yine, sabah oluyormuş gibi şevkini kaybetmeyen bir aydınlık içinde..." (Refik Halit Karay)

ILIK

  1. [sıfat] Soğukla sıcak arası, ne soğuk ne sıcak
    • "Ilık, parlak bir güneş her tarafı ısıtıyordu." (Ömer Seyfettin)

KATİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Kesin

TERK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bırakma, ayrılma
  2. Vazgeçme
  3. Bakmama, ihmal etme

KUNT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam
    • "Kunt yapı. Kunt ayakkabı."

SİRK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Eğitilmiş hayvanların ve cambazların gösteri yaptıkları genellikle kapalı yer

AKRA
...
DİNK

  1. [isim] Pirinci kabuğundan ayırmak veya bulgur dövmek için kullanılan dibek
  2. Şayak, aba vb.ni dövmek için kullanılan araç

İNEK

  1. [isim] Dişi sığır
  2. Çok çalışan öğrenci
  3. İbne
  4. [sıfat] Aptal, bön

AYAK

  1. [isim] Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü
    • "Kalabalıktan en hoşlanan insan vagona ayak attı mı derhâl bir inziva hastalığına tutulur." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Arkasını dönerek sandalyesini muavinin tarafına çevirdi ve ayak ayak üstüne attı." (Peyami Safa)
    • "Amerikan astronotu aya ayak basacağı günkü gazetelerde odalar seçimi havadisleri vardı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Tevfik'in kızı, kendi evladı gibi büyüttüğüm çocuk, konağa ayak basmıyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bacak
    • "Köy evinin içine ayak basar basmaz, elbette bir saman ve hafif tezek kokusu duyulur." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Bu kazaklar ayağa düştü."
    • "Kısmet ayağına geldi."
    • "Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz diye öğüt verdi." (Haldun Taner)
  3. Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri
    • "İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var."
    • "Âdettir, genç kızlar girdikleri ailenin terbiyesine, gidişine ayak uydururlar." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Vücudun belden aşağı bölümü
    • "Ayağına bir pantolon çekti."
    • "Bu gece büyük hanımın kerem ve ihsan damarları ayağa kalkmıştı; köylüler mutlaka yemek yiyeceklerdi." (Reşat Nuri Güntekin)
  5. Yürüyüşün ağırlık veya çabukluk derecesi
    • "Senin ayağınla köye akşama kadar varamayız."
    • "Bütün kahve halkı ayağa kalkıyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  6. Basamak
  7. Fut
  8. Futun küpü alınarak hesaplanan değer
  9. Aşağı düzeyde, sıradan, bayağı
    • "Ayak takımı."
  10. Mayalardan önce, makama uygun olarak çalınan veya söylenen beste
  11. Yarım arşın veya 30,5 cm uzunluğundaki ölçü birimi, kadem
  12. Göl ayağı
  13. Halk edebiyatında koşuklarda kısa yedekli dizeler
  14. Halk edebiyatında uyak
    • "Mânicilerin kafa yormadan buldukları ayaklar Cenap'ı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükler." (Salâh Birsel)
  15. Bir doğrunun başka bir doğruyu veya bir düzlemi kestiği nokta
    • "Dikme ayağı."
  16. Karakucak ve yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden biri
  17. Altılı ganyanda yer alan her bir koşu

EKTİ

  1. [sıfat] Her yiyeceği canı çeken
  2. Asalak
  3. Cimri
  4. [isim] Anası ve babası olmayan veya atılmış, bırakılmış çocuk
  5. [isim] Anası ölüp başka bir koyuna alıştırılan veya elle beslenen kuzu
    • "Ayol ihtiyarsan ne diye kızın arkasından ekti kuzu gibi dolaşıyorsun?" (Memduh Şevket Esendal)
  6. Arsız, yüzsüz, görgüsüz

KORE
...
TORK
...
BOKS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Belirli kurallara uyularak yapılan yumruk dövüşü, yumruk oyunu
    • "Türkiye boks şampiyonası."

ŞİRK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Eş koşma

GURK

  1. [isim] Kuluçka
  2. Erkek hindi

İKNA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma
    • "Sinirleniyor, kendi kendimi ikna için daha ısrarla, daha fazla konuşuyordum." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Mektubu sırf Saffet'in saadeti için gönderdiğine kendi vicdanını ikna etmek mecburiyetini hissediyordu." (Halide Edip Adıvar)

KOFA

  1. [isim] Hasır otu

BLOK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kocaman ve ağır kitle
  2. Birden çok bölümü bir araya getirilmiş olan, bir bütün oluşturan
    • "Blok ders."
  3. Politik çıkarları sebebiyle birlik kuran devletler topluluğu
    • "Batı Bloku. Doğu Bloku."
  4. İçine resim veya yazı kâğıtları konulan karton kap
  5. Birbirine bitişik büyük yapılar
    • "Yıkıntıların ortasında blok hâlinde yükselen yeni apartmanlara uzun uzun baktı." (Haldun Taner)
  6. Voleybolda, file üstünde karşı oyuncunun topu sert vururken, önünde iki veya üç kişinin elleri ile oluşturdukları perde

KAFA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnsan başı, ser
    • "İpini koparmış aylakla, çiçeği burnunda asistan, dejenere mirasyedi ile ağır işçi, burada dirsek dirseğe kafa cilalardı." (Haldun Taner)
    • "Benimle kafa çekmenin onlar için pek keyifli olduğunu sanmıyorum." (Erhan Bener)
    • "Ona birisi kafayı çekmekte olduğunu söyleseydi, kılı bile kıpırdamazdı." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ne gücünü aşan meseleler için çene yormaya, kafa eskitmeye niyeti vardı ne de kendi başarısızlıkları için suçlu aramaya..." (Tarık Buğra)
  2. Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü
    • "Bir dakika kafamı dinleyip başka şeylerden bahsetmek ihtiyacı duyduğum zaman..." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Saz, söz başlasın, içki ile kafalar iyice dumanlansın, cümbüş tam kıvamını bulsun." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Ahmet de bize varır varmaz kafayı yere vurdu." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu
  4. Mekanik bir bütünün parçası
    • "Distribütör kafası."
  5. Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin, bellek
    • "Kafasının faaliyetini fikirden ziyade işe vermiş." (Yahya Kemal Beyatlı)
  6. Görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet
    • "Kalbi ve kafasıyla daima yeni, daima genç kaldı." (Yusuf Ziya Ortaç)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü