İçinde k olan 3 harfli 135 kelime var. İçerisinde K harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında k harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu k harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KIĞ

  1. [isim] Koyun, keçi veya deve pisliği

LÜK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı

YOK

  1. [sıfat] Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı
    • "Yok canım, ben belediye taraflısı değilim. Sizden yanayım." (Memduh Şevket Esendal)
    • "İki saatte ağaç yetiştireceklermiş. -Yok, devenin başı!"
    • "Kurtulmak için ya yok olmalı ya yok etmeli." (Atilla İlhan)
    • "İttihat ve Terakki'nin yok olduğu bir günde ben İttihatçı'yım diyen bu adam, onun var olduğu günlerde, kötülüklerine bütün gücü ile karşı koyan adamdı." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Yasak
    • "İçki, sigara yok."
    • "Yok yok, gidelim!"
  3. [isim] Olmayan, bulunmayan şey
    • "Sen yoktan anlamaz mısın?"
  4. [edat] "Hayır" anlamında kullanılan bir söz
    • "Geldiler mi? -Yok, daha gelmediler."
  5. [bağlaç] Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilen bir söz
    • "Verdiler, ne âlâ; yok vermediler, döner gelirsin."
  6. [bağlaç] Birinin söylediği sözlerden genelde kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılan bir söz
    • "Yok kâğıdı kalmamış, yok mürekkebi iyi değilmiş, hasılı bir alay bahaneler!"
    • "Yok ben seni adam ettim, yok haddini bil, yok üstümüze düşeni yapalım." (Atilla İlhan)
  7. [edat] Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir
    • "Yok, doğrusu iyi adam, kim ne derse desin."

KAP

  1. [isim] İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne
    • "Aynı yazar bu kabına sığamayan oyuncunun el, kol, yüz kıpırtılarını da şöyle dile getirir." (Salâh Birsel)
  2. Kap kacak
  3. Türlü şeylerin taşınması veya saklanması için kullanılan torba, kılıf, çanta, sepet, sandık vb
  4. Kapak, cilt

İKİ

  1. [isim] Birden sonra gelen sayının adı
    • "Nerelerdesiniz, İhsan Bey? Hem sabah sabah iki ayağımı bir pabuca sokuyorsunuz hem ortalarda görünmüyorsunuz." (Atilla İlhan)
    • "İyi geçim iki baştan olur."
    • "O, keyfini etsin; karşılaştığı bir ahbapla iki çift lakırtı etsin de siz ne olursanız olun." (Nurullah ataç)
    • "İki dirhem bir çekirdek kadınların başlarında şemsiye, ellerinde de yelpaze." (Salâh Birsel)
  2. Bu sayıyı gösteren 2, II rakamlarının adı
    • "Amcasının evinde Allah hakkı için söylüyorum, iki elim yanıma gelecek, cami vardı." (Sadri Ertem)
  3. [sıfat] Birden bir artık
    • "Bir sokak başında kavga eden iki çocuğu ayırdı." (Haldun Taner)

DÜK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bazı devletlerde prensten sonra gelen en yüksek soyluluk unvanı

ARK

  1. [isim] İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk, arık

BÜK

  1. [isim] Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu
  2. Böğürtlen
  3. Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar
  4. Dönemeç

CUK

  1. [zarf] "Tam yerine denk gelmek, uygun gelmek, yakışmak" anlamlarındaki cuk oturmak deyiminde geçen bir söz

KOM

  1. [isim] Ağıl, davar ağılı
  2. Yayla evi
  3. Bir kimseye ait küçük yerleşim yeri, koy, çiftlik

KAL

  1. [isim] Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi

ASK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Asklı mantarlara özgü üreme organı

KOR

  1. [isim] İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür veya odun parçası
    • "Gözleri kor gibi yanan ve bir ölüden daha sarı olan diğer bir yaralı yatıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Büyük acı, üzüntü, sıkıntı, dert
    • "Kimseye göstermedikleri bir kor yanar içlerinde." (Çetin Altan)
  3. [sıfat] Kırmızı renkli
    • "Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli." (Yahya Kemal Beyatlı)

KÖR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Görme engelli
    • "Körü körüne duygululuk sanatçıyı da körün değneğiyle yolunu araması gibi zavallı duruma düşürür." (Necati Cumalı)
    • "Kör olası sanatın ne ölçüsü var ne de tartısı." (Orhan Veli Kanık)
    • "Evde, kör değneğini bellemiş gibi sabahları, biraz kızarmış ekmek, tereyağı ve reçelle çay içtiğimiz hâlde, bunlar, eniştemizin köşkünde bir öğle yemeği miktarına çıkar." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Orada da bazı kimseler sanat denince ille kuru, basit, yalın kat, kör kör parmağım gözüne bir üslubu anlıyorlar." (Haldun Taner)
  2. Keskinliği yeterli olmayan
    • "Kör bıçak. Kör makas."
  3. Az aydınlık veren
    • "Sahanlığın üstünde bir kör kandil yanıyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  4. Kötü
    • "Vakıa bu kör siyaset yüzünden Türklük Rumeli'den çıktı." (Yahya Kemal Beyatlı)
  5. Arkası tıkalı olan veya işlek olmayan
    • "Kör sokak."
  6. Olguları sezme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan
  7. Duyarlığını yitirmiş
    • "Muhitimiz bize karşı her an kör, sağır ve şuursuzdur." (Abdülhak Şinasi Hisar)

KAH
...
ŞOK

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Ani bir değişiklik sonucunda ortaya çıkan şaşkınlık
  2. [sıfat] Şaşırtıcı, alışılmamış, beklenmedik
  3. Kaza, beklenmeyen bir olay, bazı ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel veya ruhsal olarak birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü
    • "Dehasını, geçirdiği sara nöbetlerinin şokuna borçlu bulunuyordu." (Haldun Taner)

KUR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
    • "Resmî kura göre doların değeri yeniden ayarlandı."
  2. Düzey

KUZ

  1. [sıfat] Gölgede kalan (yan)

İLK

  1. [sıfat] Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
    • "Gözlerini açınca ilk işi saatine bakmak oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. [isim] Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni
    • "İnsanı insan yapan duyguların ilkidir aşk." (Necati Cumalı)
  3. [zarf] Birinci olarak, en başta
    • "İlk hatırladığım olay..."

KÜR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İyi bakım ve ilaç tedavisi
    • "Daireden yıllık iznimi alınca kürümü günde on iki saate çıkardım." (Haldun Taner)
  2. Özel tedavi yöntemi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü