İçinde işm olan 8 harfli 25 kelime var. İçerisinde İŞM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında işm olan kelimeler listesine ya da Sonu işm ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
M İ Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İM, İŞ, Mİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇELİŞMEK
-
-
[nsz]
Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, tutarsız olmak, mütenakız olmak
-
[nsz]
Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, tutarsız olmak, mütenakız olmak
- BİLİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirini tanımak, muarefesi olmak
- "Bunca zamanlar bilişip, ahir dönüp ayrılışıp." (Yunus Emre)
-
Öğrenmek
-
[nsz]
Birbirini tanımak, muarefesi olmak
- DEĞİŞMEZ
-
-
[sıfat]
Aynen kalan, değişikliğe uğramayan
- "İşte dünyanın peşin ve değişmez hükmü buydu." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Aynen kalan, değişikliğe uğramayan
- YETİŞMİŞ
-
-
[sıfat]
Gereken niteliğe veya olgunluğa erişmiş
- "Anadolu'da arif derler, bir halk yetişmişi vardır." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Gereken niteliğe veya olgunluğa erişmiş
- ŞİŞMANCA
-
-
[sıfat]
Biraz şişman
- "Aşağı bahçe kapısından bir kolunda kızı, bir kolunda torunu şişmanca bir yaşlı kadın sallana sallana gelir." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Biraz şişman
- DERİŞMEK
-
-
[nsz]
Bir nokta dolayında toplanmak, temerküz etmek
-
Bir sıvı, içindeki su veya sıvı miktarı azalarak koyulaşmak, tekâsüf etmek
-
[nsz]
Bir nokta dolayında toplanmak, temerküz etmek
- DEĞİŞMEK
-
-
[nsz]
Başka bir biçim veya duruma girmek, tahavvül etmek
- "Ben gelirken yarım saat içinde hava değişmiş, kara yel kudurmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Onu kimseye değişmem."
-
Yerine başka şey veya kimse gelmek
- "Eskiler arasında duvardaki saatli maarif takvimleri de değişmiş oluyordu." (Necati Cumalı)
-
Karşılıklı alıp vermek, mübadele etmek
- "Onunla saatlerimizi değiştik."
-
[-i]
Değiştirmek
- "Üstümü değiştim."
-
[nsz]
Başka bir biçim veya duruma girmek, tahavvül etmek
- PEKİŞMEK
-
-
[nsz]
Sertleşmek, katılaşmak
-
Sıkışmak, tıkanmak
-
Güçlenmek, artmak, çoğalmak, kuvvetlenmek
-
[nsz]
Sertleşmek, katılaşmak
- BİTİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirine dokunacak kadar yanaşmak
-
[nsz]
Birbirine dokunacak kadar yanaşmak
- GELİŞMEK
-
-
[nsz]
Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak
- "Çalı süpürgeleri bir türlü ağaç hâline gelemeden ama ağacı taklit edercesine gelişir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek
- "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum." (Haldun Taner)
-
Şişmanlamak
-
[nsz]
Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak
- SEVİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirini sevmek
-
Cinsel ilişkide bulunmak, aşk yapmak
-
[nsz]
Birbirini sevmek
- DELİŞMEN
-
-
[sıfat]
Zıpır
- "Arabacı yirmi beş yaşlarında delişmen, dili biraz kekeme bir oğlan." (Memduh Şevket Esendal)
-
Güçlü, hareketli, sağlam yapılı
- "Çok heyecanlı, uyanık, sözünü sakınmaz, biraz da delişmen bir insan olduğu için Deli Murat derler." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Çılgın, hercai
- "Gönüllerini tutuşturan delişmen duygularını donduran buz gibi bir havayla dönmüşlerdi." (Muzaffer Uyguner)
-
[sıfat]
Zıpır
- KESİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirini kesmek
-
Pazarlıkta, herhangi bir fiyatta anlaşmak
-
Erkek ve kadın, bakışlarla anlaşmak
-
Bir nokta veya çizgi üzerinde birbirine kavuşmak
-
[nsz]
Birbirini kesmek
- DİDİŞMEK
-
-
[nsz]
El veya sözle birbirini hırpalamak
- "Anlaşmazlıktan, didişmekten, küçümsemekten, düşman olmaktan hoşlanmadıklarına inanıyordu." (Tarık Buğra)
- "Böylece, Serdar'la didişip durmak derdinden de kurtulmuştu." (Tarık Buğra)
-
Geçimini sağlamak amacıyla güç şartlarda çalışmak, uğraşmak
- "Bir lokma kuru ekmek için sabahtan akşama kadar didişen zavallıların hâlini meraklı bir roman gibi dinliyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
El veya sözle birbirini hırpalamak
- GELİŞMİŞ
-
-
[sıfat]
Gelişme gösteren
-
[sıfat]
Gelişme gösteren
- GİCİŞMEK
-
-
[nsz]
Kaşınmak, kaşıntı duymak, gidişmek
-
[nsz]
Kaşınmak, kaşıntı duymak, gidişmek
- TEPİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirini tepmek
- "O günlerde, atlar tepişecek diyordu." (Tarık Buğra)
-
İtişip kakışmak
-
[nsz]
Birbirini tepmek
- YENİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirini yenmeye çalışmak
-
Çekişmek
- "... nasıl da bir darılır, bir barışır, yenişirdik. Hoştu doğrusu..." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Birbirini yenmeye çalışmak
- YETİŞMEK
-
-
[-e]
Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak
- "Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti." (Ömer Seyfettin)
-
Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak
- "Bu giysi yarına yetişmeli."
-
Vaktinde varmak, vaktinde bulunmak
- "Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bir işe başlamış olanlara veya gidenlere sonradan katılmak
- "Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Değmek, uzanıp dokunabilmek
- "Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez."
-
Vakit bulmak, yapabilmek
- "Ben bu kadar işe yetişemem."
-
[nsz]
Yetmek, yeter olmak, kâfi gelmek
- "Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir."
-
Bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak
- "Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Üremek, büyümek, olmak
- "Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-de]
Eğitim görmüş olmak, öğrenmek, gelişmek
- "İşte bu kadronun içinde yetişecektim ben." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
İş görebilecek yaşa gelmek, büyümek
-
Yardım etmek, yardımına koşmak
- "Tam o sırada talih imdadıma yetişti." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak
- İLETİŞME
-
-
[isim]
İletişmek işi veya durumu
-
[isim]
İletişmek işi veya durumu