İçinde iç olan 5 harfli 32 kelime var. İçerisinde İÇ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında iç olan kelimeler listesine ya da Sonu iç ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇEBİÇ
-
-
[isim]
Bir yaşındaki keçi yavrusu
-
[isim]
Bir yaşındaki keçi yavrusu
- İÇİCİ
-
-
[isim]
İçme işini yapan kimse
-
[sıfat]
Ayyaş
-
[isim]
İçme işini yapan kimse
- HALİÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Koy, körfez
-
Gelgit olayının belirgin olduğu yerlerde, bu olaydan doğan akıntıların etki yaptığı kıyılarda akarsu ağızlarının huni biçiminde genişlemiş durumu
-
[isim]
Koy, körfez
- PEÇİÇ
-
-
[isim]
Zar yerine yedi tane küçük deniz hayvanı kabuğu atılarak bunların açık taraflarının üste veya alta gelmelerine göre taş ilerleterek oynanan bir oyun
- "Muşamba fenerlerle kadın misafirler geldi, epeyce bir zaman peçiç ve yüzük oynandı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir tür kâğıt oyunu
- "Pek neşeli vaktinde hizmetçi kadınla peçiç oynar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Zar yerine yedi tane küçük deniz hayvanı kabuğu atılarak bunların açık taraflarının üste veya alta gelmelerine göre taş ilerleterek oynanan bir oyun
- ÇEKİÇ
-
-
[isim]
Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti
-
Yaklaşık 1,20 m uzunluğundaki madenî tele bağlı ve ağırlığı 7,257 kg olan gülle
-
[isim]
Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti
- İÇSİZ
-
-
[sıfat]
İçi olmayan (taneli sebze veya kuru yemiş)
-
İç lastiği olmayan
-
Muhtevası olmayan, kuru, anlamsız
- "İçsiz bir ortamı sanatçılar da yadırgıyor, bu kurulaşmadan, yüzeyleşmeden onlar da yakınıyor." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
İçi olmayan (taneli sebze veya kuru yemiş)
- MÜZİÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bunaltıcı, tedirgin edici, sıkıcı
-
[sıfat]
Bunaltıcı, tedirgin edici, sıkıcı
- HİÇÇİ
-
-
[isim]
Nihilist
-
[isim]
Nihilist
- İÇERİ
-
-
[isim]
İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı
- "İçeriden sesler geliyor."
- "Bu işte bir milyar lira içeri girdim."
- "Bundan da başka yarın bunu tutar, içeri tıkabilirdi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir taş merdivenden çıkıp yarı açık duran bir tahta kapıdan içeriye dalıyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İç, iç yüzey
- "Odanın içerisi bu kadar adam almaz."
-
[sıfat]
İç yüzeyde, iç bölümde olan
- "İçeri odadan sesler geliyor."
-
[zarf]
İç yana, iç yana doğru
- "İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." (Peyami Safa)
-
Gönül, yürek
-
Hapishane
-
[isim]
İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı
- BİÇİŞ
-
-
[isim]
Biçme işi veya biçimi
-
[isim]
Biçme işi veya biçimi
- PİLİÇ
-
-
[isim]
Tavuğun küçüğü, erginleşmemiş tavuk veya horoz
-
Genç, güzel ve alımlı kız veya kadın
-
[isim]
Tavuğun küçüğü, erginleşmemiş tavuk veya horoz
- İÇTEN
-
-
[sıfat]
Samimi
-
Yürekten, candan, samimi davranarak
- "Yumuşak ve içten sürdürdü konuşmasını." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Samimi
- BİÇEM
-
-
[isim]
Üslup
- "Bu küçük köy evini, nasıl bana benzeyen bir biçemde döşedim!" (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Üslup
- MERİÇ
- ...
- ÇİÇEK
-
-
[isim]
Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü
- "Hiç kurumuş ağaç yeşerir, çiçek açar mı?" (Ömer Seyfettin)
- "Küçükken çıkardığı çiçek, sabanla tarla sürer gibi çehresinin altını üstüne getirmiş." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Sen yirmi beşine bile gelmemiş çiçek gibi bir taze duldun." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ovalar, dağlar tepeden tırnağa çiçeğe kesmiş, bütün dünya çiçek kokuyordu." (Yahya Kemal)
-
Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi
- "Evin ufak çiçekler ve bitkilerle süslü bahçesine çıktım." (Refik Halit Karay)
- "Her biri bir mazinin çiçek açmasıdır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse
- "Onun ne çiçek olduğunu hep biliriz."
-
Süblimleşme veya çiçeksime yoluyla elde edilen toz
-
İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık
-
[isim]
Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü
- İÇMEK
-
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- "Bir oluktan buz gibi bir su içtik." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gençliklerinde pek sıkı fıkı arkadaşmışlar, içtikleri su ayrı gitmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek
- "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek
- "Toprak suyu içer."
-
[nsz]
İçki kullanmak
- "O akşam saat ikiye kadar içtiler." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- İÇKİN
-
-
[sıfat]
Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan, mündemiç
-
Yalnızca bilinçten olan, yalnızca bilinç içeriği olarak var olan, mündemiç
-
Deney içinde kalan, deneyi aşmayan
-
Dünya içinde, dünyada olan
-
[sıfat]
Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan, mündemiç
- BİÇİM
-
-
[isim]
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkal
- "İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur." (Salâh Birsel)
- "Onlara bu yaşta biçim verecek olan hocaları, ana babaları, büyük yaşta akrabalarıdır." (Burhan Felek)
- "Bir biçimine getirip benimle Samim'e de veriştiriyormuş." (Salâh Birsel)
-
Yakışık alan şekil, uygun şekil
- "Söylediklerimden çok, söyleyiş biçimi etkili oluyor kalabalığın üstünde." (Atilla İlhan)
-
Herhangi bir şeyin benzeri
-
Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form
-
Tarz
- "İngiliz biçimi ceketler, sıcak iklimler için yapılmış kısa pantolonlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format
-
Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu
-
Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil
- "Gazel, mesnevi, rubai, sone birer şiir biçimidir."
-
[isim]
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkal
- EZGİÇ
-
-
[isim]
Boyaları ezmeye yarayan demir veya porselen alet
-
[isim]
Boyaları ezmeye yarayan demir veya porselen alet
- BİÇKİ
-
-
[isim]
Dikilecek kumaşı belli bir modele ve ölçüye göre kesme işi
-
[isim]
Dikilecek kumaşı belli bir modele ve ölçüye göre kesme işi