İçinde iç olan 5 harfli 32 kelime var. İçerisinde İÇ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında iç olan kelimeler listesine ya da Sonu iç ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- PİLİÇ
-
-
[isim]
Tavuğun küçüğü, erginleşmemiş tavuk veya horoz
-
Genç, güzel ve alımlı kız veya kadın
-
[isim]
Tavuğun küçüğü, erginleşmemiş tavuk veya horoz
- NESİÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doku
-
Dokuma
-
[isim]
Doku
- İÇERİ
-
-
[isim]
İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı
- "İçeriden sesler geliyor."
- "Bu işte bir milyar lira içeri girdim."
- "Bundan da başka yarın bunu tutar, içeri tıkabilirdi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir taş merdivenden çıkıp yarı açık duran bir tahta kapıdan içeriye dalıyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İç, iç yüzey
- "Odanın içerisi bu kadar adam almaz."
-
[sıfat]
İç yüzeyde, iç bölümde olan
- "İçeri odadan sesler geliyor."
-
[zarf]
İç yana, iç yana doğru
- "İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." (Peyami Safa)
-
Gönül, yürek
-
Hapishane
-
[isim]
İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı
- İÇYÜZ
-
-
[isim]
Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik, mahiyet, zamir, künh
- "Bu işin içyüzünü dostlarımızın bize gösterdikleri telgraf haberlerinden yeter bir vuzuh ile öğrenmekte gecikmemiştik." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik, mahiyet, zamir, künh
- PEÇİÇ
-
-
[isim]
Zar yerine yedi tane küçük deniz hayvanı kabuğu atılarak bunların açık taraflarının üste veya alta gelmelerine göre taş ilerleterek oynanan bir oyun
- "Muşamba fenerlerle kadın misafirler geldi, epeyce bir zaman peçiç ve yüzük oynandı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir tür kâğıt oyunu
- "Pek neşeli vaktinde hizmetçi kadınla peçiç oynar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Zar yerine yedi tane küçük deniz hayvanı kabuğu atılarak bunların açık taraflarının üste veya alta gelmelerine göre taş ilerleterek oynanan bir oyun
- MERİÇ
- ...
- BİÇKİ
-
-
[isim]
Dikilecek kumaşı belli bir modele ve ölçüye göre kesme işi
-
[isim]
Dikilecek kumaşı belli bir modele ve ölçüye göre kesme işi
- İÇİCİ
-
-
[isim]
İçme işini yapan kimse
-
[sıfat]
Ayyaş
-
[isim]
İçme işini yapan kimse
- ÇEBİÇ
-
-
[isim]
Bir yaşındaki keçi yavrusu
-
[isim]
Bir yaşındaki keçi yavrusu
- BİÇİŞ
-
-
[isim]
Biçme işi veya biçimi
-
[isim]
Biçme işi veya biçimi
- İÇKİN
-
-
[sıfat]
Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan, mündemiç
-
Yalnızca bilinçten olan, yalnızca bilinç içeriği olarak var olan, mündemiç
-
Deney içinde kalan, deneyi aşmayan
-
Dünya içinde, dünyada olan
-
[sıfat]
Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan, mündemiç
- İÇSEL
-
-
[sıfat]
İçle ilgili, içe ilişkin, dâhilî
- "Sızlatıcı bir içsel acıyı da dile getirir şair." (Selim İleri)
-
[sıfat]
İçle ilgili, içe ilişkin, dâhilî
- BİÇEM
-
-
[isim]
Üslup
- "Bu küçük köy evini, nasıl bana benzeyen bir biçemde döşedim!" (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Üslup
- ÇİÇEK
-
-
[isim]
Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü
- "Hiç kurumuş ağaç yeşerir, çiçek açar mı?" (Ömer Seyfettin)
- "Küçükken çıkardığı çiçek, sabanla tarla sürer gibi çehresinin altını üstüne getirmiş." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Sen yirmi beşine bile gelmemiş çiçek gibi bir taze duldun." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ovalar, dağlar tepeden tırnağa çiçeğe kesmiş, bütün dünya çiçek kokuyordu." (Yahya Kemal)
-
Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi
- "Evin ufak çiçekler ve bitkilerle süslü bahçesine çıktım." (Refik Halit Karay)
- "Her biri bir mazinin çiçek açmasıdır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse
- "Onun ne çiçek olduğunu hep biliriz."
-
Süblimleşme veya çiçeksime yoluyla elde edilen toz
-
İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık
-
[isim]
Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü
- ÇEKİÇ
-
-
[isim]
Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti
-
Yaklaşık 1,20 m uzunluğundaki madenî tele bağlı ve ağırlığı 7,257 kg olan gülle
-
[isim]
Çivi çakma, madenleri dövme vb. işlerde kullanılan saplı bir el aleti
- İÇLEM
-
-
[isim]
Bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü, tazammun
- "Kuş sözcüğü bize canlı, havada uçan ve öten bir varlık anlatır; şu hâlde canlılık, uçuculuk ve ötücülük kuş kavramının içlemine giren niteliklerdir. Kartal, kırlangıç, tavuk ve öbür kuşlar ise birer kuş cinsi olduklarından bunun içlemini oluştururlar."
-
Bir nesnenin içeriğini oluşturan şey
- "Onları gözünde büyüterek bilmem hangi gizli dinin esrarlı yasakları gibi gören, içlemlerini ve niteliklerini değiştiren benim." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü, tazammun
- HİÇÇİ
-
-
[isim]
Nihilist
-
[isim]
Nihilist
- İÇTEN
-
-
[sıfat]
Samimi
-
Yürekten, candan, samimi davranarak
- "Yumuşak ve içten sürdürdü konuşmasını." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Samimi
- MÜZİÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bunaltıcı, tedirgin edici, sıkıcı
-
[sıfat]
Bunaltıcı, tedirgin edici, sıkıcı
- İÇMEK
-
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- "Bir oluktan buz gibi bir su içtik." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gençliklerinde pek sıkı fıkı arkadaşmışlar, içtikleri su ayrı gitmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek
- "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek
- "Toprak suyu içer."
-
[nsz]
İçki kullanmak
- "O akşam saat ikiye kadar içtiler." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak