İçinde il olan 5 harfli 176 kelime var. İçerisinde İL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında il olan kelimeler listesine ya da Sonu il ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HİLYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hz. Muhammed'in dış görünüşünü ve niteliklerini anlatan manzum ve mensur eser
-
[isim]
Hz. Muhammed'in dış görünüşünü ve niteliklerini anlatan manzum ve mensur eser
- SİĞİL
-
-
[isim]
Deride, özellikle ellerde oluşan zararsız, pürtüklü küçük ur
-
[isim]
Deride, özellikle ellerde oluşan zararsız, pürtüklü küçük ur
- İŞKİL
-
-
[isim]
Kuruntu
-
[isim]
Kuruntu
- KABİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Olabilir, mümkün
- "Ben onu bir göreyim, dedi, kabil mi?" (Peyami Safa)
- "Şu sırta kadar çıkmazsak kabil değil, faciayı tamamıyla göremezsiniz, diyor." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Olabilir, mümkün
- BİLAR
-
-
[isim]
Katranlı kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun
-
[isim]
Katranlı kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun
- İKLİL
- ...
- GAİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, dert, keder, üzüntü
- "Küçücük yaşta büyüklüğün olanca gaileleri kendi üzerlerine yığılmış kimseler görülür." (Ahmet Mithat)
- "Devletin başına sayısız gaileler açmak yolunda hiçbir fırsatı kaçırmadı." (Samiha Ayverdi)
-
Uğraştırıcı, pürüzlü iş, yük
- "Otuz iki senelik bir saltanatın binbir gailesi ve bu en son yıllarda geçirdiği ağır hastalığın tesiri yüzünden o, kendisini çok yorulmuş, yıpranmış, çökmüş hissediyordu." (Nahid Sırrı Örik)
-
İstenmeyen durum, baş belası
-
[isim]
Sıkıntı, dert, keder, üzüntü
- METİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Doymuş hidrokarbon kökleri serisinin ilk basamağı
-
[isim]
Doymuş hidrokarbon kökleri serisinin ilk basamağı
- CELİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok büyük, ulu
-
Çok büyük, ulu (Tanrı)
-
[sıfat]
Çok büyük, ulu
- FOSİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Geçmiş yer bilimi zamanlarına ilişkin hayvanların ve bitkilerin, yer kabuğu kayaçları içindeki kalıntıları veya izleri, müstehase, taşıl
-
Düşünce, yaşayış biçimi vb. bakımlardan çağın gerisinde kalmış kimse
-
[isim]
Geçmiş yer bilimi zamanlarına ilişkin hayvanların ve bitkilerin, yer kabuğu kayaçları içindeki kalıntıları veya izleri, müstehase, taşıl
- ETÇİL
-
-
[sıfat]
Etobur
-
[sıfat]
Etobur
- ŞİLTE
-
-
[isim]
Üstünde oturulan, yatılan, içi yünle, pamukla doldurulmuş döşek
- "Anasının evinde de bir yer yatağında, bir tek şilte üzerinde yatardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Üstünde oturulan, yatılan, içi yünle, pamukla doldurulmuş döşek
- DİLCİ
-
-
[isim]
Dil bilimci
-
Dille ilgili araştırmalar yapan kimse
-
[isim]
Dil bilimci
- EVCİL
-
-
[sıfat]
Eve ve insana alışmış, kendisinden yararlanabilen (hayvan), ehlî, yabani karşıtı
- "Ham ağaçları evcile çeviririm, aşı yapmayı bilirim, budamayı bilirim." (Nezihe Araz)
-
Yerli
-
[sıfat]
Eve ve insana alışmış, kendisinden yararlanabilen (hayvan), ehlî, yabani karşıtı
- DAHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işe karışmış olma, karışma
- "Yok, paşa kardeş, bu zaferde benim dahlim yok." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
[isim]
Bir işe karışmış olma, karışma
- İLGEÇ
-
-
[isim]
Edat
-
[isim]
Edat
- KAVİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söz
- "Babamın kavline göre, bu adam bütün Manisa halkını iki büyük afetten kurtarmış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Sözleşme, anlaşma
- "Kavlimiz böyle mi idi?"
- "Ey güzel seninle bir kavledelim / Bu kavlin üstüne dönmemesine." (Halk türküsü)
-
[isim]
Söz
- SİLİK
-
-
[sıfat]
Üstündeki yazı veya çizgiler silinmiş, bozulmuş, aşınmış olan
- "Silik para. Silik yazı."
-
Kendini gösteremeyen, dikkati çekmeyen veya önemli ve belirli olmayan
- "İşte, bu şahsiyetin yanında ötekiler âdeta silik ve sinmiş kalıyordu." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[sıfat]
Üstündeki yazı veya çizgiler silinmiş, bozulmuş, aşınmış olan
- SİLME
-
-
[isim]
Silmek işi
-
[zarf]
Ağzına kadar dolu, sıvama, lebalep
- "O çağlarda saraylar, konaklar, yalılar silme cariyedir." (Salâh Birsel)
-
Baştan aşağı, tam olarak, tamamen
-
Duvar, tavan vb. yerlerde yapılan kabartma kenar
-
[isim]
Silmek işi
- CAHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Öğrenim görmemiş, okumamış
- "Bu maskara sosyete bana cahil diye bakar." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu konularda yeni kuşağın yanında her zaman cahil kalmaya mahkûmuz." (Haldun Taner)
-
Bilgisiz
-
Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan
- "Bu doktorun karşısında cahil, aptal oluyorum." (Memduh Şevket Esendal)
-
Deneysiz, genç, toy (delikanlı veya kız)
- "Esasta batıl itikatlara inanmış cahil bir kızcağızdı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Öğrenim görmemiş, okumamış