İçinde il olan 5 harfli 176 kelime var. İçerisinde İL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında il olan kelimeler listesine ya da Sonu il ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BERİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Doğada altıgen billurlar durumunda bulunan, saydam, çoğu yeşil renkli berilyum ve alüminyum silikat
-
[isim]
Doğada altıgen billurlar durumunda bulunan, saydam, çoğu yeşil renkli berilyum ve alüminyum silikat
- DELİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare
- "Milletlerin hürriyet için yaptıkları fedakârlıklardan canlı deliller gösteriyordu." (Peyami Safa)
-
Kanıt
- "Elde hiçbir delil olmadığı için serbest bırakıldı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
(deli:li) Kılavuz, rehber
-
[isim]
İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare
- NAKİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
-
Göç, taşınma
- "İşte, nakil masrafı da avucumda, diyerek otuz lirayı saydı." (Sermet Muhtar Alus)
-
Anlatma, söyleme, hikâye etme
-
Bir görevden başka bir göreve atanma, tayin
-
Yazı veya resmin aynısını başka bir şeyin üzerine yapma, kopya etme
-
Başka dilden bir eseri kendi diline çevirme, tercüme etme
-
[isim]
Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
- SEFİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sefalet çeken, yoksul
- "Bu, korkunç bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Alçak
-
[sıfat]
Sefalet çeken, yoksul
- ŞİLEP
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Yük gemisi
- "İngiliz bandıralı bir şileple Amazon kıyılarına gideceğiz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Yük gemisi
- TALİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sebep gösterme
-
Tümdengelim
-
[isim]
Sebep gösterme
- İLLET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastalık
- "Ben şarlatan değilim, oğlum. Bu illetin devası bendedir." (Peyami Safa)
- "Batı taklitçiliği de illet olduğu sorunlardan biri idi." (Haldun Taner)
- "İnsan boyuna gezecek olursa baş dönmesi illetine uğrayacak." (Ahmet Rasim)
-
Hastalık derecesine varan alışkanlık
- "Ya sayfa sayfa mektup yazmak illetine tutulmuş olanlara ne diyeyim?" (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Bozukluk
- "Bu radyonun bir illeti var."
-
[sıfat]
Kızdıran, sinirlendiren (şey veya kimse)
-
Sebep
-
[isim]
Hastalık
- KİLER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Evlerde yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap
- "Kileri kilitlemezdi, paraları meydanda dururdu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Evlerde yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap
- TATİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme
- "Yurdumuzda hafta tatili iki gündür."
- "Üniversite haziranda tatile girecek."
-
Okul, meclis, adliye vb. kuruluşların çalışmasını durdurduğu veya kapalı bulunduğu dönem
- "O zamana kadar inşaatı tatil edeceksiniz, dediler." (Haldun Taner)
-
Eğlenmek, dinlenmek amacıyla çalışmadan geçirilen süre
- "Beni tatili geçirmek üzere evlerine davet ettiler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme
- CEHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilgisizlik, bilmezlik
- "Bütün inadı ve bütün kuvveti cehlinden geliyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bilgisizlik, bilmezlik
- GAFİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aymaz
- "Ben gafil bir kız değilim." (Aka Gündüz)
- "Nasıl sinsice yaklaşmıştı baykuş, düşmanlarını nasıl gafil avlamıştı." (Cemil Meriç)
- "Atatürk bizden ayrılınca öbür sınıflara da girmiş. Fakat onlar bizim gibi önceden hazırlanmadıklarından gafil avlanmışlar." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Aymaz
- ÇİLLİ
-
-
[sıfat]
Çili olan
- "Perdede şimdi yüzü çilli bir çocuk babasına sarılmış, ağlayarak bir şeyler anlatıyordu." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Çili olan
- KİLİS
- ...
- BİLAR
-
-
[isim]
Katranlı kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun
-
[isim]
Katranlı kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun
- BİLEK
-
-
[isim]
Elle kolun, ayakla bacağın birleştiği bölüm
- "Sonra bileğini avucumun içine alarak nabzını sayıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Güç, kuvvet
-
[isim]
Elle kolun, ayakla bacağın birleştiği bölüm
- MUHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dokunan, bozan, ihlal eden
-
[sıfat]
Dokunan, bozan, ihlal eden
- İLAHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[ünlem]
"Bu ne hâl, ne tuhaf" gibi şaşma, sitem bildiren bir söz
- "İlahi Eda abla! Güzele bakmanın sevap olduğunu bilmez misin sen?" (Necati Cumalı)
-
[ünlem]
"Bu ne hâl, ne tuhaf" gibi şaşma, sitem bildiren bir söz
- İLBAY
-
-
[isim]
Vali
-
[isim]
Vali
- MİLAS
- ...
- PİLLİ
-
-
[sıfat]
Pili olan, pille çalışan
- "Pilli radyo."
-
[sıfat]
Pili olan, pille çalışan