İçinde hu olan 5 harfli 36 kelime var. İçerisinde HU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında hu olan kelimeler listesine ya da Sonu hu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HULUS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gönül temizliği
- "Yağlı ballı huluslar çakıp gidiyorlardı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Gönül temizliği
- AHUNT
- ...
- HUYLU
-
-
[sıfat]
Herhangi bir huyu olan
- "Oğlum benden daha iyi huylu, daha ciddi olsun." (Refik Halit Karay)
-
İşkilli, kuşkulu
-
Ürkek, sinirli (binek hayvanı)
- "Bu at huyludur."
-
[sıfat]
Herhangi bir huyu olan
- HURMA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hurma ağacı
-
Bu ağacın tatlı meyvesi
-
[isim]
Hurma ağacı
- BUHUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dinî törenlerde yakılan kokulu ağaç vb. maddeler, tütsü
-
[isim]
Dinî törenlerde yakılan kokulu ağaç vb. maddeler, tütsü
- HUMAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçki veya uyku sersemliği
-
[isim]
İçki veya uyku sersemliği
- NOHUT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Baklagillerden, ana yurdu Akdeniz kıyıları olan, birleşik telek yapraklı, çiçekleri sarımtırak renkte, tanesi baklamsı, bol nişastalı bir bitki (Cicer arietinum)
- "Nohut oda, bakla sofa, bizim de evimiz olacak, diye mırıldandı." (Haldun Taner)
-
Bu bitkinin yuvarlak tanesi
-
[isim]
Baklagillerden, ana yurdu Akdeniz kıyıları olan, birleşik telek yapraklı, çiçekleri sarımtırak renkte, tanesi baklamsı, bol nişastalı bir bitki (Cicer arietinum)
- MAHUR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir makam
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir makam
- HUSUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olma, oluş, oluşma, meydana gelme
-
[isim]
Olma, oluş, oluşma, meydana gelme
- HUSYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Er bezi, testis
-
[isim]
Er bezi, testis
- HUKUK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
- "Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez." (Peyami Safa)
-
Bu yasaları konu alan bilim
- "Kaldı ki böyle bir hareket, milletlerarası hukuka taban tabana zıttı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek vb. davaları ilgilendiren bölümü
- "Hukuk davası. Hukuk mahkemesi."
-
Haklar
- "Hukukumdan vazgeçmem."
-
Ahbaplık, dostluk
-
[isim]
Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
- HULUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gelme, gelip çatma
-
Girme, sinme
-
Tanrı ruhunun herhangi bir bedene girdiğine inanma
-
Geçişme
-
[isim]
Gelme, gelip çatma
- HUMUS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bitkilerin çürümesiyle oluşan koyu renkte organik toprak
-
[isim]
Bitkilerin çürümesiyle oluşan koyu renkte organik toprak
- FAHUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok övünen, çok böbürlenen
-
[sıfat]
Çok övünen, çok böbürlenen
- HURDA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Eski maden parçası
-
[sıfat]
Parçalanmış, döküntü durumuna gelmiş
-
[sıfat]
İşe yarayamayacak derecede bozulmuş, zarar görmüş
-
[isim]
Eski maden parçası
- HUSUS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Konu, madde
- "Mallarımın idaresi hususunda kendisinden hiçbir yardım esirgemiyorlar." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Özellik, yön
- "Şu hususu da gözden uzak tutmamalı."
-
[isim]
Konu, madde
- HUSUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ay tutulması
-
[isim]
Ay tutulması
- HUZUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç
- "Bu komşular mahallenin huzurunu kaçırdı."
- "Bu müzik bana huzur verdi."
-
Ön, yan, kat, makam, yamaç
- "Başkanın huzuruna çıkmak."
-
Bir yerde bulunma
- "Bu sorunun konuşulması için sizin huzurunuz şarttır."
-
Padişah katı
- "Huzura çıkmak."
-
[isim]
Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç
- SAHUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ramazan ayında oruç tutanların gün doğmadan önce belirli saatte yedikleri yemek
- "Sonra sahur niyetine iki lokma bir şey yemek için otelin salonuna girdiğinde..." (Atilla İlhan)
-
Bu yemeğin yendiği vakit
-
[isim]
Ramazan ayında oruç tutanların gün doğmadan önce belirli saatte yedikleri yemek
- LAHUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı âlemi
-
[sıfat]
Kutsal
- "Dünya senin bu lahut avazeni duymadıktan sonra kimin sesini dinler, kime kulak asar?" (Samiha Ayverdi)
-
[isim]
Tanrı âlemi