İçinde he olan 5 harfli 46 kelime var. İçerisinde HE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında he olan kelimeler listesine ya da Sonu he ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EH, HE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HENÜZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Az önce, daha şimdi, yeni
- "Memleketten henüz dönmüş, avlunun duvar dibinden yine mutfağa doğru yürüyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Daha, hâlâ
- "Henüz hareket etmeyen otomobile yaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Az önce, daha şimdi, yeni
- SEHER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sabahın güneş doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı
- "... deniz ise sanki dibinden doğmaya başlayan güneşle seher vaktinin nemli, taze cilasını almıştı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sabahın güneş doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı
- HEMŞO
- ...
- AHENK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uyum
- "Sesi alaylı bir ahenkle kadının kulaklarına çarptı." (Mithat Cemal Kuntay)
- "Türk diline en asil ahengini veren sanatkârı düşüneceğiz." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Anlaşma, uyuşma (II)
- "Biz bu işin içine girmeyelim. Ahengi bozarız." (Haldun Taner)
-
Çalgılı eğlence
- "Bütün komşular o gece gürültüden, ahenkten uyuyamamışlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Uyum
- HEZEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şaka, alay, mizah
-
Bir şiiri veya şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme
-
[isim]
Şaka, alay, mizah
- HELAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinî bakımdan yasaklanmamış olan, haram karşıtı
- "Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal." (Mehmet Akif Ersoy)
- "Alacağımı sana helal ediyorum, anandan emdiğin süt gibi helal olsun."
- "Yol güzel, tarlalar cömert / Helal olsun yol parası." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Ben helal süt emmiş adamım, ağabey." (Haldun Taner)
-
Kurallara, geleneklere uygun
-
[isim]
Nikâhlı eş
- "Helal olsun, bunu senden beklemezdim."
-
[zarf]
Kurallara, geleneklere uygun olarak
- "Helal kazanılmış para."
-
[sıfat]
Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinî bakımdan yasaklanmamış olan, haram karşıtı
- HEMPA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Omuzdaş
-
[isim]
Omuzdaş
- HEKİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip
- "Hekim, ebenin kendi odasına geleceğini sandıysa doğru çıkmadı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip
- VEÇHE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yön
-
[isim]
Yön
- HERKE
-
-
[isim]
Bakraç, kova
- "... kadınlar da başlarını örtüledikleri gibi ellerinde herkeler, tatlı su çeşmelerinin başında, mezarlıktaki servilerde kargaların meclis kurması gibi toplandılar." (Tarık Dursun K)
-
[isim]
Bakraç, kova
- HEVES
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İstek, eğilim, arzu, şevk
- "Küçüklüğünden beri bütün hevesi bahriyede idi." (Haldun Taner)
- "Birçoklarının bu havaya uydukları ve artık refahlarını devlet kapılarının dışında aramaya heves ettikleri zamanlardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Bir aralık, büyük bir devlet adamı olmak hevesine düştüm." (Memduh Şevket Esendal)
- "Gazetenin yayını kesildi; çaresiz İzmir'e döndüm fakat hevesim kursağımda kalmıştı." (Atilla İlhan)
-
Gelip geçici istek
- "Yoksa ona karşı geçici bir heves mi duyuyor." (Peyami Safa)
-
[isim]
İstek, eğilim, arzu, şevk
- HEMEN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Çabucak
-
Aşağı yukarı
- "Hayır, yalnız ben değilim onu beğenmeyen, sevmeyen, hemen kimse beğenmiyor o şairi, sevmiyor." (Nurullah ataç)
-
Yalnız, sadece
-
[zarf]
Çabucak
- HELİK
-
-
[isim]
Duvar örülürken büyük taşların arasına konulan ufak taşlar
-
[isim]
Duvar örülürken büyük taşların arasına konulan ufak taşlar
- HEZAR
- ...
- BEHEY
-
-
[ünlem]
Çıkışma bildirmek için kullanılan bir söz
- "Behey Allah'tan korkmaz!" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[ünlem]
Çıkışma bildirmek için kullanılan bir söz
- RUHEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Ruh bakımından
-
[zarf]
Ruh bakımından
- HEDER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma
- "Senin yoluna gençliğimi heder ettikten sonra, gene orada, o düşmüş şehirde, senin hasretinle yanan ben değil miydim?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Hayır işlemeden geçen günü heder olmuş addederek bayağı canı sıkılır." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma
- YAHEY
-
-
[ünlem]
Sevinç ve coşma anlatan bir söz
-
[ünlem]
Sevinç ve coşma anlatan bir söz
- CEPHE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin veya yapının ön tarafta bulunan bölümü
- "Başını kaldırarak köşkün karanlık cephesine baktı." (Peyami Safa)
- "Avusturyalılara karşı Makedonya'da cephe açarak Selanik'e otuz bin asker çıkardılar." (Necati Cumalı)
- "Çekinmiyor, bizzat imparatora karşı cephe alıyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
Belli bir düşünce, istek çevresinde sağlanan beraberlik
-
Yan, yön, taraf
- "Hakikatin binbir cephesi ve başka başka görünüşleri yok mudur?" (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Üzerinde savaşın sürdüğü bölge
- "Meydan muharebesi, yüz kilometrelik cephe üzerinde cereyan ediyordu." (Atatürk)
-
Farklı ısıdaki iki su kütlesi arasındaki sınır
-
Yerde veya daha yükseklerde sıklık, sıcaklık bakımından iki ayrı hava yığınının karşılaştıkları yer
-
[isim]
Bir şeyin veya yapının ön tarafta bulunan bölümü
- HELVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şeker, yağ, un veya irmikle yapılan tatlı
-
[isim]
Şeker, yağ, un veya irmikle yapılan tatlı