İçinde he olan 5 harfli 46 kelime var. İçerisinde HE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında he olan kelimeler listesine ya da Sonu he ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EH, HE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HELKE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bakraç, kova, herke
-
[isim]
Bakraç, kova, herke
- BEHEY
-
-
[ünlem]
Çıkışma bildirmek için kullanılan bir söz
- "Behey Allah'tan korkmaz!" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[ünlem]
Çıkışma bildirmek için kullanılan bir söz
- HECİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çift parmaklılar takımının devegiller familyasından, uzunluğu 3, yüksekliği 2 m kadar olan, sırtında besin depo etmeye yarayan tek hörgücü bulunan, hızlı yürüyen bir memeli türü (Camellus dromedarius)
-
[isim]
Çift parmaklılar takımının devegiller familyasından, uzunluğu 3, yüksekliği 2 m kadar olan, sırtında besin depo etmeye yarayan tek hörgücü bulunan, hızlı yürüyen bir memeli türü (Camellus dromedarius)
- HEMŞO
- ...
- HERTZ
-
-
[isim]
Saniyede bir titreşim yapan devirli bir olayın frekansına eşit frekans birimi
-
[isim]
Saniyede bir titreşim yapan devirli bir olayın frekansına eşit frekans birimi
- CİHET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yön, yan, taraf
- "Pencereden gelen bu şehir seslerinin cihetini bile tayin edemiyordu." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yön, yan, taraf
- HESAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aritmetik
- "Oraya çıkınca hamallara onar kuruştan hesap göreceksin." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hesap verin bakalım, nerelerde sürtüyordunuz bu saatlere kadar?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Meclis kapanacak ve orada hükûmeti hesaba çekeceklermiş." (Atatürk)
- "Hem benim avukat veya yargıç olmak isteyip istemediğimi de hesaba kattıkları yoktu." (Necati Cumalı)
-
Matematiksel işlem
- "Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Evvela, sana birkaç haftadır mektup yazamayışımın hesabını vereyim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Alacaklı veya borçlu olma durumu
- "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Kemeraltı Caddesi'ne varınca arabadan inerek hesabını gördüm." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
-
Oranlama, tahmin
- "Evdeki hesap çarşıya uymamak."
-
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
- "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?." (Falih Rıfkı Atay)
-
Tutum, durum, anlayış
- "İnsana daha insanca ortamlar yaratmak için bütün hesaplarımız." (Azra Erhat)
-
Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge
-
[isim]
Aritmetik
- SEHER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sabahın güneş doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı
- "... deniz ise sanki dibinden doğmaya başlayan güneşle seher vaktinin nemli, taze cilasını almıştı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sabahın güneş doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı
- HEDER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma
- "Senin yoluna gençliğimi heder ettikten sonra, gene orada, o düşmüş şehirde, senin hasretinle yanan ben değil miydim?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Hayır işlemeden geçen günü heder olmuş addederek bayağı canı sıkılır." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma
- HELME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fasulye, pirinç, buğday vb. taneler kaynatıldığında nişastanın çökelmesiyle oluşan koyu sıvı
-
Bazı bitkilerin kök, çiçek ve tohumlarında bulunan koyu kıvamlı madde
-
[isim]
Fasulye, pirinç, buğday vb. taneler kaynatıldığında nişastanın çökelmesiyle oluşan koyu sıvı
- EÇHEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok cahil, çok bilgisiz olan
-
[sıfat]
Çok cahil, çok bilgisiz olan
- HEPSİ
-
-
[zamir]
Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi, hep
- "Bütün bu işlerin hepsi yapıldı." (Peyami Safa)
-
[zamir]
Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi, hep
- HEMZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gırtlakta, ses tellerinin birbirine yapışması sonucu havanın akışını birdenbire engellemesiyle oluşan ve bir kesinti izlenimi veren ünsüz
- "Rey (re'y), neşe (neş'e), mesele (mes'ele)."
-
[isim]
Gırtlakta, ses tellerinin birbirine yapışması sonucu havanın akışını birdenbire engellemesiyle oluşan ve bir kesinti izlenimi veren ünsüz
- YAHEY
-
-
[ünlem]
Sevinç ve coşma anlatan bir söz
-
[ünlem]
Sevinç ve coşma anlatan bir söz
- MOHER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tiftik
-
[sıfat]
Tiftikten yapılmış olan
-
[isim]
Tiftik
- HEDİK
-
-
[isim]
Kaynatılmış buğday, bulgur, mısır vb. şeyler
-
[isim]
Kaynatılmış buğday, bulgur, mısır vb. şeyler
- HEZEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şaka, alay, mizah
-
Bir şiiri veya şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme
-
[isim]
Şaka, alay, mizah
- HELİK
-
-
[isim]
Duvar örülürken büyük taşların arasına konulan ufak taşlar
-
[isim]
Duvar örülürken büyük taşların arasına konulan ufak taşlar
- BEHER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Her bir
-
[sıfat]
Her bir
- HERİK
-
-
[isim]
Karadeniz'in geçit bölgelerinde yetiştirilen, beyaz renkli, kaba ve karışık yapağılı bir tür koyun
-
[isim]
Karadeniz'in geçit bölgelerinde yetiştirilen, beyaz renkli, kaba ve karışık yapağılı bir tür koyun