İçinde hay olan 5 harfli 13 kelime var. İçerisinde HAY bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında hay olan kelimeler listesine ya da Sonu hay ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A H Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
HAY
2 Harfli Kelimeler
AH, AY, HA, YA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HAYIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Haksızlık, insafsızlık
-
Acınma, üzülme
-
[ünlem]
"Vah, heyhat, yazık" anlamlarında kullanılan bir söz
-
[isim]
Haksızlık, insafsızlık
- HAYAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge, hülya
- "Mustafa Kemal hayallerin değil, hakikatlerin adamı idi." (Falih Rıfkı Atay)
- "... yarınki Türk operasını hayal eder, bize yepyeni, bambaşka ufuklar açardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Dudaklarının kenarından hayal gibi beyaz bir dil geçti." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belli belirsiz görülen şey, gölge
-
Görüntü
- "İnsanın aynadaki hayali."
-
İmge
-
Aydınlatılan bir perde arkasında deri veya kartondan yapılmış, hareket edebilen resimler ve bunlarla oynatılan oyun
- "Hayal yani Karagöz oynatan bir sanatkârmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge, hülya
- HAYLİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Epey, oldukça çok
- "Akşamları Zeyno, çeşme başında hayli zor bir duruma düşüyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[zarf]
Oldukça
- "Hayli yoruldum."
-
[sıfat]
Epey, oldukça çok
- HAYBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Boş, işe yaramaz, anlamsız iş
-
[isim]
Boş, işe yaramaz, anlamsız iş
- HAYTA
-
-
[isim]
Osmanlıların ilk dönemlerinde eyalet askerlerinin uç boylarında görevli sınıflarından biri
-
Başıboş, bir baltaya sap olamamış, apaş, holigan, serseri
- "Ötedeki masada birtakım hayta gençler cıvık cıvık gülüşüyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Osmanlıların ilk dönemlerinde eyalet askerlerinin uç boylarında görevli sınıflarından biri
- HAYIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kadınlarda aybaşı
-
[isim]
Kadınlarda aybaşı
- HAYFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[ünlem]
"Eyvah, yazık, heyhat" anlamlarında kullanılan bir söz
-
[ünlem]
"Eyvah, yazık, heyhat" anlamlarında kullanılan bir söz
- HAYCI
- ...
- HAYIT
-
-
[isim]
Ayıt
-
[isim]
Ayıt
- HAYDİ
-
-
[ünlem]
İsteklendirmek, çabukluk belirtmek için kullanılan bir söz, hadi
- "Haydi! Sen git, beni yalnız bırak, bu akşam iyi değilim." (Atilla İlhan)
-
Kabul ve onama bildiren bir söz
-
Hafifseme, alay etme belirten bir söz
- "Haydi oradan be maskara. Bunları başkasına anlat!" (Necati Cumalı)
-
"Hoş görme" anlamında kullanılan bir söz
- "Haydi gelmedi, bari bir haber göndereydi!"
-
[zarf]
Haydi haydi
- "Ne kadar yaşayabilirdim? Altmış, yetmiş, doksan, haydi yüz sene." (Ömer Seyfettin)
-
[ünlem]
İsteklendirmek, çabukluk belirtmek için kullanılan bir söz, hadi
- HAYDA
-
-
[ünlem]
Hayvanları harekete geçirmek için kullanılan söz
-
Şaşkınlık belirten bir söz
-
[ünlem]
Hayvanları harekete geçirmek için kullanılan söz
- HAYIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım
- "Ona o kadar öğüt hayır etmedi."
- "Sevmeden yapılan işten hiç kimseye hayır gelmez." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Ne o, ne ben bu seçimlerimizin hayrını görmüştük!" (Halit Fahri Ozansoy)
- "Bir iki yıla varmaz, ne evden ne eşyadan hayır kalır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
İyi, hayırlı, yararlı, faydalı
- "Hayır haberdir inşallah!"
- "Hayırdır inşallah, rüya mı gördün böyle birdenbire?" (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım
- HAYAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Canlı, sağ olma durumu
- "... gayet parlak ve kibar bir hayat geçiriyordu." (Ömer Seyfettin)
- "Altı yıllık ortaöğretim bitirmek, hayata atılmanın ilk koşulu sayılır orada." (Azra Erhat)
- "Bu sıcak ve içten ses Fikret'i hayata bağlıyor, yaşama sevincini artırıyordu." (Reşat Enis)
- "Adi günlerde size öyle gelir ki bunlar hayata küsmüş insanlardır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yaşam
- "Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım." (Halit Fahri Ozansoy)
- "Bu hayatımı ağabeyime borçluyum."
-
Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı
- "Köy hayatı. Gece hayatı."
-
Meslek
- "Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Geçim şartlarının bütünü
- "Hayatımı yazılarımla kazanırım." (Halide Edip Adıvar)
-
Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma
- "Bu köyde hiç hayat yok."
-
Yazgı
- "Hayat onları bir türlü birleştirmedi."
-
Yaşamayı sağlayan şartların bütünü
- "Ayda hayat yok."
-
Bir kimsenin tarihsel biyografisi, hayat öyküsü, hayat hikâyesi
- "Atatürk'ün hayatı."
-
[isim]
Canlı, sağ olma durumu