İçinde h olan 6 harfli 548 kelime var. İçerisinde H harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında h harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MERHUM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ölmüş Müslüman (erkek), rahmetli
-
[sıfat]
Ölmüş Müslüman (erkek), rahmetli
- RUHSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İzin, müsaade
-
İzin belgesi, ruhsatname
- "Belediye doktoru tarafından tasdik edilerek gömülmesine ruhsat verilir." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
İzin, müsaade
- ŞİFAHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sözlü, tahrirî karşıtı
- "Hilmi Bey'in bir âdeti de kira arabasına bindiği zaman arabacı ile şifahi bir mukavele akdetmesiydi." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Sözlü, tahrirî karşıtı
- HAZRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüce kabul edilen kimselerin adlarının başına saygı, övme, yüceltme amacıyla getirilen unvan
- "Hazreti Ali. Hazreti Fatma."
-
Adı söylenmeyen bir kimseden söz edilirken kullanılan bir söz
- "Bilen bilir, kolay okunan yazar değildir, hazret." (Refik Erduran)
-
Kullanıldığında bir kişinin küçümsendiğini anlatan bir söz
-
[ünlem]
Genellikle erkekler arasında senli benli konuşmada kullanılan bir seslenme sözü
- "Hazret! Şu kitabı uzatır mısın?"
-
[isim]
Yüce kabul edilen kimselerin adlarının başına saygı, övme, yüceltme amacıyla getirilen unvan
- KAHİRE
- ...
- CEVHER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin özü, maya, gevher
- "Şu kuvvetin, cevherin sırrını öğrenmek için soruyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Sofrada biraz fazla kaçırdığı şarabın ateşiyle daha saatlerce cevherler yumurtlayacaktı." (Ömer Seyfettin)
-
Değerli süs taşı, mücevher
-
İyi yetenek
- "Avrupa aristokratı, cevheri tükenmeye yüz tutmuş bir insandır." (Peyami Safa)
-
Töz
-
[isim]
Bir şeyin özü, maya, gevher
- HAKİKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gerçek
- "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." (Atatürk)
-
Niteliği değişmemiş, aslına uygun olan, gerçek olan
- "Hakiki Türk tütünü."
-
[sıfat]
Gerçek
- HÖLLÜK
-
-
[isim]
Bazı yerlerde kundak çocuklarının altına bez yerine konulan toprak
- "Eledim eledim höllük eledim / Aynalı beşikte bebek beledim." (Halk türküsü)
-
[isim]
Bazı yerlerde kundak çocuklarının altına bez yerine konulan toprak
- MAHLAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Takma ad
-
[isim]
Takma ad
- NÜHÜFT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
- TERFİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ferahlatma, rahat yaşamasını sağlama, gönendirme
-
[isim]
Ferahlatma, rahat yaşamasını sağlama, gönendirme
- FERSAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yaklaşık 5 km'lik bir uzaklık ölçüsü
-
Çok uzun mesafe, uzaklık
-
[isim]
Yaklaşık 5 km'lik bir uzaklık ölçüsü
- HAYALİ
- ...
- LAHUTİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İlahî
- "Musiki mucizesinin en coşkun, en lahuti, en temiz örneklerini veren bestekâr." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
İlahî
- SIHHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sağlık, esenlik
- "Sıhhati yerinde imiş, bir çocuğu daha olmuş." (Refik Halit Karay)
- "Bir adım geriye çekilir, iç rahatlığıyla koltuktan kalkan müşteriye sıhhatler olsun, derdi." (Necati Cumalı)
-
Doğruluk
-
[isim]
Sağlık, esenlik
- HAMSİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Erbainden sonra gelen, 31 Ocakta başlayan elli günlük kış dönemi
-
[isim]
Erbainden sonra gelen, 31 Ocakta başlayan elli günlük kış dönemi
- HARRAN
- ...
- ŞAHBAZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İri bir tür akdoğan
-
[sıfat]
Çevik ve becerikli
-
[sıfat]
Yiğit, kahraman, mert (kimse)
-
[isim]
İri bir tür akdoğan
- TELHİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Özet, özetleme, kısaltma
-
Sadrazamın bir sorunu kendi düşünceleriyle birlikte özet olarak yazıp padişaha sunduğu kâğıt
-
[isim]
Özet, özetleme, kısaltma
- VİCAHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yüz yüze olan veya yapılan
- "Dostluğumuz gıyabi idi, bu kez vicahiye çevirdik." (Melih Cevdet Anday)
-
[sıfat]
Yüz yüze olan veya yapılan