İçinde h olan 5 harfli 567 kelime var. İçerisinde H harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında h harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HEMEN
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [zarf]
                    
                        Çabucak
                    
                    
- 
                    
                        Aşağı yukarı
                    
                    - "Hayır, yalnız ben değilim onu beğenmeyen, sevmeyen, hemen kimse beğenmiyor o şairi, sevmiyor." (Nurullah ataç)
 
- 
                    
                        Yalnız, sadece
                    
                    
 
- 
                        [zarf]
                    
                        Çabucak
                    
                    
- CEHRE
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Pamuk, yün, ipek vb.ni eğirip iplik durumuna getirmeye yarar araç, iğ
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Pamuk, yün, ipek vb.ni eğirip iplik durumuna getirmeye yarar araç, iğ
                    
                    
- HACİR
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Kısıt
                    
                    - "Mümkün olduğu kadar uzun zaman devam etmesi için onu âdeta hacir altına almıştık." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kısıt
                    
                    
- CENAH
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Kuş kanadı
                    
                    
- 
                    
                        Kol, pazı
                    
                    
- 
                    
                        Yan, taraf
                    
                    
- 
                    
                        Kanat
                    
                    - "Ben takımımla beraber taburun sağ cenahını himaye için tepelere çıktım." (Ömer Seyfettin)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kuş kanadı
                    
                    
- HAYFA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [ünlem]
                    
                        "Eyvah, yazık, heyhat" anlamlarında kullanılan bir söz
                    
                    
 
- 
                        [ünlem]
                    
                        "Eyvah, yazık, heyhat" anlamlarında kullanılan bir söz
                    
                    
- HUYLU
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Herhangi bir huyu olan
                    
                    - "Oğlum benden daha iyi huylu, daha ciddi olsun." (Refik Halit Karay)
 
- 
                    
                        İşkilli, kuşkulu
                    
                    
- 
                    
                        Ürkek, sinirli (binek hayvanı)
                    
                    - "Bu at huyludur."
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Herhangi bir huyu olan
                    
                    
- IHMAK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Deve çöküp oturmak
                    
                    
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Deve çöküp oturmak
                    
                    
- BUHUR
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Dinî törenlerde yakılan kokulu ağaç vb. maddeler, tütsü
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dinî törenlerde yakılan kokulu ağaç vb. maddeler, tütsü
                    
                    
- HUMMA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Ateşli hastalık
                    
                    
- 
                    
                        Sıtma nöbeti
                    
                    - "Ateşsiz bir humma her tarafımı yakıyor, soğuk soğuk terliyordum." (Ömer Seyfettin)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Ateşli hastalık
                    
                    
- LAHUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Tanrı âlemi
                    
                    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kutsal
                    
                    - "Dünya senin bu lahut avazeni duymadıktan sonra kimin sesini dinler, kime kulak asar?" (Samiha Ayverdi)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Tanrı âlemi
                    
                    
- DAHİL
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Bir işe karışmış olma, karışma
                    
                    - "Yok, paşa kardeş, bu zaferde benim dahlim yok." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir işe karışmış olma, karışma
                    
                    
- ESHAM
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Paylar, hisseler
                    
                    
- 
                    
                        Borç alınan bir paranın belirli zamanda ödeneceğini gösteren senetler
                    
                    - "Bunlar çok sağlam hatta en sağlam devlet eshamından sayılır." (Ercüment Ekrem Talu)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Paylar, hisseler
                    
                    
- HABİS
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [sıfat]
                    
                        Kötü, alçak, soysuz (kimse)
                    
                    
- 
                    
                        Kötücül (bazı hastalıklar veya urlar)
                    
                    - "Bir sinek vardır, sokarsa habis çıban yapar, tedavisi zordur." (Refik Halit Karay)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kötü, alçak, soysuz (kimse)
                    
                    
- HASUT
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [sıfat]
                    
                        Kıskanç
                    
                    - "Bu hasutların dedikodularına inanmak caiz mi?" (Peyami Safa)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kıskanç
                    
                    
- HEYBE
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba
                    
                    
- 
                    
                        Omza geçirilebilen tek gözlü bir tür çanta
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba
                    
                    
- HUSUL
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Olma, oluş, oluşma, meydana gelme
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Olma, oluş, oluşma, meydana gelme
                    
                    
- HALAS
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Bir yerden, bir şeyden kurtulma, kurtuluş
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir yerden, bir şeyden kurtulma, kurtuluş
                    
                    
- HAPÇI
- 
    - 
                    
                        Afyon vb. uyuşturuculara alışmış olan kimse
                    
                    
 
- 
                    
                        Afyon vb. uyuşturuculara alışmış olan kimse
                    
                    
- HAŞIL
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Dokumacılıkta kullanılan unlu veya çirişli sıvı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dokumacılıkta kullanılan unlu veya çirişli sıvı
                    
                    
- HİCAP
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Utanma, utanç, sıkılma
                    
                    - "Ve Rabia'nın hicabından taze yanakları gene eski nadide bir şarap gibi lal rengini alıvermişti." (Halide Edip Adıvar)
- "Kalem aldın kaşlarını çatmaya / Hicap ettim adın sual etmeye." (Dadaloğlu)
 
- 
                    
                        Perde
                    
                    - "Sensin bize bizden yakın / Görünmezsin hicap nedir?" (Yunus Emre)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Utanma, utanç, sıkılma
                    
                    
