İçinde h olan 4 harfli 120 kelime var. İçerisinde H harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında h harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AHŞA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bağır

HİZA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Doğru bir çizgi üzerinde bulunma durumu
    • "Çarşafların kenarları perdelerle bir hizada mıydı?." (Mithat Cemal Kuntay)
    • "Sandallar tam bir hizaya gelince onları birbirlerine elleriyle bitiştirerek tutan kayıkçılar." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Bir defada sözü, beni meslek hayatımda hizaya getiren uyarmalardan biri olmuştur." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

HAYA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Er bezi

EHİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir işte yetkili olan, bir işi yapan, erbap
    • "O, bu işin ehlidir."
    • "Dikkat ettim, bu adamda, her işte ehil olmak merakı var." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Sahip
    • "Sanat ehli. Zevk ehli."
  3. Karı kocadan her biri, eş
    • "Bu adam ehliyle iyi geçinmiyor."
  4. Topluluk, cemaat

HAİZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bir şeyi olan, elinde bulunduran, taşıyan
    • "Ehemmiyeti haiz bir mesele."
    • "Haiz olduğu vasıflar bizim için uygundur."

ŞERH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Açma, ayırma
  2. Bir anlatım veya kitabı açıklama, yorumlama
  3. Bir şeyi açıklamak amacıyla yazılmış kitap
  4. Açık ve ayrıntılı anlatma

HÖST

  1. [ünlem] At, katır, sığır vb. hayvanları, özellikle öküzü durdurmak için kullanılan bir seslenme sözü
    • "Höst, höst, diye bağırdı. At oralı olmadı." (Abbas Sayar )
  2. Bir kimseyi uyarmak için kullanılan bir seslenme sözü

HAVA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
    • "Biraz hava almak için niye Hürriyet tepesine kadar bir gezinti yapmasınlar?" (Aka Gündüz)
    • "Hava birden bozmuş, daha doğrusu poyraza çevirmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Hekimleri Seniha'ya biraz yer ve hava değiştirmeyi, biraz kırlarda ve denizlerde gezip eğlenmeyi tavsiye ettiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı." (Peyami Safa)
  2. Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü
    • "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Yine de bir öğretmenin iyi niyetinin, ilgisinin böyle havada kalışından acı duydu." (Adalet Ağaoğlu)
  3. Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu
    • "Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Hava alalım diye beni bir akşam bir yazlık bahçeye götürdüler." (Burhan Felek)
  4. Gökyüzü
    • "Havada bir tek bulut yok."
  5. Çevreyi kuşatan boşluk
    • "Tozlar havada uçuşuyordu."
  6. Esinti
    • "Bugün hava olursa yelkenli kalkacak."
  7. Müzik parçalarında tür
    • "Kâğıthane havası tutturur, bahriye çiftetellisi çalardık." (Sait Faik Abasıyanık)
  8. Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi
  9. [sıfat] Sonuçsuz, anlamsız, boş (durum, davranış, söz)
    • "Bu sözlerin sonu hava."
  10. Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik
    • "Buna rağmen öyle kibar ve asil havası vardır ki bu damga bile onu çirkinleştiremez, inadına daha bir uçarı, daha bir sevimli yapar." (Haldun Taner)
  11. Tarz, üslup
    • "Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e başarılı nazireler yazmıştır. Onların diliyle, onların sesiyle, onların havasıyla..." (Yusuf Ziya Ortaç)
  12. Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans
    • "Bugünlük, bu masal havası içinde onunla beraber yaşamalıyız." (Sait Faik Abasıyanık)
  13. Çekicilik, albeni, alım, cazibe
    • "Kadın güzel değil ama havası var."
  14. Keyif, âlem
    • "Onu kendi havasına bıraksak çalışmaz."

HOŞT

  1. [ünlem] Köpekleri ürkütüp kaçırmak için çıkarılan ses

VAHİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Boş, saçma
    • "Bunun ne çürük, ne vahi bir hayal olduğunu anlamıyor muyuz?" (Hüseyin Cahit Yalçın)

DEHA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnsan zekâsının, insan kişiliğinin erişebileceği en yüksek düzey, dâhilik
    • "Hepimiz Mustafa Kemal'in askerlik dehasına inanırdık." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Dâhi
    • "Dehalar muvaffak olmak için zamanlarını ve şartlarını unutamazlar." (Falih Rıfkı Atay)

YUHA

  1. [ünlem] Yuh

HAJE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Afrika'da yaygın kobra türü (Naja haje)

TAHT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk
    • "Mozaikten tapınaklar yapar, tunçtan kaleler, fil dişinden tahtlar kurarmışsın." (Refik Halit Karay)
    • "Sultan Süleyman tahta çıkar çıkmaz, babası namına inşa ettirdiği cami 1522'de bitmiş ve halka açılmıştır." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Hükümdarlık makamı, hükümdarlık

HARA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] At üretilen çiftlik, aygır deposu
    • "Karacabey harası."

HARF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri
    • "Türk alfabesinde yirmi dokuz harf vardır."

HUNİ

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Bir sıvıyı ağzı dar bir kaba aktarmak için kullanılan koni biçimindeki araç
  2. Ağızlık

HECE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir solukta çıkarılan ses veya ses birliği, seslem
    • "Okumak sözünde üç hece vardır."

İLAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir alanda yaratıcılığı ile hayranlık uyandıran, çok beğenilen, çok tutulan kimse
    • "Müzik dünyasının ilahı. Moda ilahı."
  2. Çok tanrıcılıkta tanrı

RAHT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] At takımı
  2. Yolda lazım olacak şeyler
  3. Döşeme vb. takımları
  4. Pencere ve kapı kanatlarını çerçeveye tutturan menteşe takımı

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü