İçinde h olan 3 harfli 68 kelime var. İçerisinde H harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında h harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HOL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Sofa
- "Çantalarım holde duruyordu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sofa
- HAH
-
-
[ünlem]
Olması istenen veya beklenen bir şey olur olmaz duyulan sevinci ve onama duygusunu anlatan bir söz
- "Hah, Orhan da geldi! Hah, ben de bunu söyleyecektim!"
- "Hah şöyle, biraz kendini göster!"
-
[ünlem]
Olması istenen veya beklenen bir şey olur olmaz duyulan sevinci ve onama duygusunu anlatan bir söz
- DAH
-
-
[ünlem]
Deh
- "Hayvanına dah edip yola koyuldu."
-
[ünlem]
Deh
- HİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duygu
- "Birisi duygularına, hislerine kulak verir, öteki hile ve desise seslerine ..." (Burhan Felek)
- "Ona mantık ve kıyaslarını yaparken, hissine ve taassubuna kapılmamasını tavsiye edecektim." (Ömer Seyfettin)
- "Türkçe konuştuğu için bana kendi yakınlarımızdan biri hissini veren yaşlı bir garson hemen yanımıza geldi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Duyu
-
Sezgi, sezme
-
[isim]
Duygu
- HOP
-
-
[ünlem]
Uyarmak amacıyla kullanılan bir söz
- "Hop, gelen var!"
- "Hop diye denize atlayıverdi."
-
[ünlem]
Uyarmak amacıyla kullanılan bir söz
- HAN
-
-
[isim]
Osmanlı padişahlarının adlarının sonuna getirilen unvan
-
Doğu ülkelerinde yerli beyler ve Kırım girayları için kullanılan unvan
- "Kırım hanları. Altın Ordu hanları."
-
[isim]
Osmanlı padişahlarının adlarının sonuna getirilen unvan
- PAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Eğik olarak kesilmiş kenar
-
Bir yapı elemanında eğik bir yüzey elde etmek amacıyla keskinliği giderme
-
[isim]
Eğik olarak kesilmiş kenar
- HUŞ
-
-
[isim]
Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi (Betula)
-
[isim]
Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi (Betula)
- HOŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren
- "Hoş bir ses."
- "Arkadaşlarının birçok yolsuzluklarını, uygunsuzluklarını hoş görmeye mecburdur." (Reşat Nuri Güntekin)
- "İhtiyar adam, bu şaka çok hoşuna gitmiş gibi güldü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
Bununla birlikte
- "Hoş, benim de evlenmeye pek niyetim yok ya." (Halide Edip Adıvar)
-
[zarf]
Beğenilen, duyguları okşayan bir biçimde
-
[sıfat]
Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren
- ÖHÖ
-
-
[isim]
Bir kimsenin kendi varlığını belli etmek, söylenen bir şey üzerine dikkat çekmek, birine takılmak vb. amaçlarla öksürür gibi yaparak çıkardığı ses
-
[isim]
Bir kimsenin kendi varlığını belli etmek, söylenen bir şey üzerine dikkat çekmek, birine takılmak vb. amaçlarla öksürür gibi yaparak çıkardığı ses
- HUN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kan
-
[isim]
Kan
- GAH
- ...
- HIK
-
-
[isim]
Hıçkırırken boğazdan çıkan ses
-
[isim]
Hıçkırırken boğazdan çıkan ses
- HAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Çözme, çözülme
-
Eritme
-
Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma
-
Çözme, çözülme
- OHM
- ...
- HAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Adalet
- "Haktan ayrılmamalı."
- "Mutlu, başarılı, kendine güvenmeyi hak etmiş birisi." (Tarık Buğra)
- "İki yıl sonra emekliliğe hak kazanacak."
- "Onun hakkında söylediğin şeyler için sana pek çok hak verdim." (Memduh Şevket Esendal)
-
Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç
- "Üstelik adli tatil olduğu için hak sahipleri bekleşirler." (Burhan Felek)
- "Hemen hanım teyzemin elini öpmeye gideyim dedim... Az hakkı mı geçmiştir bana?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Anlaşılan Cemal Paşa'nın bu işe yarar bir adamı yok, bize bıraksın, haklarından gelelim dediler." (Falih Rıfkı Atay)
- "O öğretmen, öğrencilerin her zaman hakkını verir."
-
Dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk
- "Bu davada hak görmüyorum."
-
Geçmiş ve harcanmış emek
- "Ana hakkı ödenmez."
-
Pay
- "Makas hakkı. Komşu hakkı."
-
Emek karşılığı ücret
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
- "Karacaoğlan der ki sözüm haktır." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Adalet
- HIR
-
-
[isim]
Kavga, dalaş
-
[isim]
Kavga, dalaş
- HOR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Değersiz, önemi olmayan, aşağı
- "Para kazanamadığın için para kazananları hor görüp alaya alarak kendini avutuyor olmalısın." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Değersiz, önemi olmayan, aşağı
- HÖT
-
-
[ünlem]
Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz
-
[ünlem]
Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz
- HİŞ
-
-
[ünlem]
Hişt
- "Hiş, buraya gel!"
-
[ünlem]
Hişt