İçinde gu olan 6 harfli 35 kelime var. İçerisinde GU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında gu olan kelimeler listesine ya da Sonu gu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BULGUR
-
-
[isim]
Kaynatılıp kurutulduktan ve kabuğu çıkarıldıktan sonra kırılan buğday
-
Sert ve ufak taneler durumunda yağan kar, ebebulguru
-
[isim]
Kaynatılıp kurutulduktan ve kabuğu çıkarıldıktan sonra kırılan buğday
- KOYGUN
-
-
[sıfat]
Dokunaklı, etkili, içli, acıklı
-
[sıfat]
Dokunaklı, etkili, içli, acıklı
- SORGUN
-
-
[isim]
Sepetçi söğüdü
-
[isim]
Sepetçi söğüdü
- MEŞGUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan
- "Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Kâtip daha fazla meşgul olmaya lüzum görmeden genç kızı yalnız bırakıp gitti." (Peyami Safa)
-
Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
- "Telefon meşgul."
-
[sıfat]
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan
- VURGUN
-
-
[isim]
Kolayca ve haksız ele geçen kazanç
- "İkinci Dünya Savaşı yıllarında Harun'un paralarını kullanarak vurduğu vurgunlarla bugünkü mertebesine ulaşmıştır belki." (Atilla İlhan)
-
Sıcak, soğuk, dolu vb. etkilerle ürünlerde görülen zarar
- "Dolu vurgunu elma."
-
Çok derinlerdeki suyun basıncı dolayısıyla iki akıntı arasında sıkışıp kalma, düzenli hava alıp verememe, birden su yüzüne çıkma vb. durumlarda dalgıcın uğradığı inme veya ölüm
-
[sıfat]
Silahla yaralanmış olan
-
[sıfat]
Birine veya bir şeye vurulmuş, bağlanmış, sevmiş olan, sevdalı, âşık
- "Onun da kendisine vurgun olduğuna gönülden inanmaktadır." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Kolayca ve haksız ele geçen kazanç
- SAGUCU
-
-
[isim]
Ağıtçı
-
[isim]
Ağıtçı
- GÜLGUN
- ...
- SOYGUN
-
-
[isim]
Genellikle çete durumunda bir araya gelmiş haydutlar tarafından yapılan silahlı hırsızlık
-
Hiçbir emek harcamadan ve yolsuz olarak elde edilen büyük kazanç, vurgun
-
[isim]
Genellikle çete durumunda bir araya gelmiş haydutlar tarafından yapılan silahlı hırsızlık
- LANGUR
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Maymunlardan, Hindistan'da yaşayan, kül rengi veya kırmızıya çalan sarı tüylü, büyük bir maymun (Presbytis entellus)
-
[isim]
Maymunlardan, Hindistan'da yaşayan, kül rengi veya kırmızıya çalan sarı tüylü, büyük bir maymun (Presbytis entellus)
- AGUCUK
-
-
[ünlem]
Süt çocuğunu sevmek için söylenen bir söz
-
[ünlem]
Süt çocuğunu sevmek için söylenen bir söz
- KUZGUN
-
-
[isim]
Ötücü kuşlar takımının kargagiller familyasından, Kuzey Amerika'nın dağlık, fundalık yerlerinde bulunan, tüyleri siyah renkte olup mavi renkte parlayan bir kuş türü, karakarga (Corvus corax)
- "Atasözlerinde, ya devlet başa, ya kuzgun leşe demişiz." (Burhan Felek)
- "Belki kuzguna yavrusu güzel görünür, diyeceksiniz ama inanın bu sokaktaki en güzel ev bizimkiydi." (Ahmet Ümit)
-
[isim]
Ötücü kuşlar takımının kargagiller familyasından, Kuzey Amerika'nın dağlık, fundalık yerlerinde bulunan, tüyleri siyah renkte olup mavi renkte parlayan bir kuş türü, karakarga (Corvus corax)
- YORGUN
-
-
[sıfat]
Çalışma vb. sebeplerle beden veya zihin etkinliği yavaşlayan, yorulmuş olan
- "Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş." (Bekir Sıtkı Erdoğan)
- "Ben de uykusuzluktan yorgun düşmek üzereyim, yatacağım." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Çalışma vb. sebeplerle beden veya zihin etkinliği yavaşlayan, yorulmuş olan
- DURGUN
-
-
[sıfat]
Sakin
- "Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı." (Refik Halit Karay)
-
Neşesiz, keyifsiz, sessiz
- "Öteki durgun bir Anadolu köylüsü idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Canlı olmayan, sönük, hareketsiz
- "Harp hemen tesirini gösterdi. Piyasa durgun." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Sakin
- TUNGUZ
- ...
- SOLGUN
-
-
[sıfat]
Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş
- "Öyle solgun, öyle zayıftı ki bir yolcudan ziyade bir hastaya benziyordu." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[sıfat]
Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş
- ANGUDİ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Angut kuşunun rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Angut kuşunun rengi
- DUYGUN
-
-
[sıfat]
Duygulu, duyar, hassas
- "Bizim kız biraz hayalci, biraz romantik, biraz çokça duygun olsaydı belki başka şeyler de öğrenecekti." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Duygulu, duyar, hassas
- GURBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik
- "Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde." (Kemalettin Kamu)
- "İçinde gurbet acısına benzer bir sızı duyuyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik
- BANGUİ
- ...
- GURUBİ
- ...