İçinde gu olan 6 harfli 35 kelime var. İçerisinde GU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında gu olan kelimeler listesine ya da Sonu gu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DOLGUN

  1. [sıfat] Dolarak biçimi yuvarlaklaşmış
    • "Dolgun yastık."
  2. Şişmana yakın, balıketinde
    • "Dolgun karnını güçlükle taşıyan genç bir kadın gelip oturdu." (Burhan Felek)
  3. Çok, bol, fazla, yüksek (ücret, para vb.)
    • "İlk işi babasını memnun etmek için ona dolgun bir maaşa geçtiğini yazmak olmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  4. Öfke, kızgınlık, kırgınlık vb. duygularla dolu
    • "Müftüye karşı adamakıllı dolgundu." (Reşat Nuri Güntekin)
  5. Birbirine uyan, uyum gösteren
    • "Atasözleri, çoğu zaman dolgun kafiyelere yaslanıyorlar." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

DUYGUN

  1. [sıfat] Duygulu, duyar, hassas
    • "Bizim kız biraz hayalci, biraz romantik, biraz çokça duygun olsaydı belki başka şeyler de öğrenecekti." (Memduh Şevket Esendal)

SUNGUR

  1. [isim] Doğana benzeyen, yırtıcı, avcı kuş

MEŞGUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bir işle uğraşan, iş görmekte olan
    • "Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Kâtip daha fazla meşgul olmaya lüzum görmeden genç kızı yalnız bırakıp gitti." (Peyami Safa)
  2. Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
    • "Telefon meşgul."

BOZGUN

  1. [isim] Bir toplulukta karşılıklı güvenin bozulması ile beliren karışıklık
    • "Durdu ve bir anda bütün mukavemeti bozguna uğradı." (Peyami Safa)
  2. Yenilgi
    • "Büyük bozgundan sonra Şam istasyonunda bırakmaya mecbur olduğumuz en son vagonun bile içi mecidiye dolu idi." (Falih Rıfkı Atay)
  3. [sıfat] Bozulmuş, dağılmış
    • "Bozgun ordu."
  4. [sıfat] Morali bozulmuş, çökmüş, yılgın

GÜLGUN
...
VURGUN

  1. [isim] Kolayca ve haksız ele geçen kazanç
    • "İkinci Dünya Savaşı yıllarında Harun'un paralarını kullanarak vurduğu vurgunlarla bugünkü mertebesine ulaşmıştır belki." (Atilla İlhan)
  2. Sıcak, soğuk, dolu vb. etkilerle ürünlerde görülen zarar
    • "Dolu vurgunu elma."
  3. Çok derinlerdeki suyun basıncı dolayısıyla iki akıntı arasında sıkışıp kalma, düzenli hava alıp verememe, birden su yüzüne çıkma vb. durumlarda dalgıcın uğradığı inme veya ölüm
  4. [sıfat] Silahla yaralanmış olan
  5. [sıfat] Birine veya bir şeye vurulmuş, bağlanmış, sevmiş olan, sevdalı, âşık
    • "Onun da kendisine vurgun olduğuna gönülden inanmaktadır." (Tarık Buğra)

KOYGUN

  1. [sıfat] Dokunaklı, etkili, içli, acıklı

SORGUÇ

  1. [isim] Tuğ
    • "Sokak fenerleri önünden geçtikçe bu camların üstünde ışıktan saçaklar ve sorguçlar belirip kayboluyordu." (Reşat Nuri Güntekin)

DOYGUN

  1. [sıfat] Her türlü gereksinimini gidermiş, tatmin olmuş, müstağni

MERGUP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. Sevilip aranan, istenilen, beğenilen
    • "Böyle altı erkekli, iki kadınlı bir mecliste, kadınların en güzeli pek nadir ve merguptur." (Peyami Safa)

GULDEN

  1. [isim] Florin

BİGUDİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kadınların saçlarını kıvırmak için kullandıkları, metal, sünger veya plastikten, boru biçiminde küçük araç

LANGUR

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Maymunlardan, Hindistan'da yaşayan, kül rengi veya kırmızıya çalan sarı tüylü, büyük bir maymun (Presbytis entellus)

SAGUCU

  1. [isim] Ağıtçı

OLGUCU

  1. [isim] Olguculukla ilgili olan, olguculuk yanlısı kimse, pozitivist

SOLGUN

  1. [sıfat] Rengini, tazeliğini, canlılığını veya parlaklığını yitirmiş olan, solmuş
    • "Öyle solgun, öyle zayıftı ki bir yolcudan ziyade bir hastaya benziyordu." (Orhan Seyfi Orhon)

SORGUN

  1. [isim] Sepetçi söğüdü

KORGUN
...
DURGUN

  1. [sıfat] Sakin
    • "Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı." (Refik Halit Karay)
  2. Neşesiz, keyifsiz, sessiz
    • "Öteki durgun bir Anadolu köylüsü idi." (Falih Rıfkı Atay)
  3. Canlı olmayan, sönük, hareketsiz
    • "Harp hemen tesirini gösterdi. Piyasa durgun." (Ömer Seyfettin)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü