İçinde fı olan 5 harfli 15 kelime var. İçerisinde FI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında fı olan kelimeler listesine ya da Sonu fı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FIRKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan topluluğu
-
Siyasal topluluk, parti (I)
- "Mecliste, hâkim olan fırkanın, hükûmet teşkilini, muhalif ve ekalliyette bulunan bir fırkaya terk etmesi ise asla mevzubahis olamaz." (Atatürk)
-
Tümen
- "Benim burada bir fırka kumandanım vardı." (Peyami Safa)
-
[isim]
İnsan topluluğu
- FIKIH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi, gereği gibi, iyice anlayıp bilme
-
İslam hukukunda din ve dünya işleri ile ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuş olan kuralların bütünü
-
[isim]
Bir şeyi, gereği gibi, iyice anlayıp bilme
- FIRÇA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl vb.nden yapılan araç
- "Yer yer kireç artıkları ve fırça çizgileri duruyor." (Refik Halit Karay)
- "Fırça gibi sert, gür saçları kırlaşıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Resim yapma sanatı ve biçimi
-
Çökmeyi engelleyen bağların oynamasını veya kaymasını önlemek için aralara yerleştirilen direk parçası
-
[isim]
Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl vb.nden yapılan araç
- HAFIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kur'an'ı bütünüyle ezbere bilen kimse
-
Bir şeyi anlamadan ezberleyen kimse
-
[sıfat]
Koruyan, saklayan
-
[isim]
Kur'an'ı bütünüyle ezbere bilen kimse
- FIŞKI
-
-
[isim]
Atgillerin taze dışkısı, tersi
-
[isim]
Atgillerin taze dışkısı, tersi
- LAFIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söz, kelime
- "Lafız ve mana, tıpkı eskisi gibi birbirinden ayrı telakki ediliyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Yasanın sözle anlatmak, bildirmek istediği anlam
-
[isim]
Söz, kelime
- FIKRA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyecik, anekdot
- "Nasrettin Hocanın hemen bütün fıkraları insanla vicdan arasındaki münasebete ilişkindir." (Burhan Felek)
-
Gazete veya dergilerde gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak yorumlayan ciddi veya eğlendirici yazı türü
- "Dişimi sıkıp da altı yedi fıkra birden çıkartırsam gazetenin yazıları aksamayacaktı." (Çetin Altan)
-
Kanun maddelerinin kendi içlerinde satır başlarıyla ayrıldıkları ufak bölümlerden her biri
- "Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir." (Anayasa)
-
Paragraf
-
Omur
-
[isim]
Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyecik, anekdot
- FIRAT
- ...
- TIFIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Küçük çocuk
-
[sıfat]
Zayıf, ufak tefek
-
[isim]
Küçük çocuk
- FIRIN
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İçinde genellikle odun yanan, her yanda aynı derecede ısı oluşturarak ekmek, pasta vb. pişirmeye yarayan, tavanı tonoz biçiminde, önünde tek açıklık bulunan ocak
- "Pastacı fırını."
- "Onun usta olması için daha beş fırın ekmek yemesi lazım."
-
[sıfat]
Bu ocakta pişirilmiş
-
Ekmek, pasta vb.nin pişirildiği ve satıldığı dükkân
-
Elektrik, tüp gaz ve doğal gazla çalışan, yiyecekleri pişirmeye veya ısıtmaya yarayan alet
- "Elektrik fırını."
-
Bir maddenin fiziksel veya kimyasal değişime uğratılması amacıyla içinde ısıtıldığı araç
-
[isim]
İçinde genellikle odun yanan, her yanda aynı derecede ısı oluşturarak ekmek, pasta vb. pişirmeye yarayan, tavanı tonoz biçiminde, önünde tek açıklık bulunan ocak
- SIFIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendi başına değeri olmayan, ondalık sayı sisteminde sağına geldiği rakamı on kere büyüten işaret (0)
- "Zannedersem kocamın ziyaretçileri de sıfıra indi." (Ömer Seyfettin)
- "Sıfırdan başladım, lisede kitabım, tıbbiyede beyaz gömleğim yoktu, bu ev, Ihlamur'daki klinik, altımdaki araba, hepsini ben yaptım." (Atilla İlhan)
- "Sonra ulusal sporumuzda hızla geriledik, çok geçmeden sıfırı tükettik." (Talât Halman)
-
Hiçbir değeri olmayan şey
-
[sıfat]
Olmayan, bulunmayan
- "Sıfır makyaj."
-
[sıfat]
Kötü, başarısız, verimsiz
- "Sorma, su içsem kilo alıyorum, bütün rejimleri denedim, netice sıfır." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Yeni, kullanılmamış
-
[isim]
Kendi başına değeri olmayan, ondalık sayı sisteminde sağına geldiği rakamı on kere büyüten işaret (0)
- HIFIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saklama
-
Ezberleme, akılda tutma
-
[isim]
Saklama
- FITIK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İç organlardan bir parçanın, genellikle bağırsak bölümünün karın çeperlerini geçip deri altında ur gibi bir şişkinlik yapması, kavlıç, yarımlık
- "Musiki hocamız genç yaşında bir fıtık ameliyatı sonunda ölmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
İç organlardan bir parçanın, genellikle bağırsak bölümünün karın çeperlerini geçip deri altında ur gibi bir şişkinlik yapması, kavlıç, yarımlık
- FITRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğuştan
-
[sıfat]
Doğuştan
- ÇIFIT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hileci, düzenbaz
-
[sıfat]
Hileci, düzenbaz