İçinde fa olan 7 harfli 110 kelime var. İçerisinde FA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında fa olan kelimeler listesine ya da Sonu fa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A F Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AF, FA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FASULYE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Fasulyegillerden, barbunya, çalı, ayşekadın, horoz vb. türleri bulunan bitki (Phaseolus vulgaris)
- "Fasulye sırığı gibi üç buçuk akasya ile park mı olurmuş?" (Tarık Buğra)
-
Bu bitkinin sebze olarak yararlanılan yeşil ürünü ve kuru tohumları
-
[isim]
Fasulyegillerden, barbunya, çalı, ayşekadın, horoz vb. türleri bulunan bitki (Phaseolus vulgaris)
- FAİLLİK
- ...
- HAFAKAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, çarpıntı, afakan
-
[isim]
Sıkıntı, çarpıntı, afakan
- UFAKLIK
-
-
[isim]
Ufak olma durumu
-
Küçük çocuk
-
Bozuk para
-
[ünlem]
Çocuklar için kullanılan bir seslenme sözü
-
Bit
-
[isim]
Ufak olma durumu
- MÜNFAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gücenmiş, alınmış, kırgın
- "Sende kalmıştı münfail, kırgın / Mustarip gönlümün son ümidi." (Tevfik Fikret)
-
Edilgin
-
[sıfat]
Gücenmiş, alınmış, kırgın
- NEFASET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nefis olma durumu
- "Yemekler her günküne üstün bir nefasete ermiş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Nefis olma durumu
- İTTİFAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlaşma, uyuşma, bağlaşma
- "Hazır bulunanların hepsi tatlı dil, güler yüz taraftarlığında ittifak etmiş gibiydiler." (Ömer Seyfettin)
-
Oy birliği
-
[isim]
Anlaşma, uyuşma, bağlaşma
- SAFAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Evreler, safhalar
-
[isim]
Evreler, safhalar
- FALSOLU
-
-
[sıfat]
Yanlış, hatalı, kusurlu
- "Bu saydığım, rolün falsolu tarafları." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Uygun ve yerinde olmayan
-
Döne döne ve ekseninden kayarak, kavisli
-
[sıfat]
Yanlış, hatalı, kusurlu
- KEFARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir günahı Tanrı'ya bağışlatmak umuduyla verilen sadaka veya tutulan oruç
- "Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir." (Haldun Taner)
-
Diyet
- "Onu sevmek bile hayatımın kefareti oluyor." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir günahı Tanrı'ya bağışlatmak umuduyla verilen sadaka veya tutulan oruç
- MUSAFFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Temizlenmiş, arıtılmış
-
[sıfat]
Temizlenmiş, arıtılmış
- SULFATA
-
-
[isim]
Kinin sülfatı ve genel olarak kinin tuzu
- "Sizin sulfatalarınız tesir etmiyor. İçine nişasta karıştırıyorsunuz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Kinin sülfatı ve genel olarak kinin tuzu
- SFAGNUM
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Bataklıklarda, nemli yerlerde kümeler durumunda yetişen, küçük yapraklı bir tür yosun (Sphagnum)
-
[isim]
Bataklıklarda, nemli yerlerde kümeler durumunda yetişen, küçük yapraklı bir tür yosun (Sphagnum)
- FABRİKA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İşlenmemiş veya yarı işlenmiş maddelerin makine, araç vb. ile işlenerek tüketime hazır duruma getirildiği sanayi kuruluşu, üretimevi
- "Bir deri fabrikası her yerde yapılabilir." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
İşlenmemiş veya yarı işlenmiş maddelerin makine, araç vb. ile işlenerek tüketime hazır duruma getirildiği sanayi kuruluşu, üretimevi
- KEFALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik
- "O zamanlarda her sene kefaletleri yüzünden bin lira, iki bin lira ödemek mecburiyetinde kalınmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik
- İFADELİ
- ...
- İNDİFAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Püskürten (yanardağ)
-
Döküntülü (hastalık)
-
[sıfat]
Püskürten (yanardağ)
- İRTİFAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dayanma
-
[isim]
Dayanma
- SIFATLI
- ...
- DEFATEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Ansızın
-
Birden, aniden
- "Sönük bakan gözleri defaten parladı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Ansızın