İçinde fa olan 5 harfli 67 kelime var. İçerisinde FA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında fa olan kelimeler listesine ya da Sonu fa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A F Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AF, FA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

İRFAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bilme, anlama, sezme
    • "Zira onun irfan seviyesi hakkında malumatım pek azdır." (Refik Halit Karay)
  2. Gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş, varış, varışlılık
  3. Kültür

LENFA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Lenf

TUFAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur
  2. Şiddetli yağmur
  3. Çok yoğun veya şiddetli şey
    • "Bu heyecan tufanı içinde hiçbir muayyen şekli göremiyordu." (Ömer Seyfettin)

FATİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Zafer kazanan, fetheden (kimse)
    • "Milletler tarihte fatihlerden fazla adillere bağlıdırlar." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Büyük ve önemli bir iş bitiren (kimse)
    • "Gazinoya bir fatih olarak giriyorum." (Refik Halit Karay)
  3. [isim] İslam devletlerinde bir ülkeyi veya bir şehri savaşarak alan hükümdar ve komutanlara verilen unvan
    • "Bizans fatihi kartal burunlu II. Mehmet ve Mısır fatihi yıldırım bakışlı Selim, birer dar çukura nasıl sığdılar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

FAGOT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tahtadan parçaları uç uca takılı, uzun bir boru biçiminde, perdeli bir üflemeli çalgı

FAHRİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Onursal
  2. Gönüllü, karşılıksız
    • "Bilmem hangi bir esnaf cemiyetinin fahri kâtibi imiş." (Abdülhak Şinasi Hisar)

FASIK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Allah'ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen
  2. Kötülük eden, fesatçı

FANUS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Süslü, ayaklı fener
  2. Saat, mikroskop vb. araçları tozdan korumak için üzerlerine kapatılan, yarım küre biçiminde cam kap
  3. Genellikle silindir biçiminde olan mum, gaz lambası vb. aydınlatma araçlarının çevresini kapatarak rüzgârdan koruyan cam
    • "Madenî darbe ortada asılı avizenin fanuslarına çarptı." (Refik Halit Karay)

KEFAL

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş renkte, beyaz etli bir balık, topbaş balık (Mugil cephalus)

FATSA
...
FAKİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Fıkıh bilgini

FARİĞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Vazgeçmiş, çekilmiş
  2. Sıkıntısız, rahat
  3. Bir mülkün kullanma hakkını başkasına bırakan

FALSO

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Bir parça çalınır veya söylenirken yapılan nota yanlışlığı
    • "Ahenge falso, kalın erkek sesleri de karıştı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Yüzde beş yüz kâr beklediği bu işlerin alt tarafı falso çıkınca apışmış kalmıştı." (Ercüment Ekrem Talu)
    • "Artık İstanbul'da her şey gevşemiş, falso vermişti." (Ömer Seyfettin)
    • "Yeteneksizliğini ortaya koyacak bir falso yapmaktan korkuyordu." (Çetin Altan)
  2. Yanlış davranış
    • "Bu iyi adamın şu kadarcık cehaleti ve falsosunu hoş görmeli." (Aka Gündüz)

FARAD

  1. [isim] Elektrik sığa birimi

TURFA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Az bulunur, eski, nadir
    • "Turfa oldu artık eski felsefe." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Değersiz, değeri düşük
    • "Şehirli dediği bu turfa kalabalığı küçümsediğini her hâliyle belli ederdi." (Haldun Taner)

FAKİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara, zengin karşıtı
    • "En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Olması gerekenden az
    • "Seni fakir, soluk bir dekor içinde görmek istemem." (Mahmut Yesari)
  3. [isim] Hindistan'da yokluğa, eziyete kendini alıştırmış derviş
  4. Zavallı, kimsesiz
    • "Hey gidi kahpe felek, gençliklerine doymadan gitti fakirler." (Haldun Taner)
  5. [isim] Kişinin alçak gönüllülük göstermek için kendisine verdiği san
    • "Fakir dün ziyaretinize geldimse de bulamadım." (Şemseddin Sami)

FALAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zamir] Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan
    • "Bana "falan geldi, falan gitti" diye anlatmaya başladı."
  2. [isim] Cümlede belirtilen nesne veya nesnelerden sonra gelerek "ve benzerleri" anlamında kullanılan bir söz
    • "Hiç heyecan falan göstermiyor." (Ömer Seyfettin)
  3. [sıfat] Tarih, yer, kişi vb.nin önüne gelerek tekrarlanmak istenmeyen sözlerin yerine kullanılan kelime
    • "Falan tarihte, falan yerde, falan kişi ile gezerken sizi gördüm."

FASİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Açık ve düzgün (anlatış)
    • "... sözleri daha fasih çıkarmak için hafif şapırtılarla oynayan kırmızı dudaklarına takılıyordu." (Peyami Safa)
  2. Açık ve düzgün konuşma yeteneği olan

FAHTE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Klasik Türk müziğinde genellikle ilahi, beste ve özellikle peşrev formlarında kullanılan, yirmi zamanlı ve on iki vuruşlu bir büyük usul

FASKA

Kelime Kökeni : Latince

  1. [isim] Kundak çocuklarının beline, zıbının üzerinden sarılan geniş sargı

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü