İçinde fa olan 5 harfli 67 kelime var. İçerisinde FA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında fa olan kelimeler listesine ya da Sonu fa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A F Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AF, FA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AFAZİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Söz yitimi
-
[isim]
Söz yitimi
- İNFAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nafaka verip bir kimsenin geçimini sağlama
-
[isim]
Nafaka verip bir kimsenin geçimini sağlama
- NİFAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk
- "Nifak unsurları her ikisinin iyi niyetlerinden yavaş yavaş, sinsi sinsi kendi çıkarlarına yararlanmasını bilecekti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bülent ile haminnesinin arasına derin bir nifak sokmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk
- ETFAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çocuklar
-
[isim]
Çocuklar
- FALYA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Topları ateşlemek için ağızotunun konulduğu delik
-
Kapıp koyuverme, salıverme
- "Sus! Buruntu geçiriyorum, azıcık kıpırdansam falya." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Topları ateşlemek için ağızotunun konulduğu delik
- REFAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama, gönenç
- "Sağlığında borç içinde olmakla beraber müthiş bir refah havası içinde yüzen aile beş parasız kalıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama, gönenç
- FAKİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara, zengin karşıtı
- "En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Olması gerekenden az
- "Seni fakir, soluk bir dekor içinde görmek istemem." (Mahmut Yesari)
-
[isim]
Hindistan'da yokluğa, eziyete kendini alıştırmış derviş
-
Zavallı, kimsesiz
- "Hey gidi kahpe felek, gençliklerine doymadan gitti fakirler." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kişinin alçak gönüllülük göstermek için kendisine verdiği san
- "Fakir dün ziyaretinize geldimse de bulamadım." (Şemseddin Sami)
-
[sıfat]
Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara, zengin karşıtı
- FAHİŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla
-
Ahlaka ve törelere uygun olmayan
-
[sıfat]
Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla
- FARAD
-
-
[isim]
Elektrik sığa birimi
-
[isim]
Elektrik sığa birimi
- KALFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aşaması çırakla usta arasında bulunan zanaatçı
- "Beyoğlu'nda Caddeikebir'de kunduracı kalfası olarak hayata girdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Mimar yardımcısı
-
Saraylarda ve büyük konaklarda halayıkların başında bulunan kadın
-
İptidailerde hoca yardımcısı
-
Çocukları evlerinden alarak okula, okuldan evlerine götüren kimse
- "Evin içinde, yaşlı bir kalfa ve bir besleme ile kalmıştık." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Aşaması çırakla usta arasında bulunan zanaatçı
- RUFAİ
- ...
- AFAKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Belli bir konu üzerine olmayan, dereden tepeden (konuşma)
- "Biraz afaki sohbetten sonra oradan kalktık." (Ahmet Rasim)
-
Nesnel
- "Bir anda bütün hislerini kaybederek afaki düşündü." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Belli bir konu üzerine olmayan, dereden tepeden (konuşma)
- ZİFAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerdeğe girme, gerdek
- "Zifafa girdiği gece kaynatası ölüverdi." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Gerdeğe girme, gerdek
- FARİL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Balık ağlarının alt ve üst yanlarına geçirilen keçi kılından yapılmış ip
-
[isim]
Balık ağlarının alt ve üst yanlarına geçirilen keçi kılından yapılmış ip
- FARBA
-
-
[isim]
Fırfır
-
[isim]
Fırfır
- FAZIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Faziletli, erdemli (kimse)
-
[sıfat]
Faziletli, erdemli (kimse)
- İĞFAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kadını aldatma, baştan çıkarma
-
Aldatma, ayartma, kandırma, baştan çıkarma
- "Bir genç kızı izdivaç vaadiyle iğfal etmiş bir adamın mesuliyetini, vicdan azabını ve nihayet hicabını duyuyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir kadını aldatma, baştan çıkarma
- FAHRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Onursal
-
Gönüllü, karşılıksız
- "Bilmem hangi bir esnaf cemiyetinin fahri kâtibi imiş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Onursal
- FALAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zamir]
Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan
- "Bana "falan geldi, falan gitti" diye anlatmaya başladı."
-
[isim]
Cümlede belirtilen nesne veya nesnelerden sonra gelerek "ve benzerleri" anlamında kullanılan bir söz
- "Hiç heyecan falan göstermiyor." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Tarih, yer, kişi vb.nin önüne gelerek tekrarlanmak istenmeyen sözlerin yerine kullanılan kelime
- "Falan tarihte, falan yerde, falan kişi ile gezerken sizi gördüm."
-
[zamir]
Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan
- SAYFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üzerine yazı yazılan veya basılan bir kâğıt yaprağın iki yüzünden her biri, sahife
- "Sayfayı öyle sıkı bağlardı ki satırlar âdeta birbirine kenetlenirdi." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Gazete, dergi vb. yayınlarda özel bir alan için ayrılmış bölüm
- "Sanat sayfası."
-
Konu
-
[isim]
Üzerine yazı yazılan veya basılan bir kâğıt yaprağın iki yüzünden her biri, sahife