İçinde fa olan 4 harfli 34 kelime var. İçerisinde FA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında fa olan kelimeler listesine ya da Sonu fa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A F Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AF, FA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SAFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bakınız sefa
-
[isim]
Bakınız sefa
- FAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Eden, yapan, işleyen
- "Vilayetin bir yerinde faili yakalanamayan bir irtica vakası çıkar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Özne
-
[isim]
Hukuki sonuç doğuracak bir suç işleyen kimse
-
[sıfat]
Eden, yapan, işleyen
- FANİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti
-
[isim]
İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti
- FARZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet
- "Peki, farz edelim ki esas itibarıyla arzunu kabul ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bunun üzerine, işe bir son vermek farz oldu."
- "Vapurun kahvecisi Kefalonyalı denilen ve kötü bir insan farz olunan biriydi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Yapmak zorunda kalınan şey, boyun borcu
-
[isim]
Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet
- UFAK
-
-
[sıfat]
Boyutları normalden küçük
- "Ufak ev."
-
Yaşça daha küçük olan
- "İki ufak çocuk konuşarak Fener'e doğru gidiyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Makam, derece bakımından geri olan
- "Ufak bir memuriyet de olsa olurdu." (Orhan Kemal)
-
Önemsiz, çok az
- "Ufak bir ameliyatla yüzük kesilip alındı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Boyutları normalden küçük
- FAVA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bakla tanelerinin kabuğu soyulduktan sonra yapılan zeytinyağlı yemek
-
[isim]
Bakla tanelerinin kabuğu soyulduktan sonra yapılan zeytinyağlı yemek
- FAÇA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İskambil destesinin en altındaki kâğıt
-
Yüz, çehre, surat
-
Giysi
-
Yüklü geminin bordasındaki su düzeyi ile boş geminin bordasındaki su düzeyi arasında kalan bölüm
-
[isim]
İskambil destesinin en altındaki kâğıt
- FAİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Üstün, yüksek
-
[sıfat]
Üstün, yüksek
- SEFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma
- "Her şahsa kendi ismiyle sefa geldin derdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Şöyle bir iki parça, sağlam nevinden irat ve akar edinip efendi efendi yan gel, sefana bak." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Uzun yıllar cefasını çektiği Yokuş'un sefasını sürecekti artık." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Eğlence, zevk, neşe
- "Beni tam manasıyla mesut eden de asıl bu çeşit tatil sefalarıydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma
- KAFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan başı, ser
- "İpini koparmış aylakla, çiçeği burnunda asistan, dejenere mirasyedi ile ağır işçi, burada dirsek dirseğe kafa cilalardı." (Haldun Taner)
- "Benimle kafa çekmenin onlar için pek keyifli olduğunu sanmıyorum." (Erhan Bener)
- "Ona birisi kafayı çekmekte olduğunu söyleseydi, kılı bile kıpırdamazdı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Ne gücünü aşan meseleler için çene yormaya, kafa eskitmeye niyeti vardı ne de kendi başarısızlıkları için suçlu aramaya..." (Tarık Buğra)
-
Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü
- "Bir dakika kafamı dinleyip başka şeylerden bahsetmek ihtiyacı duyduğum zaman..." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Saz, söz başlasın, içki ile kafalar iyice dumanlansın, cümbüş tam kıvamını bulsun." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Ahmet de bize varır varmaz kafayı yere vurdu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu
-
Mekanik bir bütünün parçası
- "Distribütör kafası."
-
Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin, bellek
- "Kafasının faaliyetini fikirden ziyade işe vermiş." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet
- "Kalbi ve kafasıyla daima yeni, daima genç kaldı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
İnsan başı, ser
- FAKS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Belgegeçer
-
[isim]
Belgegeçer
- FAİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema
-
Kapitalist ekonomide, artık değerin değişikliğe uğramış biçimi olarak paranın fiyatı, kiralanan paranın kira bedeli
-
[isim]
İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema
- TUFA
- ...
- ŞUFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ön alım
-
[isim]
Ön alım
- FAKR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yoksulluk, fukaralık
-
[isim]
Yoksulluk, fukaralık
- DEFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kez, kere
- "İlk defa bu fikir, bir fikir olmaktan çıktı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Kez, kere
- YAFA
-
-
[isim]
Kalın kabuklu, çekirdekli bir tür portakal
-
[isim]
Kalın kabuklu, çekirdekli bir tür portakal
- KOFA
-
-
[isim]
Hasır otu
-
[isim]
Hasır otu
- FARE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıçangillerden, küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan (Mus)
- "Tarla faresi. Fındık faresi."
-
[isim]
Sıçangillerden, küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan (Mus)
- FABL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kahramanları çoklukla hayvanlardan seçilen, sonunda ders verme amacı güden, genellikle manzum hikâye, öykünce
-
[isim]
Kahramanları çoklukla hayvanlardan seçilen, sonunda ders verme amacı güden, genellikle manzum hikâye, öykünce