İçinde eğ olan 6 harfli 32 kelime var. İçerisinde EĞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eğ olan kelimeler listesine ya da Sonu eğ ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YEĞLİK
-
-
[isim]
Bir şeyin, başkalarından üstün sayılması, rüçhan
-
[isim]
Bir şeyin, başkalarından üstün sayılması, rüçhan
- EĞİNME
-
-
[isim]
Eğinmek durumu
-
[isim]
Eğinmek durumu
- DEĞİNİ
-
-
[isim]
Değinme
- "Okura tamamıyla yanlış izlenimler verebilecek bir iki değini hatırlıyorum." (Selim İleri)
-
[isim]
Değinme
- İVEĞEN
-
-
[sıfat]
Aceleci
- "Ben, dedim, iveğen değilim, düşünmekten de korkmam." (Memduh Şevket Esendal)
-
Çabuk ilerleyen, akut
- "İveğen hastalık."
-
[sıfat]
Aceleci
- KÖSEĞİ
-
-
[isim]
Ateş karıştırmaya yarayan odun veya demir
-
Ucu yanık odun, eğsi
-
[isim]
Ateş karıştırmaya yarayan odun veya demir
- ÇEĞMEL
-
-
[sıfat]
Yay veya çengel biçiminde bükülmüş olan
-
[sıfat]
Yay veya çengel biçiminde bükülmüş olan
- EĞİLİŞ
-
-
[isim]
Eğilme işi veya biçimi
- "Soylu ve çetin savaşçılık gururuna, bu eğiliş ağır geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Eğilme işi veya biçimi
- EĞİMLİ
-
-
[sıfat]
Eğimi olan
-
Bir şeyi yapmaya içten yönelmiş, meyyal
-
[sıfat]
Eğimi olan
- EĞLEME
-
-
[isim]
Eğlemek işi
-
[isim]
Eğlemek işi
- EĞİNTİ
-
-
[isim]
Eğelenen bir şeyden dökülen ince toz
- "Demir eğintisi."
-
[isim]
Eğelenen bir şeyden dökülen ince toz
- EĞRETİ
-
-
[sıfat]
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat
- "O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu." (Atilla İlhan)
-
Takma
- "Eğreti diş. Eğreti bacak."
-
Belli belirsiz
-
Uyumsuz, yakışmamış
-
[zarf]
İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimde
- "Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[zarf]
Üstünkörü, ciddiye almadan
- "Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat
- BİLEĞİ
-
-
[isim]
Kesici araçları bilemek için kullanılan alet
-
[isim]
Kesici araçları bilemek için kullanılan alet
- EĞİTME
-
-
[isim]
Eğitmek işi, terbiye etme
-
[isim]
Eğitmek işi, terbiye etme
- DEĞMEK
-
-
[-e]
Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek
- "Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Ulaşmak, erişmek
- "Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince..."
-
İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek
- "Kurşun hedefe değdi."
-
[-e]
Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek
- EREĞLİ
- ...
- TEĞMEN
-
-
[isim]
Orduda rütbesi asteğmenle üsteğmen arasında olan, takım komutanlığı yapan subay, mülazım
-
[isim]
Orduda rütbesi asteğmenle üsteğmen arasında olan, takım komutanlığı yapan subay, mülazım
- DEĞGİN
-
-
[sıfat]
İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik
-
[sıfat]
İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik
- DEĞNEK
-
-
[isim]
Elde taşınacak incelikte düzgün ağaç, sopa, çomak
- "Testiyi bir eline, değneğini ötekine alır." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Değnekle atılan dayak
-
[isim]
Elde taşınacak incelikte düzgün ağaç, sopa, çomak
- EĞİTİŞ
- ...
- GEĞREK
-
-
[isim]
Kaburganın alt yanında bulunan boşluklardan her biri
- "Kendi aralarında, bir hiç yüzünden, kıkır da kıkır gülerler. Gülmekten de geğrekleri ağrır." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Kaburganın alt yanında bulunan boşluklardan her biri