İçinde eç olan 8 harfli 57 kelime var. İçerisinde EÇ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eç olan kelimeler listesine ya da Sonu eç ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ÇE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KEÇİÖREN
- ...
- YELENGEÇ
-
-
[sıfat]
Kabuğu kendi kendine çatlayıp soyulan (ağaç)
-
[sıfat]
Kabuğu kendi kendine çatlayıp soyulan (ağaç)
- SEÇTİRME
-
-
[isim]
Seçtirmek işi
-
[isim]
Seçtirmek işi
- GEÇERLİK
-
-
[isim]
Yürürlükte olma, değerini sürdürme durumu, revaç
- "Bu para geçerlikten kaldırıldı."
-
Sürümü olma durumu
- "Bu malın geçerliği kalmadı."
-
[isim]
Yürürlükte olma, değerini sürdürme durumu, revaç
- KİREÇSİZ
-
-
[sıfat]
Birleşiminde kireç olmayan veya çok az olan
- "Kireçsiz toprak."
-
Birleşiminde karbon tuzlarının oranı düşük olan (su)
-
[sıfat]
Birleşiminde kireç olmayan veya çok az olan
- GEÇİŞSİZ
-
-
[sıfat]
Nesne ile kullanılmayan (fiil), lazım: Gülmek, ağlamak, düşmek, gitmek, küsmek, barışmak gibi
-
[sıfat]
Nesne ile kullanılmayan (fiil), lazım: Gülmek, ağlamak, düşmek, gitmek, küsmek, barışmak gibi
- MEÇHULAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilinmeyen, anlaşılmayan şeyler, meçhuller
-
[isim]
Bilinmeyen, anlaşılmayan şeyler, meçhuller
- GEÇİRMEK
-
-
[-i]
Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak
-
[-e]
Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek
- "Kalanımızı peşine takarak Murat suyunun karşı kıyısına geçirdi." (Kemal Bilbaşar)
-
[-i]
Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek
- "Odanın eşyasını öbür odaya geçirmek."
-
[-i]
Tespit etmek, yazmak, kaydetmek
- "Merkez, kadının dosyasına vefat kaydını geçirdi." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak
- "Yem torbalarını hayvanların boyunlarına geçirdikten sonra arkadaşına sordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek
- "Arkadaşımı geçirmeye gittim."
-
[-i]
Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak
- "Kocan için geceyi evden dışarıda geçirmek fırsatını sen kendin temin et." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[-e]
Giymek, giyinmek
- "Sırtına pembe, kolları tamamen çıplak bir bluz geçirmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-den]
Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak
- "Kılıçtan geçirmek. Dayaktan geçirmek."
-
[-i]
Herhangi bir durumu yaşamış olmak
- "Ne yapar ne eder, günde iki üç saatini at üstünde geçirirdi." (Necati Cumalı)
-
Etmek, yapmak
-
[-i]
Hastalık bulaştırmak
- "Nezleyi bana geçirdin."
-
[-le]
Zaman harcamak
- "Benim bu işlerle geçirecek vaktim yok."
-
Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak
-
[-i]
Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak
- GEÇMİŞTE
- ...
- GEÇİRTME
-
-
[isim]
Geçirtmek işi
-
[isim]
Geçirtmek işi
- KARAKEÇİ
-
-
[isim]
Sazana benzer bir tatlı su balığı (Barbus fluviatilis)
-
Kıl keçisi
-
[isim]
Sazana benzer bir tatlı su balığı (Barbus fluviatilis)
- GEÇİMSİZ
-
-
[sıfat]
Çevresindekilerle iyi geçinemeyen, kavga çıkaran, huysuz, şirret
-
[sıfat]
Çevresindekilerle iyi geçinemeyen, kavga çıkaran, huysuz, şirret
- GÜLEÇLİK
-
-
[isim]
Güleç olma durumu
-
[isim]
Güleç olma durumu
- YÖNELTEÇ
-
-
[isim]
Direksiyon
-
Bisikletin ön tekerlek maşası üstüne bağlanmış, iki elle kullanılan yön değiştirme aracı, gidon
-
[isim]
Direksiyon
- SEÇİLMEK
-
-
[nsz]
Seçme işine konu olmak
- "Seçilmiş ve görevlendirilmiş bir ekip tarafından satın alınıyordu." (Tarık Buğra)
-
[nsz]
Seçme işine konu olmak
- GEÇİLMEK
-
-
[-den]
Geçme işi yapılmak
- "Terkos köprüsü geçildikten sonra cümbüş tekrar başladı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Çarşıda meyveden geçilmiyor."
-
Bırakmak, terk etmek
- "Anadan geçilir, yârdan geçilmez." (Halk türküsü)
-
[-den]
Geçme işi yapılmak
- BÜYÜLTEÇ
-
-
[isim]
Fotoğraf ve resim büyültmeye, büyültüp basmaya yarayan aygıt, agrandisör
-
[isim]
Fotoğraf ve resim büyültmeye, büyültüp basmaya yarayan aygıt, agrandisör
- GEÇİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirinin içine geçip karışmak, tedahül etmek
-
[nsz]
Birbirinin içine geçip karışmak, tedahül etmek
- GEÇİNMEK
-
-
[nsz]
Yaşamak için gerekeni sağlamak
- "Muharrem artık yalnız balıkçılıkla geçiniyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Sözün tam anlamıyla bu sayede geçinip gidiyordu." (Murathan Mungan)
-
[-le]
Uzlaşmak, anlaşmak
- "Aman çocuklar, birbirinizle iyi geçinin."
-
Taslamak
- "Şiir güç ya, şair olmak, şair geçinmek o kadar değil." (Nurullah ataç)
-
[-den]
Kendi gereksinimlerini başkalarından sağlamak
- "... sen altmış para verip bir paket tütün almaz, herkesin tabakasından geçinirsin." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ölmek
-
[nsz]
Yaşamak için gerekeni sağlamak
- GELGEÇÇİ
-
-
[isim]
Gelip geçici, sebatkâr olmayan (kimse)
- "Edipler yerlerini arabacılara, gelgeççi müşterilere bırakırlar." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Gelip geçici, sebatkâr olmayan (kimse)