İçinde eza olan 7 harfli 23 kelime var. İçerisinde EZA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eza olan kelimeler listesine ya da Sonu eza ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A E Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
EZA
2 Harfli Kelimeler
AZ, ZE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MEZAMİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düdükler
-
Makamla okunan Zebur sureleri
-
[isim]
Düdükler
- TEZAHÜR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma
- "Muvaffak olamamış sanatkârın iki türlü tezahürü vardır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Yalnız benim herze devrelerim sık sık tezahür ediyor." (Aka Gündüz)
-
Belirti
- "Bu hasretin garip tezahürleri de vardı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma
- VEZARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vezirlik
-
[isim]
Vezirlik
- MEZARCI
-
-
[isim]
Mezar kazan kimse
-
Mezarın bakımını yapan kimse
-
[isim]
Mezar kazan kimse
- CEZAEVİ
-
-
[isim]
Hükümlülerin içinde tutuldukları yapı, hapishane, mahpushane, dam, kodes, mahbes
-
[isim]
Hükümlülerin içinde tutuldukları yapı, hapishane, mahpushane, dam, kodes, mahbes
- EZANSIZ
-
-
[sıfat]
Ezan okunmayan, ezanı olmayan
- "Minaresiz ve ezansız semtlerde doğan, Frenk terbiyesiyle yetişen Türk çocukları dönecekleri yeri hatırlamayacaklar!" (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Ezan okunmayan, ezanı olmayan
- TEZATLI
-
-
[sıfat]
Birbirinin karşıtı olan, karşıtlı, çelişkili, kontrastlı
-
[sıfat]
Birbirinin karşıtı olan, karşıtlı, çelişkili, kontrastlı
- MEZALİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapılan zulümler, haksızlıklar, kıyımlar
-
[isim]
Yapılan zulümler, haksızlıklar, kıyımlar
- HEZAREN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Saray çiçeği (Delphinium)
-
[isim]
Saray çiçeği (Delphinium)
- CEZASIZ
-
-
[sıfat]
Cezaya çarptırılmamış, cezalandırılmamış
-
[sıfat]
Cezaya çarptırılmamış, cezalandırılmamış
- REZALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık, rezillik
- "Trafik düzeni rezalettir günden güne." (Necati Cumalı)
- "Her kadının takdim edilmek için can attığı böyle büyük bir adamla dansı yarıda bırakıp rezalet çıkarmak için insanın aklı kaçık olmalı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık, rezillik
- NEZAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Temizlik, paklık
-
[isim]
Temizlik, paklık
- LALEZAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Lale yetiştirilen yer, lale bahçesi
-
[isim]
Lale yetiştirilen yer, lale bahçesi
- NEZAKET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Başkalarına karşı saygılı ve incelikle davranma, incelik, naziklik, zarafet
- "Ben bu kıza bir türlü nezaket öğretemedim." (Memduh Şevket Esendal)
- "Galiba beni tanımış olacak, ondan sonra biraz fazla nezaket göstermek istedi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir iş veya durum için önemli olma, dikkatli davranmayı gerektirme
-
[isim]
Başkalarına karşı saygılı ve incelikle davranma, incelik, naziklik, zarafet
- CEZAYİR
- ...
- TEZAYÜT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çoğalma, artma
- "Kalamış'tan istimbota binildiği vakit neşeler tezayüt etmişti." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Çoğalma, artma
- CANFEZA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Türk müziğinde çok az kullanılmış bir birleşik makam
-
[isim]
Türk müziğinde çok az kullanılmış bir birleşik makam
- NEZARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bakma, gözetme, gözetim
- "Sevincimi belli etmemek için tekerleklerin çıkarılmasına hâlâ nezaret ediyorum." (Aka Gündüz)
-
Gözaltı
-
Nezarethane
- "Zaptiye nezaretinde temiz bir dayaktan sonra hepimizi bir yere sürdüler." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bakanlık
-
Görü
-
[isim]
Bakma, gözetme, gözetim
- MUKTEZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gerekli
-
[isim]
Bir iş yapılırken gerekli işlemlerin bütünü
-
[sıfat]
Gerekli
- MEZATÇI
-
-
[isim]
Arttırma ile satışı yönlendiren kimse
- "Mezatçı bağırıyordu: Elli bir lira, yok mu arttıran?" (Çetin Altan)
-
Sürekli olarak mezadı takip eden kimse
-
[isim]
Arttırma ile satışı yönlendiren kimse