İçinde ez olan 6 harfli 69 kelime var. İçerisinde EZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ez olan kelimeler listesine ya da Sonu ez ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ZE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EZİLME
-
-
[isim]
Ezilmek işi
-
[isim]
Ezilmek işi
- EZİLİŞ
-
-
[isim]
Ezilme işi veya biçimi
-
[isim]
Ezilme işi veya biçimi
- GÜVEZİ
- ...
- BEZZAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kumaş alıp satan kimse, manifaturacı
-
[isim]
Kumaş alıp satan kimse, manifaturacı
- EZBERE
-
-
[zarf]
Ezberleyerek, bir yerden okumayarak, bir yere bakmayarak
- "Siz piyesi âdeta ezbere biliyorsunuz." (Peyami Safa)
- "Buraların altını ezbere bilirim, ezbere." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Aslını, gerçeğini anlamadan, bilmeden, düşünmeden, incelemeden
- "Sen bunu ezbere söylüyorsun."
-
[zarf]
Ezberleyerek, bir yerden okumayarak, bir yere bakmayarak
- SEZYUM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 55, atom ağırlığı 133, yoğunluğu 1,90 olan, 28 °C'de eriyen ve doğada ender rastlanan bir element (simgesi Cs)
-
[isim]
Atom numarası 55, atom ağırlığı 133, yoğunluğu 1,90 olan, 28 °C'de eriyen ve doğada ender rastlanan bir element (simgesi Cs)
- EZGİLİ
-
-
[sıfat]
Ezgisi olan, melodik
-
[sıfat]
Ezgisi olan, melodik
- MEZURA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre, mezür
-
[isim]
Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre, mezür
- EZKAZA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Kazara
- "Ezkaza hastalandı mı bir Allahın kulu çıkıp hatırını sormaz." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Kazara
- MERKEZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir bölgenin veya kuruluşun yönetim yeri
-
Bir işin öğretildiği yer
- "Er eğitim merkezi."
-
Bir işin yoğun olarak yapıldığı yer
- "İki harp esnasında, burası kolay kazançların, vurgunculuğun en işlek merkezlerinden biriydi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Belirli bir yerin ortası
- "Şehir merkezi."
-
Polis karakolu
- "Sizi merkezimize gönderip tevkif ettireceğim." (Aka Gündüz)
-
Biçim, durum
- "Çalışamaların bu merkezdeyken durdurulması iyi olmadı."
-
Bir kapalı eğrinin veya bazı çokgenlerde köşegenlerin kesişme noktası
-
Bir dairenin veya bir küre yüzeyinin her noktasından aynı uzaklıkta bulunan iç nokta, özek
- "Daire merkezi. Küre merkezi."
-
[isim]
Bir bölgenin veya kuruluşun yönetim yeri
- GEZLİK
-
-
[isim]
Eğri kılıçların ağız bölümü
-
[isim]
Eğri kılıçların ağız bölümü
- GEZMEK
-
-
[nsz]
Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek
- "Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Seher hep Bayram'ın sinirine dokunanlarla gezip tozdu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir yerde dolaşmak, yürümek
- "Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Gitmek, başvurmak
-
Bulunmak
- "Şapkam burada ne geziyor?"
-
[-i]
Bir yeri görüp incelemek
-
Hasta ayağa kalkmak
- "Oğlum iyileşti, yavaş yavaş gezmeye başladı."
-
Herhangi bir biçimde gezinmek
- "Bu giysiyle gezemem."
-
[-i]
Bir yerde gezi yapmak
- "Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik."
-
[nsz]
Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek
- MEZMUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Makamla okunan Zebur suresi
-
[isim]
Makamla okunan Zebur suresi
- SEZMEK
-
-
[-i]
Açık bir kanıt olmaksızın, olmuş veya olacak bir şeyi anlamak, kestirmek, hissetmek
- "İkinci Dünya Savaşı'na doğru gittiğimizi en evvel sen sezmiştin." (Refik Halit Karay)
-
Anlamak, fark etmek
- "Onun deli sayılmasının sebeplerini gizlice biz de sezerdik." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[-i]
Açık bir kanıt olmaksızın, olmuş veya olacak bir şeyi anlamak, kestirmek, hissetmek
- GEÇMEZ
-
-
[sıfat]
Kullanımı olmayan
-
Değerini yitirmiş
-
[sıfat]
Kullanımı olmayan
- GÖRMEZ
-
-
[sıfat]
Görme engelli
-
[sıfat]
Görme engelli
- BEZGİN
-
-
[sıfat]
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş
- "Mecalsiz, bezgin bir hâlde yatağa girdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş
- GEZİCİ
-
-
[sıfat]
Gezgin
- "Gezici esnaf."
-
Halka yardım amacıyla hizmet götüren
-
[sıfat]
Gezgin
- KREZOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tolüenden türeyen üç fenol izomerinden biri, lizol
-
[isim]
Tolüenden türeyen üç fenol izomerinden biri, lizol
- BEZEME
-
-
[isim]
Süsleme, tezyin
-
Süs, süsleyen şey
-
[isim]
Süsleme, tezyin