İçinde ez olan 6 harfli 69 kelime var. İçerisinde EZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ez olan kelimeler listesine ya da Sonu ez ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ZE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- REZEDE
-
-
[isim]
Muhabbet çiçeğigillerden, 1,5 m yüksekliğinde, tohumlarından kandil yağı, çiçeklerinden sarı boya çıkarılan otsu bir bitki, rezede çiçeği (Reseda luteola)
-
[isim]
Muhabbet çiçeğigillerden, 1,5 m yüksekliğinde, tohumlarından kandil yağı, çiçeklerinden sarı boya çıkarılan otsu bir bitki, rezede çiçeği (Reseda luteola)
- ELEZER
-
-
[sıfat]
Sadist
-
[sıfat]
Sadist
- MEZGİT
-
-
[isim]
Mezgitgillerden, Avrupa ve Türkiye denizlerinde yaşayan, uzun vücutlu, büyük ağızlı, eti lezzetli bir balık, tavuk balığı (Gadus merlangus)
-
[isim]
Mezgitgillerden, Avrupa ve Türkiye denizlerinde yaşayan, uzun vücutlu, büyük ağızlı, eti lezzetli bir balık, tavuk balığı (Gadus merlangus)
- NEZGEP
-
-
[isim]
Başa takılan bürgü ve saçları tutmaya yarayan üzerinde eski Türk motifleri bulunan başlık
-
[isim]
Başa takılan bürgü ve saçları tutmaya yarayan üzerinde eski Türk motifleri bulunan başlık
- EZKAZA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Kazara
- "Ezkaza hastalandı mı bir Allahın kulu çıkıp hatırını sormaz." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Kazara
- MEZURA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre, mezür
-
[isim]
Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre, mezür
- TEZGAH
- ...
- TRAPEZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Alt uçlarına bir çubuk bağlanmış bulunan iki düşey ipten yapılmış salıncağa benzer bir jimnastik aracı
- "En zararsız oyun da sokak kapısının kol demirinde saatlerce süren trapez idmanlarıydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bu araçla gösteri yapan sanatçı, trapezci
-
[isim]
Alt uçlarına bir çubuk bağlanmış bulunan iki düşey ipten yapılmış salıncağa benzer bir jimnastik aracı
- BİLMEZ
- ...
- FERNEZ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Sünger toplamak için kullanılan makineli dalma aracı
-
[isim]
Sünger toplamak için kullanılan makineli dalma aracı
- BEZZAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kumaş alıp satan kimse, manifaturacı
-
[isim]
Kumaş alıp satan kimse, manifaturacı
- GÖRMEZ
-
-
[sıfat]
Görme engelli
-
[sıfat]
Görme engelli
- FREZYA
-
-
[isim]
Süsengiller familyasından yirmi kadar süs bitkisi türünü içeren cins (Freesia)
-
[isim]
Süsengiller familyasından yirmi kadar süs bitkisi türünü içeren cins (Freesia)
- TEZHİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yazma kitaplarda, sayfaların yaldız ve boya ile bezenmesi, yaldızlama
-
Süsleme, bezeme
-
[isim]
Yazma kitaplarda, sayfaların yaldız ve boya ile bezenmesi, yaldızlama
- ÖNSEZİ
-
-
[isim]
Hiçbir belirti yokken bir şeyin olacağını sezme, içe doğma, hissikablelvuku, basiret, altıncı duyu veya his
- "Bir önsezi benliğini derinden derine yokluyor kuruntusuna kapılmıştı." (Tarık Buğra)
-
Temellendirilmeyen duygu, verilmemiş olanın, bilinmeyenin, özellikle gelecekle ilgili olanın önceden duyulması
-
[isim]
Hiçbir belirti yokken bir şeyin olacağını sezme, içe doğma, hissikablelvuku, basiret, altıncı duyu veya his
- EZİNTİ
-
-
[isim]
Açlık etkisiyle midede duyulan tedirginlik
-
Korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
-
[isim]
Açlık etkisiyle midede duyulan tedirginlik
- TEZVİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yalan söyleme
-
Ara bozma ve özellikle kötülük amacıyla yapılan kovculuk
-
[isim]
Yalan söyleme
- GEZLİK
-
-
[isim]
Eğri kılıçların ağız bölümü
-
[isim]
Eğri kılıçların ağız bölümü
- EZİLİŞ
-
-
[isim]
Ezilme işi veya biçimi
-
[isim]
Ezilme işi veya biçimi
- GEZMEK
-
-
[nsz]
Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek
- "Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Seher hep Bayram'ın sinirine dokunanlarla gezip tozdu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir yerde dolaşmak, yürümek
- "Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Gitmek, başvurmak
-
Bulunmak
- "Şapkam burada ne geziyor?"
-
[-i]
Bir yeri görüp incelemek
-
Hasta ayağa kalkmak
- "Oğlum iyileşti, yavaş yavaş gezmeye başladı."
-
Herhangi bir biçimde gezinmek
- "Bu giysiyle gezemem."
-
[-i]
Bir yerde gezi yapmak
- "Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik."
-
[nsz]
Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek