İçinde ez olan 5 harfli 74 kelime var. İçerisinde EZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ez olan kelimeler listesine ya da Sonu ez ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ZE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CEZBE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçme durumu
                    
                    
- "İsmet Paşa'yı birer serdengeçti cezbesiyle savunanlar arasında ben de vardım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 - "Cezbeye tutulmuş gibi haykırdım, Türkçe haykırdım." (Aka Gündüz)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçme durumu
                    
                    
 - CEZİR
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Kök
                    
                    
 - 
                    
                        Alçalma, medar karşıtı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kök
                    
                    
 - VEZİR
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Osmanlılarda devletin bakanlık, valilik gibi yüksek görevlerinde bulunan ve paşa unvanını taşıyan kimse
                    
                    
 - 
                    
                        Satrançta, her yöne gidebilen, önemce ikinci sırada gelen taş, ferz
                    
                    
- "Çok güzel. Şimdi ben veziri iki tane ilerletiyorum. Ne yaparsınız." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Osmanlılarda devletin bakanlık, valilik gibi yüksek görevlerinde bulunan ve paşa unvanını taşıyan kimse
                    
                    
 - BEZEK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Süs, ziynet
                    
                    
 - 
                    
                        Bir eseri süslemeye yarayan motiflerin her biri
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Süs, ziynet
                    
                    
 - BEZCİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bez yapan veya alıp satan kimse
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bez yapan veya alıp satan kimse
                    
                    
 - HEZEL
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Şaka, alay, mizah
                    
                    
 - 
                    
                        Bir şiiri veya şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Şaka, alay, mizah
                    
                    
 - NEZLE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Soğuk almaktan ileri gelen, burun akması, aksırma ile beliren hastalık, ingin, dumağı, zükâm, nevazil
                    
                    
- "Havaların değişik gitmesi, bir sıcak bir soğuk olması adamcağızı nezle etmiş, üstelik nezle göğsüne inmiştir." (Burhan Felek)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Soğuk almaktan ileri gelen, burun akması, aksırma ile beliren hastalık, ingin, dumağı, zükâm, nevazil
                    
                    
 - MEZAR
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Ölünün gömülü olduğu yer, kabir, sin, makber, gömüt
                    
                    
- "Mezar, tabuta yakın yerdeymiş ve cenaze dilencilerle kalabalıklaşmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ölünün gömülü olduğu yer, kabir, sin, makber, gömüt
                    
                    
 - BEZİŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bezme işi veya biçimi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bezme işi veya biçimi
                    
                    
 - ÖNEZE
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu, evsin
                    
                    
 - 
                    
                        Sürek avında pusuda av bekleyen avcı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu, evsin
                    
                    
 - ORTEZ
 - 
    
Kelime Kökeni : Yunanca
- 
                        [isim]
                    
                        Kemikteki biçim bozukluğunu düzelten, bozukluğun ekleme vereceği yükü azaltan veya felçli kasa destek veren araç
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kemikteki biçim bozukluğunu düzelten, bozukluğun ekleme vereceği yükü azaltan veya felçli kasa destek veren araç
                    
                    
 - MEZUN
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Bir okulu bitirerek diploma almış (kimse)
                    
                    
- "Olsa olsa sanat enstitüsü mezunudur." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        İzin almış, izinli
                    
                    
- "Vedia'dan öğrendim, seyahate çıkacakmışsınız, mezunmuşsunuz." (Peyami Safa)
 
 - 
                    
                        Bir iş için yetki verilmiş, yetkili
                    
                    
- "Bunu yapmaya mezun değilim."
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Bir okulu bitirerek diploma almış (kimse)
                    
                    
 - ÇEREZ
 - 
    
Kelime Kökeni : Rumca
- 
                        [isim]
                    
                        Asıl yemekten sayılmayan, peynir, zeytin vb. yiyecekler
                    
                    
 - 
                    
                        Yemek dışında yenilen yaş veya kuru yemiş vb. şeyler
                    
                    
- "Çorba, file, keklik, balık, biraz çerez, bir iki biradan sonra hesabımı sordum." (Ahmet Rasim)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Asıl yemekten sayılmayan, peynir, zeytin vb. yiyecekler
                    
                    
 - GEZME
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Gezmek işi, seyran
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Gezmek işi, seyran
                    
                    
 - EZGİN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Paraca durumu bozuk olan (kimse)
                    
                    
 - 
                    
                        Çok cefa görmüş (kimse)
                    
                    
- "Emir, hüküm altında yetişmiş bir sığıntı olduğunu çekingen, ezgin tavrıyla daima belli ederdi." (Refik Halit Karay)
 
 - 
                    
                        Çürük, ezik (meyve)
                    
                    
 - 
                    
                        Üzüntü veren
                    
                    
- "Bir gece önce çadırın kenarında dinlediğimiz o ezgin, baygın nağmeyi tutturdu." (Osman Cemal Kaygılı)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Paraca durumu bozuk olan (kimse)
                    
                    
 - NEZİF
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Kanama
                    
                    
- "Bu şiddetli nezfin önüne geçememekten korkuyordu." (Peyami Safa)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kanama
                    
                    
 - CİBEZ
 - ...
 - EZELİ
 - ...
 - HEZEN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Sopa, değnek, dal
                    
                    
- "Azgın dalgalar saman çöpü gibi dağıtır salın hezenlerini." (Azra Erhat)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Sopa, değnek, dal
                    
                    
 - NEZİH
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Temiz, temiz ahlaklı
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Temiz, temiz ahlaklı