İçinde eva olan 7 harfli 22 kelime var. İçerisinde EVA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eva olan kelimeler listesine ya da Sonu eva ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A E V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AV, EV, VE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ŞEVAHİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şahitler, tanıklar
-
[isim]
Şahitler, tanıklar
- TEVAFUK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birbirine uyma, uygun gelme
-
[isim]
Birbirine uyma, uygun gelme
- LEVANTİ
-
-
[isim]
Bir rüzgâr türü
- "Kışın sırtındaki paltoyu artık ne dıramudana ne de levanti rüzgârı uçurabiliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir rüzgâr türü
- ZEVAHİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin dışarıdan görünüşü, dış yüz, görünüm
- "Öyle yapmakla beraber zevahiri kurtarıyor, konuşuyor, gülüşüyordum." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Bir şeyin dışarıdan görünüşü, dış yüz, görünüm
- NEVAZİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nezle
- "Sabah erkenden ayaza çıkarsan nevazil olursun..." (Burhan Felek)
-
[isim]
Nezle
- DEVAMLI
-
-
[sıfat]
Sürekli, bitmeyen, kesintiye uğramayan
-
Okuluna düzenli bir biçimde devam eden
- "Devamlı öğrenci."
-
[zarf]
Sürekli, bitmeyen, kesintiye uğramayan bir biçimde
- "Devamlı memnuniyetini bildiriyor, şen, şakrak görünmeye çabalıyordu." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Sürekli, bitmeyen, kesintiye uğramayan
- CEVAHİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elmas, yakut vb. değerli taşlar, mücevher
- "Bunların bazısının cevahirle süslenmiş mineli kapakları bulunur." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Elmas, yakut vb. değerli taşlar, mücevher
- CEVAPLI
-
-
[sıfat]
İçinde cevap bulunan, yanıtlı
-
[sıfat]
İçinde cevap bulunan, yanıtlı
- DEVAMCI
- ...
- DEVASIZ
-
-
[sıfat]
İyileştirilemeyen, ilacı bulunamayan
-
Çaresiz
-
[sıfat]
İyileştirilemeyen, ilacı bulunamayan
- ZERDEVA
-
-
[isim]
Ağaç sansarı (Martes)
-
[isim]
Ağaç sansarı (Martes)
- LEVAZIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Değişik iş kollarında gerekli olan şeyler, araç ve gereçler
- "Anadolu şehirleri, kasabaları, köyleri harıl harıl levazım gönderdiler." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Gerekli araç ve gereçleri sağlayan büro
- "Hayri Efendi ayakta bekledi, müsteşar kâğıdı okudu, levazım müdürü ile konuştu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ordunun lojistik hizmetinde bulunan bütün malzeme veya bu malzemeyi sağlayan bölüm
- "Sağlık, levazım gibi geri hizmetlerde çalıştırılıyor, sedye, karavana taşıyorduk." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Değişik iş kollarında gerekli olan şeyler, araç ve gereçler
- CEVABEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Cevap olarak, karşılık olarak
-
[zarf]
Cevap olarak, karşılık olarak
- TEVAKKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sakınma, korunma, çekinme
-
[isim]
Sakınma, korunma, çekinme
- MUHTEVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin içindeki, içerik
- "Nesir olarak Naima Tarihi'ni hem muhteva hem ifade bakımından beğenirim." (Burhan Felek)
-
[isim]
Bir şeyin içindeki, içerik
- REVAKLI
- ...
- DEVALÜE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
"Değerini düşürmek" anlamındaki devalüe etmek ve "değeri düşürülmek" anlamındaki devalüe olmak birleşik fiillerinde geçer
-
[sıfat]
"Değerini düşürmek" anlamındaki devalüe etmek ve "değeri düşürülmek" anlamındaki devalüe olmak birleşik fiillerinde geçer
- TEVATÜR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir haberin ağızdan ağıza yayılması, yaygın söylenti
- "Eğer bu derece tevatür olmamış olsaydı, bu alışverişten çoktan vazgeçecekti." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Yalan olarak söylenmiş bir söz üzerine birleşmeleri mümkün olmayan, her zaman güvenilen kimselerin bir haberi bildirmeleri
-
[isim]
Bir haberin ağızdan ağıza yayılması, yaygın söylenti
- TEVAZÜN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birbirine denk olma, dengede bulunma
-
[isim]
Birbirine denk olma, dengede bulunma
- TEVARÜS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseden miras kalma, mirasa konma
-
Kalıtım yoluyla birinden diğerine geçme
-
[isim]
Bir kimseden miras kalma, mirasa konma