İçinde et olan 8 harfli 511 kelime var. İçerisinde ET bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında et olan kelimeler listesine ya da Sonu et ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CELBETME
-
-
[isim]
Celbetmek işi
-
[isim]
Celbetmek işi
- ETTİRTME
- ...
- MİHNETLİ
-
-
[sıfat]
Sıkıntılı, eziyetli
-
Sıkıntı, eziyet çeken (kimse)
-
[sıfat]
Sıkıntılı, eziyetli
- ŞAHSİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zamir]
Kişilik, belirgin özellik
- "Ben birer şahsiyetleri olan bu yalıların çoğunu dostlarım gibi tanırım." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Kişi
- "Artık okuyucular için mühim bir şahsiyet olmaya başlamıştım." (Halide Edip Adıvar)
-
[zamir]
Kişilik, belirgin özellik
- TETİKLİK
-
-
[isim]
Tetik (II) olma durumu
-
[isim]
Tetik (II) olma durumu
- HALETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-i]
Tahttan indirmek
-
[-i]
Tahttan indirmek
- MESERRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevinç
- "Arabacı birdenbire meserretle bağırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Sevinç
- MUKAYYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bağlı olan, bağlanmış
- "İstanbul pek havalandı, balolar, danslar... Kıza mukayyet olamayacağız." (Refik Halit Karay)
-
Bir şart veya kayıtla bağlı olan
-
Yazılmış, yazılı, kayıtlı
-
[sıfat]
Bağlı olan, bağlanmış
- HAŞMETLİ
-
-
[sıfat]
Görkemli
- "Engin Hint ormanlarının haşmetli sessizliği beni takip ediyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Hükümdarlara verilen unvan
-
[sıfat]
Görkemli
- ALENİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açıklık
-
[isim]
Açıklık
- AKSETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-den]
Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek
- "Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[-e]
Bir ışık veya bir şekil düz ve parlak bir yüzeye çarpıp orada aynen görünmek, yansımak
- "Bulunduğumuz yeri sarayın tek parça, geniş camlarından akseden avize ışıkları aydınlatıyordu." (Refik Halit Karay)
-
Evirmek, tersine çevirmek
-
[-e]
Ulaşmak, yayılmak, duyulmak
- "Olay basına aksetti."
-
[-den]
Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek
- EVETLEME
-
-
[isim]
Evetlemek işi veya durumu
-
[isim]
Evetlemek işi veya durumu
- İŞARETÇİ
-
-
[isim]
İşaret veren kimse veya nesne
-
[isim]
İşaret veren kimse veya nesne
- ÖĞRETMEK
-
-
[-i]
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak
- "Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış." (Refik Halit Karay)
-
Yetenek kazandırmak
-
Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak
- "Bir şeyi bir adama öğretmek için öğretenle öğrenen arasında mutlaka ruhi bir yakınlık lazımdır." (Burhan Felek)
-
[-i]
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak
- PALETSİZ
-
-
[sıfat]
Paleti olmayan (taşıt)
-
[sıfat]
Paleti olmayan (taşıt)
- ŞERBETÇİ
-
-
[isim]
Şerbet yapan veya satan kimse
-
Şerbet satılan yer
-
[isim]
Şerbet yapan veya satan kimse
- TERETTÜP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerekme, icap etme
-
İş vb. için gerekme, ait olma
-
[isim]
Gerekme, icap etme
- PRETORİA
- ...
- UBUDİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kulluk
-
[isim]
Kulluk
- CEVRETME
-
-
[isim]
Cevretmek işi
-
[isim]
Cevretmek işi