İçinde et olan 5 harfli 152 kelime var. İçerisinde ET bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında et olan kelimeler listesine ya da Sonu et ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ET, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YETİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Babası ölmüş olan (çocuk), babasız
- "Açlarla, yetimlerle uğraşır ve ... biraz nüfuzu varsa yalnız onlar için kullanırdı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Babası ölmüş olan (çocuk), babasız
- YETKİ
-
-
[isim]
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet
- "Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmişti." (Tarık Buğra)
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, Meclis araştırması ... yollarıyla denetleme yetkisini kullanır." (Anayasa)
- "İdam hükümlerini doğrudan doğruya yerine getirme yetkisini vermiştir." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet
- PUSET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Elle sürülen, hafif, küçük çocuk arabası
-
[isim]
Elle sürülen, hafif, küçük çocuk arabası
- ÜMMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hz. Muhammed'e inanarak, onun yaptıklarını ve söylediklerini uygulayarak çevresinde toplanan Müslümanların tümü
- "Allah'ım, sen koru Muhammed ümmetini bu eşkıyanın zulmünden."
-
[isim]
Hz. Muhammed'e inanarak, onun yaptıklarını ve söylediklerini uygulayarak çevresinde toplanan Müslümanların tümü
- ATLET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kolsuz, askılı fanila
-
Atletizmle uğraşan kimse
-
[isim]
Kolsuz, askılı fanila
- ETÇİK
-
-
[isim]
Küçük et parçası
-
[isim]
Küçük et parçası
- FETVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İslam hukuku ile ilgili bir sorunun dinî hukuk kurallarına göre çözümünü açıklayan, şeyhülislam veya müftü tarafından verilebilen belge
- "Şimdi müftüye gideceğim, fetva çıkarıp senden boşanacağım." (Aka Gündüz)
-
[isim]
İslam hukuku ile ilgili bir sorunun dinî hukuk kurallarına göre çözümünü açıklayan, şeyhülislam veya müftü tarafından verilebilen belge
- PİKET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İki, üç veya dört kişi arasında ve otuz iki kâğıtla oynanan bir tür iskambil oyunu
-
[isim]
İki, üç veya dört kişi arasında ve otuz iki kâğıtla oynanan bir tür iskambil oyunu
- LETÇE
- ...
- ETMEK
-
-
[nsz]
Bir işi yapmak
- "Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." (Haldun Taner)
- "O zamanlar denize girmeden edemediği için bu nezleyi bir türlü geçiremediğini anlattı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Etme eyleme ağabey, ben ne yaptım?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
"İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak
- "İyi ettiniz de geldiniz."
-
[-i]
Bulmak, erişmek
- "Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Birini bir şeyden yoksun bırakmak
-
Eşit değer kazanmak
- "İki iki daha dört eder."
-
Herhangi bir değerde olmak
- "Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Kötülükte bulunmak
- "Ah, iki bardak süt sen bana neler ettin?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-e]
Küçük veya büyük abdestini yapmak
- "Çocuk altına etti."
-
[nsz]
Bir işi yapmak
- İLETİ
-
-
[isim]
Yazı veya sözle verilen, gönderilen bilgi, mesaj
-
[isim]
Yazı veya sözle verilen, gönderilen bilgi, mesaj
- İZZET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyüklük, yücelik, ululuk
-
[isim]
Büyüklük, yücelik, ululuk
- SENET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimsenin yapmaya veya ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek için imzaladığı resmî kâğıt, belgit
- "Bu zarflar hisse senedi dolu idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Dayanılan veya dayanılacak olan şey
-
[isim]
Bir kimsenin yapmaya veya ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek için imzaladığı resmî kâğıt, belgit
- CEKET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Erkeklerin ve kadınların giydiği, genellikle önden düğmeli, kalçayı örten, kollu üst giysisi
-
[isim]
Erkeklerin ve kadınların giydiği, genellikle önden düğmeli, kalçayı örten, kollu üst giysisi
- KÜVET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İçinde bazı şeyler veya el yıkanan kap
- "Ufak bir küvetin içine siyah görünen bir mayi döktü." (Refik Halit Karay)
-
Banyoda içinde yıkanılan tekne
- "İçeri girince gözüme ilk ilişen şey küvetle oturak oldu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İçinde bazı şeyler veya el yıkanan kap
- ŞETİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sövme, sövgü
-
[isim]
Sövme, sövgü
- METRO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Büyükşehirlerde semtler arasında işleyen yer altı demir yolu hattı
-
Bu hatta çalışan taşıt
-
[isim]
Büyükşehirlerde semtler arasında işleyen yer altı demir yolu hattı
- METOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yöntem
-
[isim]
Yöntem
- OMLET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çırpılmış yumurtayla sade olarak yapılabilen veya içine peynir, kıyma vb. katılarak tavada pişirilen bir yemek
- "Mantarlı omleti yedikten sonra uykudan bayılıyorduk." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Çırpılmış yumurtayla sade olarak yapılabilen veya içine peynir, kıyma vb. katılarak tavada pişirilen bir yemek
- NÖBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıra, keşik
- "Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız."
- "Geceleyin nöbet bekleyen muhafızlara ve hizmetçilere görünmeden ... inermiş." (Refik Halit Karay)
-
Sıra ile yapılan görev, iş
- "Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Hastalık sebebiyle titreme, yüksek ateş
- "Bir aralık nöbeti artmış olacak, kebenin altından arabacıya seslendi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Vakit vakit ortaya çıkan aynı türden fizyolojik bozuklukların bütünü
- "Bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kez, defa
- "Akşamları gelince sofra kalktıktan sonra çocuklarla bir nöbet daha oyun oynanır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Resmî yerlerde veya önemli kimselerin kapısında belli vakitlerde çalınan mızıka
-
[isim]
Sıra, keşik