İçinde esa olan 7 harfli 20 kelime var. İçerisinde ESA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında esa olan kelimeler listesine ya da Sonu esa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A E S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AS, ES, SE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VESAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vasilik
- "Vesayet ve himaye altına giren bir devlet istiklalini yitirir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Vasilik
- TESANÜT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Omuzdaşlık
-
Dayanışma
-
[isim]
Omuzdaşlık
- BESALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yiğitlik, yararlılık
-
[isim]
Yiğitlik, yararlılık
- FESATÇI
-
-
[isim]
Arabozan
- "Fesatçı ve fırsatçı olduğu kadar korkak bir adamdı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Arabozan
- ESASSIZ
-
-
[sıfat]
Sağlam bir temele dayanmayan, köksüz, asılsız
- "Esassız bir iş."
-
Doğru olmayan, yalan
- "Bazen bir toplum, olduğu gibi esassız, çok abartılmış, yanlış rivayetlere kapılıp gidiyordu." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Sağlam bir temele dayanmayan, köksüz, asılsız
- TESADÜF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yalnız ihtimallere bağlı olduğu düşünülen olayların kesin olmayan, değişebilen sebebi
- "Öyle bir tesadüf olsa ki bir saatçik şu doktorla oturup konuşabilse!" (Memduh Şevket Esendal)
- "Ara sıra birbirimize tesadüf ettikçe biraz dertleşmek vaadiyle ayrıldık." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Rastlantı, rast geliş
-
[isim]
Yalnız ihtimallere bağlı olduğu düşünülen olayların kesin olmayan, değişebilen sebebi
- CESARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven
- "Hayvanın sokulganlığından cesaret alan bir başka kız da usulca yanına yaklaştı." (Haldun Taner)
- "Bana bir şey söylemeye cesaret ettiğini gördünüz mü şimdiye kadar?" (Tarık Buğra)
- "Demek ki işi açığa vurmak cesaretini gösterdi." (Refik Halit Karay)
- "Sabahın ışıkları bana yeniden bir cesaret verdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği
- "Bütün halk türküleri gibi ölenin örnek cesaretini öven türkülerdi bunlar." (Necati Cumalı)
-
Cüret
-
Çekinmezlik, atılganlık
-
[isim]
Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven
- TESAHUP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Benimseme, sahip çıkma
-
Arkadaşlık etme
-
[isim]
Benimseme, sahip çıkma
- VESAİRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayılan birkaç şeyin benzerlerinin de bulunduğunu belirtmek için kullanılan bir söz, ve benzerleri
- "Biz yollarda eğer bulabilirsek başımıza gölge verecek kadar hurma dalı, ot vesaire topluyorduk." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Sayılan birkaç şeyin benzerlerinin de bulunduğunu belirtmek için kullanılan bir söz, ve benzerleri
- HESAPÇA
-
-
[zarf]
Hesaba göre, hesaba uygun olarak
- "Yazları, haftada üç gün işe gitmiyorum, hesapça bu bizim tatilimiz oluyor." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Hesaba göre, hesaba uygun olarak
- HESAPÇI
-
-
[sıfat]
Hesabını iyi bilen, tutumlu
-
Çıkarını kollayan, davranışlarını buna göre düzenleyen (kimse)
- "İşi tıkırında insanlar her zaman uyumlu, aynı zamanda da hesapçı kişilerdir." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Hesabını iyi bilen, tutumlu
- KESAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çokluk, sıklık
-
Yoğunluk
- "Dağ, bütün kesafeti ve bütün heybetiyle benim üstüme yürüyor gibiydi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Saydam olmama durumu, bulanıklık
-
[isim]
Çokluk, sıklık
- HESAPLI
-
-
[sıfat]
Satın alınabilen, bütçeye uygun, ekonomik
- "Hesaplı bir alışveriş."
-
Parasını ölçülü harcayan, tutumlu
- "Hesaplı adam."
-
Ayrıntılarıyla düşünülüp tasarlanmış, planlı, rasyonel
- "Servetini, bu çalışması, bu hesaplı yaşayışıyla yaptığı kanısındaydı." (Necati Cumalı)
-
Ölçülü davranan, ölçülü
- "Sana şu aşağıda yazacaklarıma ciddi, hesaplı, zeki olmayı kararlaştırdığım sabahların birinde başlamıştım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Satın alınabilen, bütçeye uygun, ekonomik
- MESAMAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gözenekler
-
[isim]
Gözenekler
- TESALÜP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İki şeyin birbiri üzerine çapraz biçimde gelmesi
-
Sinir ve damarların birbirinin üzerinden çapraz olarak geçmesi
-
[isim]
İki şeyin birbiri üzerine çapraz biçimde gelmesi
- ESATİRİ
- ...
- ESASKIZ
- ...
- FESAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk
- "Edebî lisanı o zamanki fesahatine ve tabiatına göre güzelleştirdiler." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk
- CESAMET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyüklük, irilik
- "Dağdan baktığınızda her biri beş altı fil cesametinde." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Büyüklük, irilik
- ESASTAN
- ...