İçinde ere olan 5 harfli 21 kelime var. İçerisinde ERE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ere olan kelimeler listesine ya da Sonu ere ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E E R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ER, RE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MERES
-
-
[isim]
Köpekte yaş
-
[isim]
Köpekte yaş
- HEREK
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Asma, fasulye vb. sarılgan bitkilerin tutunması için yanlarına dikilen sırık, ispalya
-
[isim]
Asma, fasulye vb. sarılgan bitkilerin tutunması için yanlarına dikilen sırık, ispalya
- MERET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü
- "... istediği kahveyi zamanında getirmedi diye kızıp -Ulan ne fasarya oğlan şu Kâzım be, meredin çaylak çaylak bakınmaktan başka işe yaradığı yok diye bağırmış." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Uğursuz
-
[isim]
Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü
- YEREY
-
-
[isim]
Arazi
-
Yer kabuğunun oluşumu bakımından ele alınan herhangi bir parçası
- "Üçüncü zaman yereyleri."
-
[isim]
Arazi
- KEREM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet
- "Kerem et aklından çıkarma beni / Ağla, gözyaşını sil melul melul." (Karacaoğlan)
-
Bağış olarak verme, iyilik, cömertlik, eli açıklık, lütuf
- "Bir başka kerem beklemez artık gelecekten." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet
- VEREM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Herhangi bir organa ve en çok akciğerlere yerleşen Koh basilinin yol açtığı ateşli ve bulaşıcı bir hastalık, tüberküloz
- "Annemin, genç yaşta veremden ölen rahmetli amcasını görmedim." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Bu hastalığa tutulmuş, veremli
- "Verem bir kadının duyguları."
-
[isim]
Herhangi bir organa ve en çok akciğerlere yerleşen Koh basilinin yol açtığı ateşli ve bulaşıcı bir hastalık, tüberküloz
- ÇEREZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Asıl yemekten sayılmayan, peynir, zeytin vb. yiyecekler
-
Yemek dışında yenilen yaş veya kuru yemiş vb. şeyler
- "Çorba, file, keklik, balık, biraz çerez, bir iki biradan sonra hesabımı sordum." (Ahmet Rasim)
-
[isim]
Asıl yemekten sayılmayan, peynir, zeytin vb. yiyecekler
- GEREK
-
-
[sıfat]
Bir şeyin yapılabilmesi veya olabilmesi ona bağlı olan, lazım
- "Mecnunlara Leyla gerek, bana seni gerek seni." (Yunus Emre)
- "Gereği gibi davranmak."
- "Meclis ... gerek gördüğü takdirde ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verir." (Anayasa)
- "Bunların bir bildikleri olsa gerek." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
İcap
- "... millî güvenlik gereklerinin ihlal edilmesi ... hâlinde belirli bir toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasaklayabilir." (Anayasa)
-
[sıfat]
Bir şeyin yapılabilmesi veya olabilmesi ona bağlı olan, lazım
- KERES
-
-
[isim]
Büyük ve derin karavana
-
[isim]
Büyük ve derin karavana
- TEREK
-
-
[isim]
Evlerde veya dükkânlarda yüksekçe yerde yapılan raf
-
[isim]
Evlerde veya dükkânlarda yüksekçe yerde yapılan raf
- TERES
-
-
[isim]
Pezevenk
-
[isim]
Pezevenk
- ŞEREF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur
- "İnsanın şerefi. Yurdun şerefi."
- "Bugünün şerefine giydiği yabanlık lacivert entarisiyle annesi kapıda bekliyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Dükkânın açılışı şerefine içildi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Erdem, gözü peklik ve yetenekle kazanılmış iyi şöhret
- "Kolay şöhret, güç sanatın şerefini daima kıskanmıştır." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur
- GEREÇ
-
-
[isim]
Belirli bir işi yapmak için kullanılması gereken maddeler, malzeme, materyal
- "Bu sarayların bütün gereci Londra'dan taşınmıştır." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Belirli bir işi yapmak için kullanılması gereken maddeler, malzeme, materyal
- PEREN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ülker yıldızı
-
[isim]
Ülker yıldızı
- CEREN
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Ceylan
- "Dedim akça ceren çölde ne gezer ." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Ceylan
- ÜZERE
-
-
[zarf]
Amacıyla
- "Müzakere bitince üç dört gün sonra gene evde buluşmak üzere ayrıldılar." (Peyami Safa)
-
Şartıyla
- "Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsiniz."
-
Neredeyse
- "Bu yangın kalbimizde başlıyorsa yani ümitsiz bir aşka düşmek üzere olduğumuzu hissedersek ne yapalım?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[edat]
Gibi
- "Daha önce belirtildiği üzere."
-
[zarf]
Amacıyla
- YEREL
-
-
[sıfat]
Yöresel
-
Gözlem yerine veya gözlemcinin bulunduğu yere göre tanımlanan
-
Sınırlı bir yerle ilgili olan, lokal
-
[sıfat]
Yöresel
- VEREV
-
-
[sıfat]
Bir köşeden karşı köşeye doğru kesilmiş, katlanmış veya konulmuş olan
- "Verev etek."
-
[sıfat]
Bir köşeden karşı köşeye doğru kesilmiş, katlanmış veya konulmuş olan
- MEREK
-
-
[isim]
Samanlık, odunluk, hayvan yemi deposu veya ahır
-
[isim]
Samanlık, odunluk, hayvan yemi deposu veya ahır
- GEREN
-
-
[isim]
Kuruyunca çatlayan toprak, verimsiz, tuzlu, killi toprak
-
[isim]
Kuruyunca çatlayan toprak, verimsiz, tuzlu, killi toprak