İçinde era olan 5 harfli 13 kelime var. İçerisinde ERA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında era olan kelimeler listesine ya da Sonu era ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A E R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AR, ER, RA, RE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OPERA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri
- "Viyana tiyatrolarına, operasına, aktris hayatına, gece eğlencelerine dair bildiklerini, gördüklerini hep anlattı, anlattı." (Peyami Safa)
-
Bu eseri oynayan sanatçı topluluğu
-
Böyle eserlerin oynandığı yapı
-
[isim]
Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri
- ÜMERA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Buyurucular, beyler, amirler
-
Üstsubaylar
- "Ordu kumandanı, kendi ümerasından birinin istediği bir matara suyu esirgedi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Buyurucular, beyler, amirler
- MERAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
- "Ona bu merak nereden, nasıl, niçin, ne zaman illet olmuştur diye az kafa yormadım." (Haldun Taner)
- "Bir gün, böyle dalgın oynarken, anası onun elini bağlı gördü, merak etti." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bu iş bana merak oldu."
- "Bu adama, her gördüğüm vakit, merhamet ve korku ile karışık bir merak duyuyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir şeyi edinme, yapma, bir şeyle uğraşma isteği
- "Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Hele okuyanı, araştıranı hatta sadece neler oluyor diye merak edeni hiç yoktu aralarında." (Tarık Buğra)
- "Rica ederim söyleyiniz, merakımdan çatlayacağım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Düşkünlük, heves
-
Kaygı, tasa
-
[isim]
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
- FERAĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işten vazgeçme, çekilme, el çekme, terk etme
-
Bir mülkü başkasına bırakma, başkasının üstüne geçirme
- "Fabrikanın ferağ ve intikal muamelesinin ikmal edildiği günün akşamı nikâhımız kıyıldı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir işten vazgeçme, çekilme, el çekme, terk etme
- TERAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça
- "Ayrıca denize bakan bir de büyük terası vardı." (Çetin Altan)
-
Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş
-
Seki
-
[isim]
Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça
- ŞERAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Şeriat bakımından
-
[zarf]
Şeriat bakımından
- BERAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, nişan veya ayrıcalık verilen kimseler için çıkarılan padişah buyruğu
-
[isim]
Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent
- ÇERAĞ
- ...
- FERAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bol, geniş
- "Ferah bir ev."
-
Havadar, aydınlık, iç açıcı (yer)
- "Bu kahvenin ferah ve sevimli bir taraçası vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Bol, geniş
- MERAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İstek, amaç, gaye, maksat
- "Benim meramım sana yalnız bir şey sormak." (Ömer Seyfettin)
- "Gözlerini siyasi ihtiraslar bürüyen kimselere meram anlatmak mümkün olmamıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "İşte o, meram ettiği zaman etrafındakilere böyle tahakküm ederdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İstek, amaç, gaye, maksat
- SERAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dik yerlerden inen buzullarda, derin yarılmalar sebebiyle buz parçalarının koparak aşağıya düşmesi
-
[isim]
Dik yerlerden inen buzullarda, derin yarılmalar sebebiyle buz parçalarının koparak aşağıya düşmesi
- ÜSERA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Esirler, köleler
- "Bulgarlara esir düşüp fedakâr emirberi Hasan Çavuşun marifetiyle üsera karargâhından firar edişi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Esirler, köleler
- SERAP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma, uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yüzeyinden yansıyormuş gibi cisimle birlikte ters görüntünün oluşumu, ılgım, yalgın, pusarık
- "Birdenbire uzakta ... tatlı bir serap gördüm." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma, uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yüzeyinden yansıyormuş gibi cisimle birlikte ters görüntünün oluşumu, ılgım, yalgın, pusarık