İçinde er olan 5 harfli 246 kelime var. İçerisinde ER bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında er olan kelimeler listesine ya da Sonu er ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ER, RE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FİBER
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Sıkıştırılmış bitki tellerinden yapılmış mukavva veya tahta
-
[isim]
Sıkıştırılmış bitki tellerinden yapılmış mukavva veya tahta
- GEREN
-
-
[isim]
Kuruyunca çatlayan toprak, verimsiz, tuzlu, killi toprak
-
[isim]
Kuruyunca çatlayan toprak, verimsiz, tuzlu, killi toprak
- GERME
-
-
[isim]
Germek işi
-
Birbirine yaklaşık bükülü vücut bölümlerini, gerici kasların çalışmasıyla birbirinden iyice uzaklaştırma, bükme karşıtı
-
Bir yeri bölmek, sınırı belli etmek için yapılan tahta perde
-
[isim]
Germek işi
- SPERM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Meni
-
[isim]
Meni
- DİĞER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Başka, özge, öteki, öbür
- "Diğer misafirlerimle meşgul olamadım." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Başka, özge, öteki, öbür
- VERİM
-
-
[isim]
Çalıştırılan, işletilen, bakılan bir şeyin verdiği sonuç veya bu sonucun niceliği, mahsul, randıman
- "İşçilerin verimi. Makinenin verimi. Ağacın verimi."
- "Siyasi amaçlı ... işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz" (Anayasa)
-
Ortaya çıkan, istenilen, beklenilen sonuç, semere
- "Yeni çıkan kitaplar, özellikle yerli yazarların verimleri öne geçiyor hep." (Selim İleri)
-
[isim]
Çalıştırılan, işletilen, bakılan bir şeyin verdiği sonuç veya bu sonucun niceliği, mahsul, randıman
- FERDA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Erte, yarın
- "Ferdası sabah İstanbul trenine bindim." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Gelecek zaman, yarın
-
[isim]
Erte, yarın
- BERİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Doğada altıgen billurlar durumunda bulunan, saydam, çoğu yeşil renkli berilyum ve alüminyum silikat
-
[isim]
Doğada altıgen billurlar durumunda bulunan, saydam, çoğu yeşil renkli berilyum ve alüminyum silikat
- DERYA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Deniz
-
Bilgili kimse
-
Bir şeyin bol olduğu yer
- "Kasaba baştan başa bir çamur deryası hâlini alır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Deniz
- DERİN
-
-
[sıfat]
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
- "Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." (Ömer Seyfettin)
-
Yüzeyden içeri inen
-
Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan
- "Derin bir bilgin."
-
Yoğun
- "Bu büyük köşkü derin bir sessizlik kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Uzun süren
- "Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi." (Peyami Safa)
-
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan
- "Üzerindeki tesirleri ölçmek için derin tetkikler yapmak lazımdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
İçten gelen
- "Derin saygılar. Derin bir sevgi."
-
Uyanılması güç, ağır (uyku)
-
[isim]
Dip
- "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
- GERİŞ
-
-
[isim]
Germe işi
-
Dağların ve tepelerin üst kısmı, sırt
-
[isim]
Germe işi
- HERKE
-
-
[isim]
Bakraç, kova
- "... kadınlar da başlarını örtüledikleri gibi ellerinde herkeler, tatlı su çeşmelerinin başında, mezarlıktaki servilerde kargaların meclis kurması gibi toplandılar." (Tarık Dursun K)
-
[isim]
Bakraç, kova
- BEŞER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanoğlu, insan
-
[isim]
İnsanoğlu, insan
- DÖGER
- ...
- ENDER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok az, çok seyrek
- "Ender fırsatlarla gittiğim bu salaşın içi bana pek sempatik gelirdi." (Burhan Felek)
-
[zarf]
Çok seyrek olarak, çok seyrek bir biçimde
-
[sıfat]
Çok az, çok seyrek
- ZERRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok küçük parçacık
- "Kendi servetinden bir zerresini vatan namına feda etmemişti." (Ömer Seyfettin)
- "Bazen o muammalı hâl tamamen üstünden kalkıyor, zerre kadar eseri kalmıyor." (Sermet Muhtar Alus)
-
0,00156 g olan ağırlık ölçü birimi
- "Kadın, içinde zerre kadar şefkat bulunmayan bir sesle..." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Çok küçük parçacık
- GERZE
- ...
- TERİM
-
-
[isim]
Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelime, ıstılah
- "Bazıları ise terimlerimizi milletlerarası esaslara bağlamak davasındadırlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Geleneksel mantıkta özne veya yüklem
-
Cebirsel bir anlatımda + veya - işaretleri arasında bulunan parçalardan her biri
-
Bir denklemde = işaretinin iki yanındaki anlatımlardan her biri
-
Bir kesrin pay ve paydasından her biri, had
-
[isim]
Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelime, ıstılah
- ERKLİ
-
-
[sıfat]
Erki olan, nüfuzlu, muktedir, kadir
-
[sıfat]
Erki olan, nüfuzlu, muktedir, kadir
- EKSER
-
-
[isim]
Büyük çivi, enser
-
[isim]
Büyük çivi, enser