İçinde er olan 4 harfli 66 kelime var. İçerisinde ER bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında er olan kelimeler listesine ya da Sonu er ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

ER, RE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

EREN

  1. [isim] Ermiş
    • "Bu adam vaktinin en büyük erenlerindendi." (Ömer Seyfettin)
  2. Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse

ERCE

  1. [zarf] Er gibi, ere yakışır biçimde
    • "Şu değişik hâllerin hepsinden erce, erkekçe istifade etmelidir." (Ahmet Mithat)

ERİŞ

  1. [isim] Erme işi ve durumu
    • "Bu makama eriş, ona, bir devlet reisinin tahtına veya koltuğuna kurulmuş gibi bir his verir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

ZERK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İç itim

NERE

  1. [isim] Hangi yer?
    • "Buranın nere olduğunu biliyor musunuz? Bu, nerenin resmi?"
    • "Konya nere Ankara nere."
  2. Hangi taraf?
  3. Hangi organ?
    • "Nereniz ağrıyor?"
  4. Tekrarlandığında karşılaştırılan şeylerin uzaklığını belirten bir söz
    • "İzmir nere, Ankara nere?"

ETER

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Oksijenli asitlerin alkollerle birleşmesinden oluşan sıvılar
  2. Hekimlikte kullanılan, çok uçucu, renksiz ve kendine özgü kokusu olan bir sıvı, lokman ruhu
  3. Bir tür organik yağ çözücü

EDER

  1. [isim] Fiyat, paha, değer
    • "Bu kitabın ederi ne kadar?"

DERİ

  1. [isim] İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten
    • "Bütün kemikleri, ince bir deri altında birer birer sayılıyordu." (Peyami Safa)
    • "Bu efendi, derisi kemiklerine yapışmış, gözleri çukura kaçmış, hastaneye yatırılacak kılığa girmişti." (Memduh Şevket Esendal)
  2. [sıfat] Bu tabakadan yapılmış
    • "Üstünde yine o siyah deri pardösüsü, kolunda siyah deri çantası." (Necati Cumalı)
  3. İşlenerek kullanılır duruma getirilmiş hayvan postu
    • "Tefecilerin eline düşerse derisini yüzerler."
  4. Soyulmadan yenen yemişlerin ince kabuğu veya soyulan yemişlerde kabuk altındaki zar

DERK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Anlama, kavrama

ERİL

  1. [sıfat] Bazı dillerde erkek cinsten sayılan (kelime), müzekker

DERS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi
    • "Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Metin'in bu dersi asma teklifi hiç hoşuma gitmedi doğrusu." (Adalet Ağaoğlu)
    • "Bu seneki tecrübe aynı zamanda bir de ders oldu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
    • "İyi konuşurdu, ders vermek sanatını bilirdi."
  2. Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre
    • "Dersin bitmesine beş dakika var."
    • "Yapılacak şey gördüğümüz vakalardan ders almaya çalışmaktır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "İnek Şaban güzel ders çalışırdı boş sınıfta." (Rıfat Ilgaz)
    • "Evvela kendi kendisini cezalandırdı, sonra kendisi gibi yaşamak istemeyenlere ders verdi." (Peyami Safa)
  3. Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi
    • "Bir yakınlık kurmak için derslerini soracak oluyordu." (Necati Cumalı)
  4. Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz, öğüt, ibret
    • "En iyisi, kıyının verdiği şu ekoloji dersini uygulamak mı dersiniz?" (Haldun Taner)

ERME

  1. [isim] Ermek işi

FERİ
...
VERİ

  1. [isim] Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done
    • "İstatistik veriler."
  2. Bir sanat eserine veya bir edebî esere temel olan ana ilkeler
    • "Bir romanın verileri."
  3. Bilgi, data
  4. Bir problemde bilinen, belirtilmiş anlatımlardan bilinmeyeni bulmaya yarayan şey
  5. Olgu, kavram veya komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimli gösterimi

MERİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Geçerli
    • "Fethi Bey hükûmeti, meri olan bu maddeyi tatbik ettiği için kürsüden izahat vermek ıztırarında kalıyor." (Yahya Kemal Beyatlı)

SERE

  1. [isim] Açık duran başparmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık, sele

VERE

  1. [isim] Bir kalenin veya tahkim edilmiş bir yerin teslimi

FERZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Satranç oyununda vezir

ERİK

  1. [isim] Gülgillerden, beyaz çiçekli bir ağaç (Prunus domestica)
  2. Bu ağacın kabuğu ince, çeşitli renklerde, mayhoş veya tatlı, eti sulu, tek ve sert çekirdekli yemişi

SERT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı
    • "Sert tahta."
  2. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen
    • "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor." (Tarık Buğra)
  3. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı
    • "Sert iklim. Sert hava."
  4. Güçlü kuvvetli
    • "Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı
    • "Sert şarap. Sert tütün."
  6. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
    • "Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
  7. Gönül kırıcı, katı, ters
    • "... sarardı, dudakları titredi ama adam sert bir davranışla kadehi kadının eline tutuşturdu." (Halide Edip Adıvar)
  8. Hırçın, öfkeli, hiddetli, gönül kırıcı
    • "Sert ses."
    • "Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  9. Titizlikle uygulanan, sıkı
    • "Sert bir yönetim."
  10. Ötümsüz

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü