İçinde el olan 5 harfli 200 kelime var. İçerisinde EL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında el olan kelimeler listesine ya da Sonu el ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖZNEL
-
-
[sıfat]
Özneye ilişkin olan, öznede oluşan, nesnelerin gerçeğine değil, bireyin düşünce ve duygularına dayanan, enfüsi, subjektif, nesnel karşıtı
- "Bence bunu düşünelim ve ortaya çıkacak öznel davranışımızı içtenlikle dile getirelim." (Melih Cevdet Anday)
-
[sıfat]
Özneye ilişkin olan, öznede oluşan, nesnelerin gerçeğine değil, bireyin düşünce ve duygularına dayanan, enfüsi, subjektif, nesnel karşıtı
- HELAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinî bakımdan yasaklanmamış olan, haram karşıtı
- "Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal." (Mehmet Akif Ersoy)
- "Alacağımı sana helal ediyorum, anandan emdiğin süt gibi helal olsun."
- "Yol güzel, tarlalar cömert / Helal olsun yol parası." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Ben helal süt emmiş adamım, ağabey." (Haldun Taner)
-
Kurallara, geleneklere uygun
-
[isim]
Nikâhlı eş
- "Helal olsun, bunu senden beklemezdim."
-
[zarf]
Kurallara, geleneklere uygun olarak
- "Helal kazanılmış para."
-
[sıfat]
Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinî bakımdan yasaklanmamış olan, haram karşıtı
- HALEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bozma, bozukluk
- "İsterdim ki saçlarının rengine, dişlerinin parıltısına ve gözlerinin güzelliğine halel gelmemiş olsun." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Son nefesine kadar devlet adamı saygınlığına halel getirmeyen böyle bir metanet örneği olmuştu." (Haldun Taner)
- "Yeni mahalleler ayrı yerlerde şehrin tarihî kıymetine halel vermemek üzere inşa olunmaktadır." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bozma, bozukluk
- SELAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında kendisine söz ve işaretle bir nezaket gösterisi yapma, esenleme, merhaba
- "... pazara indiği zaman kendine verilen selamı bile almıyordu." (Ömer Seyfettin)
- "... çok sevimli bir asker, selam çakar." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Ama birader, rahat mı edeceğiz bu bahçede, gelene geçene selam mı duracağız?" (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Yollarda sarı ve zayıf halk selama duruyor." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında kendisine söz ve işaretle bir nezaket gösterisi yapma, esenleme, merhaba
- SÖKEL
-
-
[sıfat]
Sakat (kimse), malul
-
Güçsüz
-
Hasta
-
[sıfat]
Sakat (kimse), malul
- VELUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğurgan
-
Çok eser ortaya koyan, verimli
- "Velut bir yazar."
-
[sıfat]
Doğurgan
- TELEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yok etme, öldürme
-
Boş yere harcama, yıpratma
-
[isim]
Yok etme, öldürme
- CEDEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tartışma, çekişme, münakaşa etme
-
[isim]
Tartışma, çekişme, münakaşa etme
- PANEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dinleyiciler önünde, seçilmiş bir konuşmacı grubunun bir konuyu tartışmak amacıyla düzenlediği toplantı, açık oturum
-
Yerleştirileceği yüzeyin bir bölümüne uyan, çoğunlukla dikdörtgen biçiminde düzgün parça
-
[isim]
Dinleyiciler önünde, seçilmiş bir konuşmacı grubunun bir konuyu tartışmak amacıyla düzenlediği toplantı, açık oturum
- ÇELEK
-
-
[isim]
Boynuzu kırık veya eğri hayvan
-
[isim]
Boynuzu kırık veya eğri hayvan
- SELİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğru, dürüst, kusursuz
-
Sonu iyi, tehlikesiz, kötücül olmayan, iyicil (ur veya hastalık)
-
[sıfat]
Doğru, dürüst, kusursuz
- DİKEL
-
-
[isim]
Meni
-
[isim]
Meni
- MELUN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Tanrı tarafından lanetlenmiş olan, lanetli
- "Melun şeytan."
-
[isim]
Lanetlenmiş kimse
- "Kendisini Müslüman adıyla takdim eden bu kır saçlı melunu da tanıdım." (Aka Gündüz)
-
Nefretle karşılanan, kötü
-
[sıfat]
Tanrı tarafından lanetlenmiş olan, lanetli
- BELİĞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Belagati olan, belagatli
-
Anlaşılır
- "Çeşmeden sökülmüş o kitabenin yeri kendisinden daha beliğ bir şekilde, hafızamda kaldı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Belagati olan, belagatli
- MELÜL
- ...
- BELLİ
-
-
[sıfat]
Beli olan
- "Hani sen benim gibi ince belli sarışınları severdin?" (Nezihe Araz)
-
[sıfat]
Beli olan
- ELÇEK
-
-
[isim]
Gelinin elinin içine kına yakılmasından sonra giydiği, kumaştan yapılmış bir tür eldiven
-
[isim]
Gelinin elinin içine kına yakılmasından sonra giydiği, kumaştan yapılmış bir tür eldiven
- ERZEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Pek rezil
-
Alçak, soysuz
-
[sıfat]
Pek rezil
- AMELE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gündelikle çalışan işçi, emekçi
- "Tuğla harmanındaki ameleler etrafı aradılar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Gündelikle çalışan işçi, emekçi
- SÖZEL
-
-
[sıfat]
Sözle ilgili, söze dayanan
-
Sosyal konuları kapsayan (sınav)
-
[sıfat]
Sözle ilgili, söze dayanan