İçinde el olan 5 harfli 200 kelime var. İçerisinde EL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında el olan kelimeler listesine ya da Sonu el ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ELMEK
-
-
[isim]
Elektronik posta
-
[isim]
Elektronik posta
- SELEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, halef karşıtı
- "Hâlbuki yeni patron selefine hiç benzemiyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, halef karşıtı
- AMELİ
- ...
- ELEJİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İçli, acıklı yakarışları, yakınmaları ve melankolik duyguları anlatan şiir
- "Salih Zeki Aktay 'Elejiler' başlıklı şiirler yazdı."
-
[isim]
İçli, acıklı yakarışları, yakınmaları ve melankolik duyguları anlatan şiir
- ŞAPEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kilisecik
-
Büyük kiliselerin içinde bir azizin adına ayrılmış küçük ibadet yeri
-
[isim]
Kilisecik
- ÇELME
-
-
[isim]
Çelmek işi
- "Bir keresinde de karısı şişman kocasına ustalıkla bir çelme attı." (Haldun Taner)
-
Birini yere düşürmek için ayağının önüne ayak uzatma
- "Bir itişme, bir bakışma, bir yanındakine çelme vurup öne geçme yarışıdır gidiyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Herkesin birbirine çamur attığı, çelme taktığı, birbirinin gözünü oyduğu bu dünyada..." (Haldun Taner)
-
Arkadan hafifçe bağlanan baş örtüsü
-
[isim]
Çelmek işi
- GAZEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Divan edebiyatında beş ile on beş beyit arasında değişen, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle uyaklı, genellikle lirik konularda yazılan nazım biçimi
- "O mecmuadaki gazelleri yüksek sesle okurken eski şiir lehçemizdeki beliğ ve rindane edaların zevkine varıyorum." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Karagözcünün makamlar arası dolaşması, şarkı ve gazel okuması lazımdı." (Samiha Ayverdi)
- "Sonra makinelerin gemiyi sarsan temposuna uyarak yanık bir gazel tuttururdu." (Haldun Taner)
-
Klasik Türk müziğinde belli bir kurala bağlı olmadan bir kişi tarafından sazlardan birinin eşliğinde söylenen, söyleyenin ses gücünü göstermesine de olanak veren müzik eseri
- "Yanımızdaki vagonda bir gazel başladı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Divan edebiyatında beş ile on beş beyit arasında değişen, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle uyaklı, genellikle lirik konularda yazılan nazım biçimi
- TELEM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir metnin doğrudan doğruya gönderilmesini ve alıcı olarak basımevi harfleriyle yazılmasını sağlayan araç
-
[isim]
Bir metnin doğrudan doğruya gönderilmesini ve alıcı olarak basımevi harfleriyle yazılmasını sağlayan araç
- ETSEL
-
-
[sıfat]
Ete ait
-
Cinselliğe ait
- "Zavallı geçkin kız, yerleşik ahlâk kurallarının dışında etsel duyarlığa yaklaşırsa, başına bunların geleceğini düşünüyordu." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Ete ait
- MESEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Örnek alınacak söz
- "Büyük annemin sık sık kullandığı bir mesel belleğimde beliriyor." (Haldun Taner)
-
Atasözü
-
Eğitici hikâye veya masal
-
[isim]
Örnek alınacak söz
- CELEP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Koyun, keçi, sığır vb. kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse
- "Sen kasap mısın, koyun tüccarı mı, celeplerle senin ne işin var?" (Osman Cemal Kaygılı)
-
İç oğlanı
-
[isim]
Koyun, keçi, sığır vb. kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse
- FELEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gök, gökyüzü, sema
- "Oyuna bir de kalender, feleğin çemberinden geçmiş ihtiyar komiser koyacaksınız." (Haldun Taner)
- "Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır." (Salâh Birsel)
- "Desenize ki işimiz iş; felekten öyle bir gün çalacağız." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Dünya, âlem
-
Talih, baht, şans
- "Felek oyun etmişti onlara, yiğitlerden ikisi uyuya kaldı." (Cemil Meriç)
-
Askerî mızıkada zilli bir müzik aracı
-
[isim]
Gök, gökyüzü, sema
- GELİN
-
-
[isim]
Evlenmek için hazırlanmış, süslenmiş kız veya yeni evlenmiş kadın
- "Bin türlü dedikodu içinde ben oraya gelin gittim." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bu küçük armağanın anlamı, günü gelince kendisi gibi telli duvaklı gelin olması için uğur getirmesi dileğiydi gelinin." (Necati Cumalı)
-
Aileye evlenme yoluyla girmiş olan kadın
-
[isim]
Evlenmek için hazırlanmış, süslenmiş kız veya yeni evlenmiş kadın
- MELCE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sığınak, barınak
-
[isim]
Sığınak, barınak
- ÇELİM
-
-
[isim]
Güç, kuvvet
-
[isim]
Güç, kuvvet
- DİKEL
-
-
[isim]
Meni
-
[isim]
Meni
- MELUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Üzgün
-
Boynu bükük, zavallı, yoksul
- "Garipler köyü az çok çıplak ve kayalık bir yar ortasında sıkışmış, ıssız ve melul duruyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Üzgün
- ELGİN
-
-
[sıfat]
Yabancı, gurbette yaşayan, garip
-
[sıfat]
Yabancı, gurbette yaşayan, garip
- KELEK
-
-
[isim]
Olgunlaşmamış, ham kavun
-
Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir çeşit sal
-
[sıfat]
Yer yer çıplaklığı veya boşluğu olan
- "Kelek mısır."
-
[sıfat]
Kılsız
- "Kelek tulum."
-
[sıfat]
Aptal
-
[isim]
Olgunlaşmamış, ham kavun
- BELLİ
-
-
[sıfat]
Beli olan
- "Hani sen benim gibi ince belli sarışınları severdin?" (Nezihe Araz)
-
[sıfat]
Beli olan