İçinde ek olan 8 harfli 749 kelime var. İçerisinde EK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ek olan kelimeler listesine ya da Sonu ek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇENEKSİZ
-
-
[sıfat]
Çeneği olmayan veya çenekleri iyi görülemeyen
-
[sıfat]
Çeneği olmayan veya çenekleri iyi görülemeyen
- GEMLEMEK
-
-
[-i]
Hayvanın ağzına gem takmak
-
Aşırı istek ve davranışlara engel olmak, frenlemek
- "Bu duygu, kinimi gemleyip beni daha hoşgörülü yapacağına öfkemi iyice artırıyordu." (Ahmet Ümit)
-
[-i]
Hayvanın ağzına gem takmak
- ÖTELEMEK
-
-
[-i]
Öteye götürmek
-
Belli olmayan bir süre ertelemek
-
[-i]
Öteye götürmek
- PİŞİRMEK
-
-
[-i]
Bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek bir duruma getirmek
- "Kahvesini de pekâlâ kendi pişirebilecekken eşinin önüne getirmesini bekler." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Isı etkisiyle belirli bir kullanıma elverişli duruma getirmek
- "Tuğla pişirmek. Çömlek pişirmek."
-
Çalışarak öğrenmek
-
Olgunlaştırmak
- "Feleğin nice cevir ve mihneti, nice aldanışlar, nice hayal ve ümit kırılışları beni pişirmeye kâfi gelmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bunaltacak kadar ısıtmak, yakmak
- "Bu ceket beni pişirdi."
-
[-i]
Bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek bir duruma getirmek
- SÜRÜTMEK
-
-
[-i]
Sürüme işini yaptırmak
-
[-i]
Sürüme işini yaptırmak
- HAREKELİ
-
-
[sıfat]
Hareke konulmuş
-
[sıfat]
Hareke konulmuş
- DENEKLİK
-
-
[isim]
Denek olma durumu
-
[isim]
Denek olma durumu
- GÜMLEMEK
-
-
[nsz]
"Güm" diye ses çıkarmak
- "Bütün incelikleri titizlikle gözeten bir kadın olduğu için kırk altı yaşında gümledi gitti annem." (Tomris Uyar)
-
Sınıfta kalmak
-
[nsz]
"Güm" diye ses çıkarmak
- GÜRLEMEK
-
-
[nsz]
Kalın ve gür ses çıkarmak
- "Pala bıyıklı adamın sesi kapının önünde gürledi." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Huri'nin anası, doğurduktan sonra bir tifo hastalığında gürleyip gitmişti." (Nabizade Nazım)
-
[nsz]
Kalın ve gür ses çıkarmak
- HEMENCEK
-
-
[zarf]
Çabucak
- "Bu pencerelerin çerçevelerinde gizli bir pencerecik saklıymış; dedikodu için hemencek açılıp kapatılabilecek bir kanat." (Selim İleri)
-
[zarf]
Çabucak
- İNCİTMEK
-
-
[-i]
İncinmesine yol açmak
- "Sol ayağımı geçen gün biraz incitmiştim." (Aka Gündüz)
-
Kötü söz veya davranışla birini kırmak, üzmek
- "Bu gibi işlerin halkı incitmeyeceğini söylediler." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
İncinmesine yol açmak
- KATETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-i]
Kesmek, bölmek
-
Bir yeri aşarak geçmek, yol olmak
- "Yolumuz bir dereyi katedecekti." (Aka Gündüz)
-
[-i]
Kesmek, bölmek
- KEKRELİK
-
-
[isim]
Kekre olma durumu
-
[isim]
Kekre olma durumu
- PÜFLEMEK
-
-
[-i]
Söndürmek veya soğutmak için üflemek
-
[-i]
Söndürmek veya soğutmak için üflemek
- DEĞİNMEK
-
-
[-e]
Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek, dokunmak, temas etmek
- "Gündüz yüzme havuzunda açmadığı bir konuya değinmek gereksinmesi duyuyordu." (Necati Cumalı)
-
[-e]
Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek, dokunmak, temas etmek
- MEKANSAL
- ...
- ÜNLENMEK
-
-
[nsz]
Çağrılmak, yüksek sesle bildirilmek
-
Ün sahibi olmak, ün kazanmak, meşhur olmak
-
[nsz]
Çağrılmak, yüksek sesle bildirilmek
- BİNİŞMEK
-
-
[nsz]
İki parçadan biri, öbürünün üstünde olmak
-
Kas kirişleri birbiri üstüne binmek
-
Kırık bir kemiğin iki parçası birbiri üstüne gelmek
-
[nsz]
İki parçadan biri, öbürünün üstünde olmak
- DÖNÜŞMEK
-
-
[-e]
Bir biçimden, bir durumdan başka bir biçime veya duruma geçmek, tahavvül etmek
- "Gülüşü içli bir duyarlığa dönüştü yüzünde." (Necati Cumalı)
-
[-e]
Bir biçimden, bir durumdan başka bir biçime veya duruma geçmek, tahavvül etmek
- DİNLEMEK
-
-
[-i]
İşitmek için kulak vermek
- "Konağın hesabını sen söylersin, ben de dinlerim." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Birinin sözünü, öğüdünü kabul edip gereğince davranmak
- "Beni dinlersen bu işten vazgeç."
-
Kulakla veya dinleme aletiyle hastayı muayene etmek
- "Doktor kalkar. Kulağını bu gösterilen yere dayar. Dinler." (Ömer Seyfettin)
-
Uymak, baş eğmek, itaat etmek
-
[-i]
İşitmek için kulak vermek